Hatırlayacağınız gibi, geçen yazımızda, “Orta Câmi’yi meşk yeri, Yalı Câmi’yi ahır, Hükümet Câmii’ni ot deposu yapan bu zihniyet hiç değişmedi ve de değişmeyecek!” şeklinde, Seyit TORUN’a cevap niteliğindeki açıklamalara yer vermiş, sonra da bu bağlamda, rahmetli İsmail MEYDAN Amca’nın bizlerle paylaştığı benzer sözlerini aktararak, bu okkalı cümleyi kuran “HALİL ÖZ," için "SELÂNİKLİ’Yİ TANIYOR MUYDU?” soru başlığı altında duygu ve düşüncelerimizi serd’etmiştik.
Ancak, bunların devâmının da var olduğunu söylemiştik. İnşâllâh bugün onlara yer vereceğiz. Vereceğiz ki, bu Ordu’dan niye bereket çıkmadığını, sağ kavramının içinin niye bir türlü dolmadığını, yelpâzeler değişse de son tahlilde bir şeyin değişmediğini bir parça anlamak durumunda olalım.
SOLCULAR, SAĞCILAR; YOLCULAR!...
Meselâ, yıllarca bu Ordu’yu sol belediyeler yönetti. Daha doğrusu Ordu’nun plânında, proğramında, kaderinde hep onlar etkin oldu. Bu câmisiz semtler, cumâsız sokaklar sol başkanların ve partilerinin, mîmârî anlamdaki toplum mühendislikleri ve bu meyandaki özel gayretlerinin sonucudur.
CHP zihniyetinin Ordu’nun nazım plânındaki etkileri bir yana, özelde KUĞUKENT, Kâzım TÜRKMEN Dönemiyle alâkalı en çarpıcı örneğimizdir. O zamanlar ayrı bir kasaba gibi uzaklarda kurulmuş bulunan, bir köy genişliğinde, meydanları da hâlâ oldukça bol olan böyle bir yere, etrafında o zamanlar îtibârıyle herhangi bir câmi de yokken, namaz kılınmak üzere bir mescid bile yapılmamıştır. Müsâit yerleri haddinden fazla mevcutken, bu gün de hâlâ yoktur.
Bize göre, şu anda bile KUĞUKENT’in Câmi ihtiyâcı vardır. Çünkü, Karşıyaka Câmii en yakını olmasına rağmen yine de çok uzaktır. Neden her şeyler yapılıyor, düşünülüyor sitelerde de, câmi deyince herkes dudak büküyor? Herkes en sonunda, sanki bir câmi önüne gelmeyecek, ezandan, câmiden, cumâdan, cemaatten duâ, sevap, hayır meyânında medet ummayacak gibi!
Solun en ılımlısı ve halka en yakını kabul edilebilecek Seyit TORUN bile, tıpkı Kâzım TÜRKMEN misâli, ta İmam-Hatip’ten Şâhincili’ye, oradan Orsan’a kadar câmi yokken, bu geniş sahanın tam ortasındaki DOĞAKENT Civârında bir yerler için câmi diyerek kendisine başvurulduğunda ta ORSAN Câmii’ni işâret ederek, böyle bir ihtiyâcın olmadığını söyleyebilmiştir.
SÜPERKENT, DOĞAKENT; FİKRET TÜRKYILMAZ...
Kısaca, sol yelpâzenin câmi diye bir dertleri olmamıştır. Oldu diyorsanız, her hangi biri için, işte şu câmi onun eseri diyebileceğiniz bir yer gösterin bize. Dolayısyla, kaç dönemdir Ordu’da belediye ya da hükümet olarak etkin olanların, kendi özel gayretleriyle yapılmış bir câmiden son yolculuklarına uğurlanmaları, gerçek hizmetin en güzel bereketi olmaz mıydı? Ama örneği yoktur ve de Ordu için olacak gibi de değildir.
Bu câmi duyarsızlığı sâdece sol için değil, sağ için de böyle maalesef. Görüldüğü kadarıyla, sağ yöneticilerin de bu vâdide bir behresi yok. Bu biraz da, solun yerleştirdiği taşları oynatamamaktan geliyor olmalı. Sol mantalite âdetâ genlerine işlemiş Ordu’nun. Meselâ, Allâh için, Fikret TÜRKYILMAZ, plânı, projesi ve inşâsıyla kendi eseri olan Süperkent’e mescid tahsis ederek bir ilki gerçekleştirdi Ordu’da. Bu, o yıllar için, Ordu gerçeğinde büyük hâdiseydi. DOĞAKENT için de samîmiyetle uğraştı ama muvaffak olamadı. Şu an, bir ilçe kadar, 1000’e yakın dâire bulunan Doğakent ve onun 5-10 katı kadar tüm o civarda câmi yok. Sağıyla, soluyla Ordu gerçeği işte bu.
SEYİT TORUN'DAN ENVER YILMAZ'A...
Ama, bu günkü 20’de 20’lik sağ iktidar farklı olmalı. Hattâ, şimdiye kadarki noksanlıkları telâfî için özel bir strateji geliştirmeli. Yoksa, varlıklarının hiçbir anlamı kalmaz. Herkesi hayâl kırıklığına uğratmış olurlar. Buna hakları var mı, yok mu; bu tabiî ki onların Hak ve halk nezdindeki durumlarını ne derece kaale aldıkları husûsuna bağlı.
Demek istediğimiz, yapılan icraatların istikâmeti, Seyit TORUN’un bıraktığı yerden, onun üstüne yenilerini, daha hızlı olarak yapmaktan öteye, çok daha başka bir şeyler olmalı. Bu iktidarın sebeb-i hikmetine ve Anadolu’nun kültür damarına, toprağın ruh köküne yakışır farklı eserler ortaya konulmalı. Ak Parti’nin geldiği, sâdece hızıyla değil, mânevî hazzı ve farkıyla da tebârüz etmeli. Bilmeyiz, haksız mıyız?
VİZYON'DAN MİSYON'A...
Diyeceksiniz ki, bir tek sen düşünüyorsun da başka kimse yok, sanki biz düşünmüyoruz?! Öyle demiyoruz. Elbet sizler daha çok düşünüyorsunuz ve de bir bildiğiniz var. İşiniz gücünüz Ordu. Geceniz gündüzünüz de. Ama, bu bizim yine de bir şeyler söylememize, fikrî, hissî katkılarda bulunmamıza engel değildir herhâlde. Bu sözlerimizin bir bağlayıcılığı da yok sonuçta. Hem, düşünmeye vakitleri yok dedirtecek derecede, öylesi bir hizmet hızı ve kararlılığıyla sizi kim tutabilir ki! Elbette tutmamalı da ama, biraz da Ak Parti misyonunu hissettiren somut şeyler yapamaz mısınız?
Her neyse; rahmetli İsmail MEYDAN Amca’nın anlattığı, ORDU’YU TERK EDEN ARNAVUT NALBUR’UN HİKÂYESİ bir başka yazıya kaldı yine. İnşâllâh gelecek sefere diyelim ve de bu sefer için de yine, cümleye sıhhatler, âfiyetler, sevdikleriyle berâber sonsuz mutluluklar dilekleriyle berâber yazımızı bağlayalım SEVGİLİ DOSTLAR; fîemânillâh ves’selâm….