Bundan yaklaşık üç ay önce Cumhurbaşkanımızı rüyamda gördüm. Bana gülümsüyordu. Rüya tabirlerine baktım, gayet olumlu şeyler yazıyor, hayra işaret ediyordu. Aradan bir ay geçtikten sonra ikinci kez yine gülümserken rüyamda Cumhurbaşkanımızı gördüm. Doğal olarak, özel hayatımda olumlu bir değişiklik mi olacak acaba diye düşünüyordum. Günler geçtikçe “bu rüyalarımın hikmetini bana göstersin” diye Allah’ıma dua ettim, ancak hayatımda bir farklılık olmamıştı. 15 Temmuz gecesini yaşadıktan sonra anladım ki, o hikmet “Demokrasi Zaferimizdi.” Milli Birlik ve Beraberliğimizin Zaferiydi. Bundan daha güzel bir farklılık olabilir miydi?
O gece eşimin “ortalık karışmış” diye seslenmesiyle yatağımdan kalktım. TRT spikerinin, sözde yurtta sulh konseyinin bildirisini okumasını dinlerken büyüklerimizin, seksenli yıllarda yaşadıklarını şimdi biz yaşayacağız diye çok üzüldüm. Diğer kanalları izledikçe bu konuşmaya itibar etmemeye başladım. Boğaz köprüsüne yürüyen insanları, askerleri, tankları, polisleri, helikopterleri izliyorduk, canlı yayında havadan mermiler yağıyor, insanlar kan içinde kalıyordu. Evet, canlı yayın ile film izler gibi masum vatandaşımızın üzerine yağan mermileri, kan içinde kalan insanları izliyorduk. Savaş çıkmıştı sanki, çok korkuyordum, ne yapabilirdim? Hemen elime duamı (KUR’AN-I KERİMİMİ) aldım ve selâların eşliğinde okumaya başladım. Ruhum, ettiğim dualarla, selâların sesiyle ve Cumhurbaşkanımızın seslenişiyle yatışmaya başladı. Ancak vurulan insanlar gözümün önünden gitmiyordu. Televizyonun başına kilitlendik, o gece hiç uyumadık. Olayların nedenini anladıkça çok şaşırdım. Kandırılan masum askerlerimize çok üzüldüm. Askerimiz ve polisimizi birbirine vurdurdular. Ümmeti Muhammedi katledecek kadar gözü dönmüştü bu canilerin. Meğerse, tertemiz beyinleri, saf yürekleri din kisvesi altında hain oyunlarına alet ederek geniş ve kara bir ağ örmüşler. Devletimizin silahlarını hiçbir uyarı yapmadan, Yüce Milletimize doğrulttular, tanklarla Yüce Milletimizi ezdiler. TBMM’yi bombaladılar. Demokrasi rejimiyle yürütülen Ülkemde, Halkın seçimiyle görev başına gelen yöneticileri, ancak Halk, yine seçimle görevinden indirebilir. Topla, tüfekle, tankla, uçakla, pusu kurarak olacak iş mi bu? Karıncayı bile incitemeyen Müslüman, bunu yapar mı?
Güzel ülkemin güzel insanlarıyla gurur duyuyorum. A partisi, B partisi demeden hepsi tek yürek oldu. Siyasi görüşleri ne olursa olsun, herkes birlik içinde hareket etti. Üzerine yağdırılan mermilere rağmen geri adım atmayan çocuklar, gençler, kadın erkek, yaşlı demeden bütün Millet; Vatan için, Bayrak için, iman gücüyle mücadele etti. Çanakkale ruhunu kalbinde hala taşıdığını ve de taşıyacağını tüm dünyaya gösterdi. Yeni bir Zafer kazandı. Demokrasi Zaferi…
Büyük bir cesaret göstererek, hainlere karşı canını bile düşünmeden, hiçbir silahı olmadan, tankların üzerine çıkanlara, paletlerin önüne yatanlara, evlerinden çıkıp, köprü üzerinde vücudunu siper ederek geri adım atmadan, durmadan -ayaklarının altı öpülesi- yürüyenlere, tek başına askerlere direnen cesur kadınlarımıza sayısız kere teşekkür ediyorum. Arş-ı Âlâya yükselen şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza, Gazilerimize şifa diliyorum.
15 Temmuzdan bu yana Batının oyuncağı FETÖnün gerçekleştirmek istediği darbeye dair bir çok yeni belgeler, itirafçılar ortaya çıkıyor, yeni makaleler okuyor, bilmediğimiz nice gizli olayları izliyor ve de dinliyoruz. Bunca yaşananlardan sonra pişmanlık duyarak, insanların yolunu çevireceğine ve bir daha böyle bir yanlışa düşmeyeceğine inanıyorum. Biz, tek ve bir olmalıyız diyor ve 29 Temmuz 2015’te yazdığım “Vatan Sana Canım Feda” başlıklı yazımın son paragrafını buraya kopyalayıp yapıştırıyorum:
Cahiliye devrinden çıkalım artık. Gafletten uyanalım. Zaman, birlik olma zamanı. Sınırlarımız bu kadar karışıkken, komşu ülkelerimizde bu kadar şiddet ve bölünmeler yaşanırken, bizim birbirimize sıkı sıkı sarılmamız, kenetlenmemiz gerekiyor. Yersiz kapışmalar yerine, güçlü kucaklaşmalara ihtiyacımız var. En ufak bir boşlukta, ufacık bir zaafta bizi sırtımızdan hançerlemeye çalışan iç ve dış düşmanlara fırsat vermemeliyiz. Birlik olmalıyız. Onların amacı: Zayıf, etkisiz, itibarsızlaştırılmış, bölünmüş bir TÜRKİYE! Bizim de amacımız: Hangi şartlarda olursa olsun bağımsız, üreten, kendine yeten, bölgede ve dünyada söz sahibi, güçlü, donanımlı ve lider bir ülke “BÜYÜK TÜRKİYE.”