Dün Ünye’deydik. Orada, hayırlı bir başlangıca şâhitlik etmek durumunda olduk. Pazartesi gün Tewfik Karabulut Ağabey aradığında ayrıntıya vâkıf değildik. Plânlandığı üzere saat 9 gibi Ahmet Çakır Ağabey arabasıyla geldi. Yalı Câmii’n orada Tewfik Ağabey’i almak üzere durunca arka sol kapı da açıldı. Bir baktık Muzaffer Bey de bizimle geliyor. Artık, yolculuktan öte muhabbetin tadını siz tahayyül ediniz. Hava da o kadar güzel ki, sizler de yaşadınız mutlakâ. Bir yan deniz. Diğer yan yeşilinden kırmızısına, kahveden sarısına envâi çeşit yapraklarla, ağaçlarla süslü yamaçlar.
10’u geçerken Ünye’ye vardık. Arabamızı Adliye’nin oraya park edip Av. Şâir-Yazar İrfan Yıldız Bey’le buluştuk. Hep birlikte, çınarı tâ uzaktan görülen meydana doğru yürümeyi sürdürdük. Oraya geldiğimizde Ordu televizyonlarının da içerisinde bulunduğu kurumsal, resmî, sivil bir kalabalık ve telâş hâli karşıladı bizi.
Uzun bir çadır kurulmuş. Üzerinde 1. ÜNYE YUNUS EMRE EDEBİYAT ve KİTAP GÜNLERİ yazıyordu. Demek ki biz, bu açılış vesîlesiyle buradaydık. Belediye Başkanı Ahmet ÇAMYAR misâfirleri sıradan hoşladı. Hocalarımız dediği bizlere ayrıca iltifatlarda bulundu.
Etkinliğin şeref konuğu Sinan YAĞMUR’du. Kendisine, bu gün hava güneşli diye latîfe yapıldı. Buna karşılık, bugün GÜNEŞ YAĞMURU var şeklinde değerlendirmeler yapıldı. İlk mikrofona gelen o oldu. Sonra başkan Ahmet ÇAMYAR. Her ikisi de güzel konulara temas ettiler. Yazarımız, bir anekdotla berâber, bu tür etkinliklerin faydasını, yıllar sonraya dönük bereketlerini veciz bir şekilde vurguladıktan sonra, özellikle başkanın, batılıların Endülüs’ü yok ettikleri gibi Ortadoğu’yu da fizikî mahvın ötesinde kültür olarak ta yok etmeye çalıştıkları şeklindeki tesbîti dikkât çekiciydi.
Başkan, misâfir yazarlar, bizler, çocuklar hep birlikte açılışı gerçekleştirdik. Bir ulu çınar altında, Cumhûriyet Meydanı’nda atılan bu adım ülkemizin güzel geleceğineydi. Bu çınarlı meydana her geldiğimde, daha lise çağlarında buraya gelip, bu ulu çınarın altında konuşan Erbakan Hocayı dinlediğim, sâhil tarafındaki binâların örgütlere âit dâirelerinin balkonlarından atılan aykırı sol slogan ve protesto cümleleri yankılanır kulağımda.
Oralarda dolaşıp, standları gezerken Ensar Vakfı Şûbe eski başkanlarından, şimdiki EML Müdürü İbrâhim Elibolca’yla karşılaştık. Daha önce Ordu’da görev yapan, ta sendikacılık günlerimizden tanıştığımız Ünye Mustafa Rakım Efendi Anadolu Lisesi Müdürü Hüsâmettin AYDEMİR’le ayaküstü hasbihâl ettik. Öğrencileriyle gelmişti. Birlikte fotoğraflar çekindik.
Biz kitaplara dalmışken Tewfik Ağabey aradı. Hiç olmazsa hâtıra bir kitap alayım diye, şâirinin de bizzat başında beklediği GİDENLERE ÖZLEM adlı şiir kitabını aldım; imzalattım. Kitap 2015 Terme baskılı. Kitap, şâirin fötr şapkalı, gözlüklü fotoğrafının altında, ÜNYELİ ÂŞIK MUHARREM SALTI’NIN YAŞAMI başlığıyla berâber 1953 Hazîran ayına tevâfuk eden hayat öyküsüyle başlıyor.
Her neyse, dışarıya çıktığımızda Ünye Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Durmuş Zor Bey’in bizi dâvet ettiğini anlıyoruz. Birlikte TAKA’nın yanından geçerek hemen yanı başındaki restoranın üst katına çıkıyoruz. Daha sonra Kent Gazetesi Sâhibi Ali ÖZTÜRK ve Flaş FM sâhibi Hakan KORKMAZ da geliyorlar. Topluca tanışmadan sonra yemeğin ardından teşekkürlerle berâber Ünye’den ayrılıyoruz.
Aklımız, en az kitaplar kadar etkinliklerde de kalıyor. Meselâ, saat 15.00’deki Hıfzı TOPUZ konferansı. Konu: Sabahattin Ali. Son ay içerisinde 3 kitabını okuduğum bu yazarı bizzat bir arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim yazardan dinlemek isterdik. Lâkin buraya gelişimizi ona göre plânlamamıştık. Hattâ, kalacağız demişken son anda işlerimiz bize bu karardan vaz geçmeyi ilhâm etti.
4 gün sürecek etkinliğin her gününde bir konferans var. Ünye için hayırlı ve iyi bir başlangıç. Ünyeliler ayağa gelen bu imkânların kıymetini bilmeliler. İlgililer, etrafındaki insanların kitapla buluşmasına yardımcı ve teşvik edici olmalılar. Bu noktada herkese görev düşüyor. Oku, dinimizin ilk emri. Okumak ve de okutmak hepimizin görevi. Kimse kendisini bundan âzâde kılamaz. Özellikle eğitimle ilgili olanlar kitaplarla içli-dışlı olmalılar. Bir eğitim yuvası eğer çocuklara okuma aşkını aşılayamıyorsa gâyesi tahakkuk etmemiş demektir. Neyse, sözü uzatmayalım. Bu meyânda ne söylense az. Geçelim.
Evet, yola çıkmıştık ya. Zâten gelirken konuşmuştuk. Muzaffer Bey’in, daha önce husûsî bu kitabı almak için geldiği Fatsa’da duracak, o kitaptan bizler de alacaktık. Bu, Muzaffer Bey’in emri olmasa da bir ricâsıydı. Çünkü kitabı okumuş, bir daha okuyacakmış. Öylesine önemli bir kitap ve de hepimizin alıp okumasını istiyor. Bizim de canımıza minnet! Onu kırmadık. Durduk ve de Ahmet AKBULUT’un SAHABE DÖNEMİ İKTİDAR KAVGASI (Alevî Sünnî Ayrışmasının Arka Plânı) isimli OTTO yayını kitaptan birer adet aldık.
Dedik, buraya kadar gelmişken hakîkâtli dost Mustafa ÖZATA’ya uğramadan geçmek olmaz. Aybastı sapağı üzerindeki Fatsa Sebze ve Meyve Hâli Müdüriyeti’nde kendisini ziyâret ettik. Her zamanki dost gülüşü ve sıcak tebessümüyle karşıladı bizi. Sürprizimizden memnun oldu. Kendi elleriyle birer neskafe ikram etti bizlere. Sıcak, samîmî bir sohbet oldu.
Yol boyunca Kültüre, Edebiyâta, şehir ve medeniyete dâir güzel duygular, düşünceler dile geldi. Onları da bir başka yazıya bırakırken, Sinan YAĞMUR’un da ifâdesiyle, Ünyemizin bu etkinliğinin ilçemize, ilimize, ülkemize ve tüm insanlığa hayırlı olmasını temennî ediyor, cümleye sevgiler, saygılar, sonsuz mutluluklar diliyoruz ves’selâm…