Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ULUBEY'DEN BEŞİKTAŞ'A; SAYACA'DAN SAKARTAŞ'A...

Gerek dünyâ, gerek ülkemiz, gerekse yöremiz için, yine yoğun bir hafta sonu yaşadık. Köyler, şehirler, memleketler iç içe. Belki tüm bunların hepsi birbirinden çok uzaklarda ama, ulaşım ve de iletişim vâsıtalarıyla berâber her şey çok yakınımızda. Hattâ, televizyon ve bilgisayarlarla evimizin içinde olmaktan öte, cep telefonlarıyla elimizin içinde. Nereden başlayalım? Dünyânın hâli ortada. Özellikle doğu yanımızın. Kıran kırana bir savaş yaşanıyor orada. Çok bilinmeyenli bir durum söz konusu. Kim kimi, niçin öldürüyor belli değil. Herkes ne yaptığını bilir gibi, büyük bir ciddiyetle savaşıyor. Yaptığı da yakmak, yıkmak ve de öldürmek. Ne ağaç, ne kuş, ne çocuk, ne ihtiyar; ne de bir başka şey. Hiç birine yaşama hakkı yok. kim adına ve de niçin? Onu bilen de yok. sâdece, dünyâyı elinde oynatmak isteyenlerin parayı bastırarak ve de tehditlerle yönlendirdiği, çoğunlukla kim oldukları, nereden geldikleri bilinmeyen, acımasızca öldürmeye kilitlenmiş insan kılığında robotlar var. Tıpkı güdümlü füzeler gibi. Burada, tek anlamlı savaşçılar, memleketini her tür hâricî işgâlden korumaya çalışan yerel güçler ve ümmetin birliği, ülkesinin ve de tüm bölgenin güvenliği adına orada bulunan Türkiyemizin çabaları. Allâh (CC) yardımcımız olsun. İnşâllâh, coğrafyamızı asra varan yıllardır tâciz eden şer güçlerin etkileri kırılır da, bölge de, insanlık ta rahata kavuşur. İşte, Pazar akşamı idrâk ettiğimiz Mevlid Kandili’ndeki duâlar tümüyle bu çerçevedeydi. Bundan bir gün önce, Cumartesi akşamı da, mâlum, Beşiktaş’ta menfur bir saldırı oldu. 50’ye yakın cıva gibi delikanlımız şehit oldu. Burada aklımıza, Mehmet Âkif’in, Çanakkale Şehitleri için yazdığı şiirini bitirdiği son mısralar geliyor akla;   EY ŞEHÎD OĞLU ŞEHÎD, İSTEME BENDEN MAKBER; SANA, ÂĞÛŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGÂMBER!...   Nitekim, Pazar günü köye gitmiştik. Evin yanlarında bir şeyler yaptık ufak-tefek. Kıyıyı-köşeyi baktık. Sütümüzü-yoğurdumuzu aldık. Komşularımızdan uğradıklarımız oldu. Yaşlı teyzeleri ziyâret edip dualarını aldık. En son, mezar üstüne de uğrayalım derken akşam ezanı okundu. Zâten, akşamla yatsı arası program var diye duyuru yapılmıştı. Dedik, bu kandilde nasip burasıymış. Oradan câmiye çıktık. Programa dâhil olduk. Orada da dile getirildiği gibi, hepimiz birer Mehmediz. Hepimiz de askerlik yapmadık mı, Mehmetçik olmadık mı? O zaman hepimiz, adını taşıdığımız Hz. Muhammed(SAV)in birer neferiyiz. Böyle, askerine Mehmetçik deyen, Peygâmberinin adıyla isimlendiren başka bir millet var mı? İşte değerli dostlar, bütün târih boyunca olduğu gibi, bu gün Beşiktaş’ta da şehit olanlar Hz. Muhammed(SAV)in askerleridir. Cumartesi gün Beşiktaş’ta ruhları kanatlanan yiğitler, öyle inanıyoruz ki Efendimizin (SAV) komşuluğuna eren bahtiyârlardır. Rabbimiz bizleri de onlarla, orada buluştursun inşâllâh. Âmin. Sonuçta, olay nerede olursa olsun, bu, iç ve dış kâfirlerle yapılan büyük savaşın bir parçası değil midir? O zaman, ha cephede, ha burada; millet, memleket, din, nâmus adına, Allâh için yapılan her iş büyük savaşın bir parçasıdır. Gönlümüz ve duâmız onlarla oldukça, durduğumuz yerde biz de bu savaşı yaşıyoruz demektir. Her biri bir Mehmetçik ve de Ayşecik olan, İslâmın en büyük ordusu, Kâbe’nin, Kudüs’ün yılmaz bekçisi bir aziz millet olarak gazâlarımız mübârek, şehitlerimizin rûhu şâd olsun. İnşâllâh onlarla mahşer günü buluşacak ve de kucaklaşacağız. İnşâllâh, Âmin. Bunun için birlik-berâberliğimiz çok önemli. O akşam köyde de belirtildiği gibi, hiç olmazsa kandil gecelerinde köylerimizi şenlendirerek kardeşlik ve komşuluğumuzu pekiştirebiliriz. Şimdi yollar da, imkânlar da müsâit. Eskisi gibi değil. Adımız da mahalle oldu. Çok köylerimize, şehirlerdeki bir mahalleden çok daha kolay ulaşılabiliyor. Bunun için Ulubey Yorum Gazetesi'deki geçen yazılarımızda, 24 Kasımda eski öğretmenleri bir araya toplayan ULUBEY ANADOLU LİSESİ’ni tebrik etmiştik. Bu hafta da, KAHVALTI BAHÂNE, BİRLİKTELİK ŞAHÂNE deyip komşuları, Sosyal ve Kültürel tesise dönüştürülen Teni Sayaca eski İlköğretim Okulu binâsında buluşturan Yeni Sayaca Köyü Sevenleri Derneği ve emeği geçenleri, ayrıca bu örnek harekete katılım göstererek teşvik eden başta Kaymakam, Belediye başkanı, Garnizon komutanımızı, siyâsî yetkilileri tebrik ediyoruz. Her şeyden önce de, böyle güzel birlikteliklerin, diğer kurumlara, derneklere ve de özellikle köylerimize örnek olup çoğalmasını temennî ediyoruz. Teknolojinin, âile içi iletişimi bile parçaladığı, toplumu gitgide daha da yalnızlaştırdığı şu süreçlerde, bu tür buluşmaların kardeşlik ve kaynaşmaları, birlik ve dirliğimizi artırıp pekiştireceğinde şüphe yok. Öyleyse, darısı diğerlerimizin başına diyerek bu faslı da bağlayalım inşâllâh. Sâdece faslı değil, yazıyı da bağlayalım değil mi? Çünkü sınırı zorlamaya başlamışız. O zaman, geçen Mevlid Kandilimizin mübârek, Ümmet-i Muhammed’in uzak ya da yakın garipleri, yoksullarıyla ilgilenmemize vesîle olması temennîsi, şehitlerimizin yakınlarına sabr-ı cemîller, milletimize metânetler niyâzı ve de kardeşliğimizin dâim olması dileğiyle hepinize sevgiler, saygılar, kâlbî muhabbetler sunuyoruz ves’selâm…    
Ekleme Tarihi: 12 Aralık 2016 - Pazartesi

ULUBEY'DEN BEŞİKTAŞ'A; SAYACA'DAN SAKARTAŞ'A...

Gerek dünyâ, gerek ülkemiz, gerekse yöremiz için, yine yoğun bir hafta sonu yaşadık. Köyler, şehirler, memleketler iç içe. Belki tüm bunların hepsi birbirinden çok uzaklarda ama, ulaşım ve de iletişim vâsıtalarıyla berâber her şey çok yakınımızda. Hattâ, televizyon ve bilgisayarlarla evimizin içinde olmaktan öte, cep telefonlarıyla elimizin içinde.

Nereden başlayalım? Dünyânın hâli ortada. Özellikle doğu yanımızın. Kıran kırana bir savaş yaşanıyor orada. Çok bilinmeyenli bir durum söz konusu. Kim kimi, niçin öldürüyor belli değil. Herkes ne yaptığını bilir gibi, büyük bir ciddiyetle savaşıyor. Yaptığı da yakmak, yıkmak ve de öldürmek. Ne ağaç, ne kuş, ne çocuk, ne ihtiyar; ne de bir başka şey. Hiç birine yaşama hakkı yok. kim adına ve de niçin? Onu bilen de yok. sâdece, dünyâyı elinde oynatmak isteyenlerin parayı bastırarak ve de tehditlerle yönlendirdiği, çoğunlukla kim oldukları, nereden geldikleri bilinmeyen, acımasızca öldürmeye kilitlenmiş insan kılığında robotlar var. Tıpkı güdümlü füzeler gibi.

Burada, tek anlamlı savaşçılar, memleketini her tür hâricî işgâlden korumaya çalışan yerel güçler ve ümmetin birliği, ülkesinin ve de tüm bölgenin güvenliği adına orada bulunan Türkiyemizin çabaları. Allâh (CC) yardımcımız olsun. İnşâllâh, coğrafyamızı asra varan yıllardır tâciz eden şer güçlerin etkileri kırılır da, bölge de, insanlık ta rahata kavuşur.

İşte, Pazar akşamı idrâk ettiğimiz Mevlid Kandili’ndeki duâlar tümüyle bu çerçevedeydi. Bundan bir gün önce, Cumartesi akşamı da, mâlum, Beşiktaş’ta menfur bir saldırı oldu. 50’ye yakın cıva gibi delikanlımız şehit oldu. Burada aklımıza, Mehmet Âkif’in, Çanakkale Şehitleri için yazdığı şiirini bitirdiği son mısralar geliyor akla;

 

EY ŞEHÎD OĞLU ŞEHÎD, İSTEME BENDEN MAKBER;

SANA, ÂĞÛŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGÂMBER!...

 

Nitekim, Pazar günü köye gitmiştik. Evin yanlarında bir şeyler yaptık ufak-tefek. Kıyıyı-köşeyi baktık. Sütümüzü-yoğurdumuzu aldık. Komşularımızdan uğradıklarımız oldu. Yaşlı teyzeleri ziyâret edip dualarını aldık. En son, mezar üstüne de uğrayalım derken akşam ezanı okundu. Zâten, akşamla yatsı arası program var diye duyuru yapılmıştı. Dedik, bu kandilde nasip burasıymış. Oradan câmiye çıktık. Programa dâhil olduk.

Orada da dile getirildiği gibi, hepimiz birer Mehmediz. Hepimiz de askerlik yapmadık mı, Mehmetçik olmadık mı? O zaman hepimiz, adını taşıdığımız Hz. Muhammed(SAV)in birer neferiyiz. Böyle, askerine Mehmetçik deyen, Peygâmberinin adıyla isimlendiren başka bir millet var mı?

İşte değerli dostlar, bütün târih boyunca olduğu gibi, bu gün Beşiktaş’ta da şehit olanlar Hz. Muhammed(SAV)in askerleridir. Cumartesi gün Beşiktaş’ta ruhları kanatlanan yiğitler, öyle inanıyoruz ki Efendimizin (SAV) komşuluğuna eren bahtiyârlardır. Rabbimiz bizleri de onlarla, orada buluştursun inşâllâh. Âmin.

Sonuçta, olay nerede olursa olsun, bu, iç ve dış kâfirlerle yapılan büyük savaşın bir parçası değil midir? O zaman, ha cephede, ha burada; millet, memleket, din, nâmus adına, Allâh için yapılan her iş büyük savaşın bir parçasıdır. Gönlümüz ve duâmız onlarla oldukça, durduğumuz yerde biz de bu savaşı yaşıyoruz demektir. Her biri bir Mehmetçik ve de Ayşecik olan, İslâmın en büyük ordusu, Kâbe’nin, Kudüs’ün yılmaz bekçisi bir aziz millet olarak gazâlarımız mübârek, şehitlerimizin rûhu şâd olsun. İnşâllâh onlarla mahşer günü buluşacak ve de kucaklaşacağız. İnşâllâh, Âmin.

Bunun için birlik-berâberliğimiz çok önemli. O akşam köyde de belirtildiği gibi, hiç olmazsa kandil gecelerinde köylerimizi şenlendirerek kardeşlik ve komşuluğumuzu pekiştirebiliriz. Şimdi yollar da, imkânlar da müsâit. Eskisi gibi değil. Adımız da mahalle oldu. Çok köylerimize, şehirlerdeki bir mahalleden çok daha kolay ulaşılabiliyor.

Bunun için Ulubey Yorum Gazetesi'deki geçen yazılarımızda, 24 Kasımda eski öğretmenleri bir araya toplayan ULUBEY ANADOLU LİSESİ’ni tebrik etmiştik. Bu hafta da, KAHVALTI BAHÂNE, BİRLİKTELİK ŞAHÂNE deyip komşuları, Sosyal ve Kültürel tesise dönüştürülen Teni Sayaca eski İlköğretim Okulu binâsında buluşturan Yeni Sayaca Köyü Sevenleri Derneği ve emeği geçenleri, ayrıca bu örnek harekete katılım göstererek teşvik eden başta Kaymakam, Belediye başkanı, Garnizon komutanımızı, siyâsî yetkilileri tebrik ediyoruz.

Her şeyden önce de, böyle güzel birlikteliklerin, diğer kurumlara, derneklere ve de özellikle köylerimize örnek olup çoğalmasını temennî ediyoruz. Teknolojinin, âile içi iletişimi bile parçaladığı, toplumu gitgide daha da yalnızlaştırdığı şu süreçlerde, bu tür buluşmaların kardeşlik ve kaynaşmaları, birlik ve dirliğimizi artırıp pekiştireceğinde şüphe yok. Öyleyse, darısı diğerlerimizin başına diyerek bu faslı da bağlayalım inşâllâh.

Sâdece faslı değil, yazıyı da bağlayalım değil mi? Çünkü sınırı zorlamaya başlamışız. O zaman, geçen Mevlid Kandilimizin mübârek, Ümmet-i Muhammed’in uzak ya da yakın garipleri, yoksullarıyla ilgilenmemize vesîle olması temennîsi, şehitlerimizin yakınlarına sabr-ı cemîller, milletimize metânetler niyâzı ve de kardeşliğimizin dâim olması dileğiyle hepinize sevgiler, saygılar, kâlbî muhabbetler sunuyoruz ves’selâm…


 

 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.