Yüce yaratanımız Kuranı Keriminde bizler için şöyle buyurur:
“Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet (kulluk) etsinler diye yarattım.”
Peki ey dostlar, kardeşler, insanlar bizler kendimizi başı boş yaratıldığımızı mı zannediyoruz.
Ey devletin en yüksek makamında bulanan Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanları, Belediye Başkanları, Valileri, Kaymakamları, Müdürleri, şefleri ve memurları; sizler o makamlara sadece maaş almak için mi geldiniz.
Sizlerin görevleri sadece size verilmiş o sadece sınırlı kurumunuzun görevinden mi mesulsünüz. Başka bir mesuliyetiniz yok mu?
Hepimiz birer çobanız, hepimiz yaptığımız işlerden ve görevlerden devletin yasalarına karşı değil sadece, vicdanen Allaha karşı da sorumluyuz. Unutmayacağız.
Bizlere nasıl emanet olarak o koltuklar emanet olarak verilmişse, yaptıracağımız işlerdi de mutlaka ehil olan kişilere vermemiz gerekiyor.
Savsaklayan, işini bilmeyen, öğrenmek de istemeyen, ehil olmayana verdiğimiz görevler sonucunda yapılamayandan bizler de sorumluyuz.
Peki bu iş bilmez kişileri ne yapmak gerekir. İşi bilene vereceğiz, bir kurumda işi bilen birkaç taneyi ileri geçmiyor. Diğerleri ise sanki yattığı yerden maaş alıyor gibi.
O da bizlerden büyüklerin sorunu. Yani atamadan sorumlu kişilerin sorunu. Kanun yapanların sorunu. Bir zaman işe göre ücret diye bir şey söylenmişti de açıkçası ben sevinmiştim. Hala o kanun çıkamadı.
Devlet silahı polisine kanuna aykırı olarak terör estirsin diye vermemiştir. Suçsuz kişiyi öldüren bir kişi hem kendisi sorumludur Allah nazarında, hem de kişinin kendi büyükleri.
Memurun silahı kalemi olmalı, ve bunun sorumluluğunu da mutlaka bilmelidir.
Mevcut kanunlara uymayan, kendi düşüncesini zorla başkasına kabul ettirmeye çalışanlar teröristtir.
Biraz daha konuyu açarsak, sadece adam öldüren, katliam yapan mı teröristtir.
Mevcut yasalara uymayan herkes beni nazarımda teröristtir.
Bizler boşu boşuna yaratılmadık. Önce yaratılış gayemize göre yaşayacağız, mevcut emre, kanunlara mutlaka ve mutlaka uymak zorundayız.
Her nefis ölümü tadacaktır. İsteyerek bu dünyaya gelmediğimiz gibi, kendi isteğimizle de bu dünyadan göç etmeyeceğiz.
Onun için doruluk, dürüstlük, samimi, emin ve güvenilir olmak zorundayız.
Emaneti ehline verirken de kendi görevini aksatan üst yönetici görevine ihanet etmiştir. Nasıl olsa ben yetkimi devrettim, o işi kontrol etmeye gerek yoktur, ben o kişiye güveniyorum demek baştan hata yapmaktır.
Konuyla ilgisi olmasa da tarihimizde şöyle bir hikaye anlatılır;
Padişahlardan biri; çok çalışkan, çok faal baş vezirini hakkında çokça yayılan dedikodular yüzünden azletti. Emeklerine karşılık olarak da emir verdi:
- Ülkeye için çok hayırlı işler yapmışlığın vardır. Şöyle güzel, toprağı bereketli ve kalkınmış bir köy beğen; orayı sana vereyim. Ailenle, akrabalarınla beraber orada yaşarsın.
Vezir:
- Hünkarım, kerem buyurdunuz, lütfettiniz!... Ancak izniniz olursa ben kalkınmış bir köy değil, virane bir köy isterim. Orada hem oturayım, hem de orayı imar edip düzenini kurayım.
Diye ricada bulundu... Padişah vezirin isteğini kabul etti ve adamlarına, eski başvezirin oturması için virane bir köy bulunmasını emretti.
Hükümdarın adamları ülkeyi en ücra yerlerine kadar dolaştılar fakat başvezirin istediği gibi imara muhtaç bir yer bulamadılar. Bunu da gelip hükümdara haber verdiler. Padişah eski başvezirini tekrar huzuruna çağırttı:
- Ülkede istediğin gibi virane bir yer yokmuş. Ne yapacağız şimdi?
Eski baş vezir:
- Efendimiz, ben ülkenizde virane bir yer olmadığını zaten biliyordum. Çünkü; ben uyku ve istirahatımı terk etmek, gecemi gündüzüme katmak pahasına ülkenin her yanını bizzat imar ettirdim. Amacım bunu sizin de öğrenmenizdi. Ayrıca uyarmak istedim ki; benim yerime atayacağınız baş vezir, ülkenizin bugünkü durumunu daha ileriye götürmese bile geriletmesin.
Eski baş vezirin açıklamasından sonra büyük bir hata yaptığını anlayan padişah; azlettiği baş veziri hemen tekrar eski görevine atadı. Baş vezir Padişahtan sonra gelen ikinci kişidir, yani Başbakandır.
Devletin malı deniz,…. Diyerek görev yapmamıştır o…
Emaneti mutlaka ehline vermiştir o vezir.
Yetimlerin ve vatandaşın hakkını koruyan kişileri Allah mutlaka korur gözetir ve mahcup etmez.
Ben yaptım oldu düşüncesiyle har vurup harman savurmak işi inançlı kimselere kesinlikle yakışmayan davranıştır.
Bizlerde şöyle bir anlayış var sanki; bir yönetici bir şeyler yaptırıyor, araştırma yaptırmadan, ilerisini düşünmeden, araştırma yaptırsa da yetkisi olmayan birisine yaptırdığı araştırma sonucu o işi yaptırıyor. Zaman geçiyor, üç- beş sene, yerine gelen olmazsa ne ala, başkası seçilirse geçmişin yaptığını beğenmez, söker atar tekrar bir şeyler yapmaya çalışır.
Yaptığınız ne olursa olsun en az yirmi sene veya otuz sene ilerisini düşünerek yapmak sorundasınız. Nasıl olsa ödenek geliyor, vatandaşın gözünün gördüğü şeyleri yaparsak ileride bizlere lazım olur düşüncesiyle yaparsanız, emanete hıyanetlik etmiş olursunuz.
Hakkı olmayan bir kişiye hakkı olmayan bir şeyi verirseniz emanete hıyanetlik etmiş olursunuz. Hakkı olmayan kişiyi de hırsız durumuna düşürmüş olmaz mısınız?
Sizden sonrasına virane kurum bırakmayın. Sizden sonrakilere virane bir köy veya belde bırakmayınız. Sizden sonrakilere harabe dernek veya parti bırakmayınız.
Sizden öncekilerin başlarına gelenler sizlerin başına gelmeden öleceğinizi mi sandınız.
Selam ve dua ile Allaha emanet olun.