İnsanın fiziksel mayası toprak,ruhsal mayası sevgi ve hoşgörüdür. Tasavvuf ulularına göre,Allah, insanın fıtratını sevgi ve hoşgörü mayasıyla yoğurmuştur.
Sevginin,çoğalarak kontrol edilemez hale geçmesi, aşk haline işaret eder.
Aşıklara mecnun(Delilenmiş) denilmesi, aşk’ın aklı örtmesi sebebiyledir.
Velî kulların (Evliya) nefesi,aşk ateşidir.
Bu bahs-i diğer.
Sevgi insanın özüdür.
Sevgi-muhabbet ziyasından nasiplenmemiş kalpler,havasız,küf kokulu,karanlık mahzenler gibidir.
Sevgi ve hoşgörü, huzurlu yaşamanın gıdasıdır.
Hemen bütün bilgeler, sevgi ve hoşgörünün, bireysel ve toplumsal mutluluğun ilacı olduğunu söylemektedirler.
Bu bağlamda birkaç misal:
Gelin canlar bir olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Bu dünya kimseye kalmaz. (Yunus Emre)
Sevgi muhabbet kaynar yanan ocağımızda
Bülbüller şevke gelir gül açar bağrımızda
Hırslar kinler yok olur aşkla meydanımızda
Arslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda. ( Hacı Bektaş-ı Velî)
Yunus Emre’den oldukça manalı bir dörtlük :
Yunus der hoca
İstersen var bin hacca
Hepsinden eyice
Bir gönüle girmektir.
Alevî Bektaşî ulularından Kul Himmet,sevginin,muhabbetin derinliğini şöyle terennüm eder aşk ile yanan mısralarında:
Muhabbettir yerin göğün direği
Muhabbet edenin yanar çırağı
Aşk ile beytullah gönül durağı
Hak nazar ettiği yerdir muhabbet.
Gönül erenlerinin en ulularından olan Yunus’a kulak verelim:
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil.