Abdullah Yılmaz
Köşe Yazarı
Abdullah Yılmaz
 

HAYIRLI İŞLERDE LEVEL ATLAYALIM

Ülkemiz yakın tarihimizde birçok badireler atlattı, millet olarak birçok bedeller ödedik ödemeye de devam ediyoruz. Ancak özellikle son 15-20 içerisinde yaşadığımız gelişmeler ufkumuzu açtı ve büyük bir medeniyetin varisi olduğumuzu anlayıp kavramaya başladık. Tabir caizse kabuğumuzu kırıyoruz…   Artık kurulmuş oyunun aktörlerinden değil, oyun kuran bir güç haline geldik. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda süper güç olma yolunda emin adımlarla koşmaya devam edeceğiz. Koşmaya dedim çünkü yürümeye veya oyalanmaya vaktimiz de yok. Zira dünyaya yön veren büyük güç oldukları herkesçe kabul edilmiş şer odakları dünyanın anasını ağlatmaya devam ediyor, kirli emelleri için her türlü caniliğe imza atıyorlar. Allah onların şerrinden cümle Ümmet-i Muhammedi muhafaza buyursun.   Yukarıda büyük bir medeniyetin varisi olduğumuzu vurgulamıştım. Bazen kendi ihtiyacımız olduğu halde elimizdeki ekmeği bölüşmeyi, Müslüman kardeşimiz yahut başka dine-ırka mensup mazlum kim varsa kucak açmaya, yardımına koşmaya programlıyız. Filistin’de yaşananlara tüm dünya kör numarası yaparken biz sadece dilimizle değil elimizle de müdahil oluyoruz gücümüz nispetide. Azerbaycan topraklarında yaklaşık 30 senedir süregelen işgale karşı başlatılan harekatın en büyük aktörü oluyoruz. Hemen yanıbaşımızda Suriye’de yaşananlara sessiz kalamıyoruz her türlü bedeli göze alarak mazlum kardeşlerimize kucak açıyoruz. Libya’da oyun kuruyoruz, Afirika’da başka milletlerin insanlarını kurtarma operasyonu yapıyoruz. Tika, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı gibi kuruluşlarımız eliyle büyüklüğümüzü her alanda gösteriyoruz. Ama daha yeni başlıyoruz…   Kıymetli Okurlarım, Bir taraftan devletimiz eliyle ve yine aziz milletimizin ferasetiyle yukarıdaki güzellikler olurken diğer taraftan bu güzelliklere bilerek veya bilmeyerek köstek olanlar da yok değil! İslam medeniyetinin dünyaya yayılmasına büyük katkı sağlamış olanlar tacirlerdir. Namusuyla dürüst şekilde ticaret yapan ekseri tüccarlarımızı tenzih ederek söylüyorum, bu alanda sorunlarımız var maalesef. Üç para daha kazanmak için turisti dolandırmaya tenezzül edecek kişi nasıl bu büyük milletin bir ferdi olabilir? Yaptığımız her iş Müslüman Türk milletine yaraşır olmalı, Müslümanca ve Müslümana göre olmalı. Başka alemlerden farkımız olmalı. Duruşumuz olmalı. Kimliğimiz olmalı. Müşteri ne isterse biz de onu yaparız dememeli. Bundan 5-6 yıl önce Beyrut seyahatimiz olmuştu. Bizi gezdiren rehber Lübnan halkının gündelik yaşantısını anlatırken özellikle Türk dizilerinin revaçta olduğunu, insanların en büyük keyiflerinin akşamları ailecek bu dizileri izlemek olduğunu söylemişti. Tam sevinecekken Lübnan’daki en önemli küfürlerden bir tanesinin ; Afedersiniz ‘Ananı Türk dizilerinde görmüşler’ ifadesi olduğunu ekledi ve gerçekten utandık. Dedim ya yaptığımız işler Müslümanca olmalı. Biz kendimizi tam anlamıyla bilmesek de dışarıdan bize farklı gözle bakıldığını, tarihi bir misyonumuzun olduğunu unutmamalıyız. Hiçbir Müslüman, insanların ahlakını bozacak bir işe imza atamaz, buna hakkı yok. Biz batıya bakıp batıdan daha fena olmak için yarışa giremeyiz. Biz onlara benzeyemeyiz. Sevgililer Sevgilisi Peygamberimiz; (SAV) ‘Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır’ buyurarak Müslüman’ın Müslüman’a benzemesi gerektiğini bize öğütlemiş. Bu arada dizi ve sinema konulu başka yazılar yazmak istiyorum bu bahsi orada biraz daha geniş değerlendiririz. Lakin şunu ekleyeyim; Bu alanda güzel örnekler de yok değil. Özellikle TRT yapımı dizilerimiz gerçekten dünyanın her yerinde ilgiyle takip ediliyor ve bununla da gurur duyuyorum. Yönetmen Mustafa Akkad’ın 1976 yılında o dönemin imkanlarıyla yaptığı Çağrı Filmi bugün halâ büyük bir beğeniyle izleniyor ve tabir caizse hizmetine devam ediyor. Özetle, kaliteli işler yapılınca müşterisi de oluyor. ‘Aşk olmayan, dekolte olmayan hiçbir yapım izlenmiyor azizim’ yaklaşımı yalan ve kolaycılık. Sen adam gibi senaryo, adam gibi prodüksiyon koy ortaya bakalım izleniyor mu izlenmiyor mu görelim. Bu işlerle uğraşanların da son derece hassas ve sorumlu davranmaları gerekiyor. Türk aile yapısına asla uygun olmayan suni aşk ve entrikaları konu alan, yuvaların korunmasını değil, yıkılmasını hedefleyen bu yapımları artık görmek istemiyoruz. İyi örnekleri sonuna kadar destekliyoruz.   Peki biz Peygaberimizin (SAV) yukarıda zikrettiğim öğüdüne ne kadar riayet ediyoruz? Miladi takvime göre 2021 yılına girdik. Hıristiyan toplumu ve onların kuyruğuna takılmış batıl ne kadar toplum varsa yılbaşı kutlamasını bir dini vecibe gibi kabullenip, her türlü çılgınlığı yaparak yerine getiriyor. Kendimi bildim bileli bu konuda uyarılar olur, hutbeler okunur, Vaazu Nasihatler yapılır ama nafile. Bir eğlence yapacaksan başka bir vesileyle yine Müslümanca yap sana kimse bir şey demez ama şu gün yapma bunu. Bunun itikadi bir konu olduğunu da vurgulamak isterim. Bir deney maksadıyla Piyango bileti kuyruğundaki Müslümana ikramda bulunuyorlar ve o kişi ikramı yedikten sonra deneyi yapan kişi, o ikramın içinde domuz mamülü olduğunu söylüyor. Verilen tepkiyi siz de tahmin edebilirsiniz. Peki Domuz eti haram ve buna kesinlikle yaklaşmıyorken yine haram olan piyango için sırada neden bekliyoruz? Peki, gayr-ı Müslimlerin bile yapmadığı çılgınlıklarla, haramlarla girdiğimiz bir yıldan hayır görebilir miyiz? Yukarıda verdiğim örneklerin bir kısmı cehaletten kaynaklanıyor kabul ediyorum. Ama önemli bir kısmı öyle değil. Geçen bir vesileyle vakit geçirmek için girdiğim bir marketler zincirinde başörtülü bir hanımın yılbaşı alışverişine şahit oldum. Çam ağacı, hindi falan alıyordu. Başını örtmüş genç bir hanımın sadece cehaletinden değil başka duygularla bunu yaptığını düşünüyorum. Belki bu hal bize level atlatır ama atladığımız o level bizi perperişan eder! Bu arada çok mecbur kalmadığım sürece bu tarz domuz eti ve alkol satışı yapan market zincirlerinden alışveriş yapmadığımı da belirtmek isterim. Bize binbir türlü entrikalarla unutturulan değerlerimizi yeniden hatırlamak ve öğretilen İslam dışı şeyleri unutmak zorundayız. Duruş sahibi olmalıyız. Tavır sahibi olmalıyız. Bize sunulana mecbur değiliz. Bunun belki bedeli vardır ve o bedeli de ödemek imtihanımızın bir parçasıdır. Bizleri yoktan var eden Allah CC. sınırlar koymuş ve o sınırlara uymaktır bizim en büyük görevimiz.   Netice-i Kelâm yaşadığımız travmaların etkisinden kurtuldukça daha çok biz olacağız ve eskiden olduğu gibi batı bize hayranlık duyacak. Bizi onlar taklit edecek. Fikri, iktisadi ve kültürel anlamda hiçbir sömürü yapamayacaklar. Buna dur diyecek güç ve kudret bizim önderliğimizde olacak ve bunu da birlik beraberlik içerisinde hayırlı işlerde level atlayarak başaracağız biiznillah. Vesselam…
Ekleme Tarihi: 03 Ocak 2021 - Pazar

HAYIRLI İŞLERDE LEVEL ATLAYALIM

Ülkemiz yakın tarihimizde birçok badireler atlattı, millet olarak birçok bedeller ödedik ödemeye de devam ediyoruz. Ancak özellikle son 15-20 içerisinde yaşadığımız gelişmeler ufkumuzu açtı ve büyük bir medeniyetin varisi olduğumuzu anlayıp kavramaya başladık. Tabir caizse kabuğumuzu kırıyoruz…

 

Artık kurulmuş oyunun aktörlerinden değil, oyun kuran bir güç haline geldik. İnanıyorum ki önümüzdeki yıllarda süper güç olma yolunda emin adımlarla koşmaya devam edeceğiz. Koşmaya dedim çünkü yürümeye veya oyalanmaya vaktimiz de yok. Zira dünyaya yön veren büyük güç oldukları herkesçe kabul edilmiş şer odakları dünyanın anasını ağlatmaya devam ediyor, kirli emelleri için her türlü caniliğe imza atıyorlar. Allah onların şerrinden cümle Ümmet-i Muhammedi muhafaza buyursun.

 

Yukarıda büyük bir medeniyetin varisi olduğumuzu vurgulamıştım. Bazen kendi ihtiyacımız olduğu halde elimizdeki ekmeği bölüşmeyi, Müslüman kardeşimiz yahut başka dine-ırka mensup mazlum kim varsa kucak açmaya, yardımına koşmaya programlıyız. Filistin’de yaşananlara tüm dünya kör numarası yaparken biz sadece dilimizle değil elimizle de müdahil oluyoruz gücümüz nispetide. Azerbaycan topraklarında yaklaşık 30 senedir süregelen işgale karşı başlatılan harekatın en büyük aktörü oluyoruz. Hemen yanıbaşımızda Suriye’de yaşananlara sessiz kalamıyoruz her türlü bedeli göze alarak mazlum kardeşlerimize kucak açıyoruz. Libya’da oyun kuruyoruz, Afirika’da başka milletlerin insanlarını kurtarma operasyonu yapıyoruz. Tika, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı gibi kuruluşlarımız eliyle büyüklüğümüzü her alanda gösteriyoruz. Ama daha yeni başlıyoruz…

 

Kıymetli Okurlarım,

Bir taraftan devletimiz eliyle ve yine aziz milletimizin ferasetiyle yukarıdaki güzellikler olurken diğer taraftan bu güzelliklere bilerek veya bilmeyerek köstek olanlar da yok değil! İslam medeniyetinin dünyaya yayılmasına büyük katkı sağlamış olanlar tacirlerdir. Namusuyla dürüst şekilde ticaret yapan ekseri tüccarlarımızı tenzih ederek söylüyorum, bu alanda sorunlarımız var maalesef. Üç para daha kazanmak için turisti dolandırmaya tenezzül edecek kişi nasıl bu büyük milletin bir ferdi olabilir? Yaptığımız her iş Müslüman Türk milletine yaraşır olmalı, Müslümanca ve Müslümana göre olmalı. Başka alemlerden farkımız olmalı. Duruşumuz olmalı. Kimliğimiz olmalı. Müşteri ne isterse biz de onu yaparız dememeli. Bundan 5-6 yıl önce Beyrut seyahatimiz olmuştu. Bizi gezdiren rehber Lübnan halkının gündelik yaşantısını anlatırken özellikle Türk dizilerinin revaçta olduğunu, insanların en büyük keyiflerinin akşamları ailecek bu dizileri izlemek olduğunu söylemişti. Tam sevinecekken Lübnan’daki en önemli küfürlerden bir tanesinin ; Afedersiniz ‘Ananı Türk dizilerinde görmüşler’ ifadesi olduğunu ekledi ve gerçekten utandık. Dedim ya yaptığımız işler Müslümanca olmalı. Biz kendimizi tam anlamıyla bilmesek de dışarıdan bize farklı gözle bakıldığını, tarihi bir misyonumuzun olduğunu unutmamalıyız. Hiçbir Müslüman, insanların ahlakını bozacak bir işe imza atamaz, buna hakkı yok. Biz batıya bakıp batıdan daha fena olmak için yarışa giremeyiz. Biz onlara benzeyemeyiz. Sevgililer Sevgilisi Peygamberimiz; (SAV) ‘Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır’ buyurarak Müslüman’ın Müslüman’a benzemesi gerektiğini bize öğütlemiş. Bu arada dizi ve sinema konulu başka yazılar yazmak istiyorum bu bahsi orada biraz daha geniş değerlendiririz. Lakin şunu ekleyeyim; Bu alanda güzel örnekler de yok değil. Özellikle TRT yapımı dizilerimiz gerçekten dünyanın her yerinde ilgiyle takip ediliyor ve bununla da gurur duyuyorum. Yönetmen Mustafa Akkad’ın 1976 yılında o dönemin imkanlarıyla yaptığı Çağrı Filmi bugün halâ büyük bir beğeniyle izleniyor ve tabir caizse hizmetine devam ediyor. Özetle, kaliteli işler yapılınca müşterisi de oluyor. ‘Aşk olmayan, dekolte olmayan hiçbir yapım izlenmiyor azizim’ yaklaşımı yalan ve kolaycılık. Sen adam gibi senaryo, adam gibi prodüksiyon koy ortaya bakalım izleniyor mu izlenmiyor mu görelim. Bu işlerle uğraşanların da son derece hassas ve sorumlu davranmaları gerekiyor. Türk aile yapısına asla uygun olmayan suni aşk ve entrikaları konu alan, yuvaların korunmasını değil, yıkılmasını hedefleyen bu yapımları artık görmek istemiyoruz. İyi örnekleri sonuna kadar destekliyoruz.

 

Peki biz Peygaberimizin (SAV) yukarıda zikrettiğim öğüdüne ne kadar riayet ediyoruz?

Miladi takvime göre 2021 yılına girdik. Hıristiyan toplumu ve onların kuyruğuna takılmış batıl ne kadar toplum varsa yılbaşı kutlamasını bir dini vecibe gibi kabullenip, her türlü çılgınlığı yaparak yerine getiriyor. Kendimi bildim bileli bu konuda uyarılar olur, hutbeler okunur, Vaazu Nasihatler yapılır ama nafile. Bir eğlence yapacaksan başka bir vesileyle yine Müslümanca yap sana kimse bir şey demez ama şu gün yapma bunu. Bunun itikadi bir konu olduğunu da vurgulamak isterim. Bir deney maksadıyla Piyango bileti kuyruğundaki Müslümana ikramda bulunuyorlar ve o kişi ikramı yedikten sonra deneyi yapan kişi, o ikramın içinde domuz mamülü olduğunu söylüyor. Verilen tepkiyi siz de tahmin edebilirsiniz. Peki Domuz eti haram ve buna kesinlikle yaklaşmıyorken yine haram olan piyango için sırada neden bekliyoruz? Peki, gayr-ı Müslimlerin bile yapmadığı çılgınlıklarla, haramlarla girdiğimiz bir yıldan hayır görebilir miyiz? Yukarıda verdiğim örneklerin bir kısmı cehaletten kaynaklanıyor kabul ediyorum. Ama önemli bir kısmı öyle değil. Geçen bir vesileyle vakit geçirmek için girdiğim bir marketler zincirinde başörtülü bir hanımın yılbaşı alışverişine şahit oldum. Çam ağacı, hindi falan alıyordu. Başını örtmüş genç bir hanımın sadece cehaletinden değil başka duygularla bunu yaptığını düşünüyorum. Belki bu hal bize level atlatır ama atladığımız o level bizi perperişan eder! Bu arada çok mecbur kalmadığım sürece bu tarz domuz eti ve alkol satışı yapan market zincirlerinden alışveriş yapmadığımı da belirtmek isterim. Bize binbir türlü entrikalarla unutturulan değerlerimizi yeniden hatırlamak ve öğretilen İslam dışı şeyleri unutmak zorundayız. Duruş sahibi olmalıyız. Tavır sahibi olmalıyız. Bize sunulana mecbur değiliz. Bunun belki bedeli vardır ve o bedeli de ödemek imtihanımızın bir parçasıdır. Bizleri yoktan var eden Allah CC. sınırlar koymuş ve o sınırlara uymaktır bizim en büyük görevimiz.

 

Netice-i Kelâm yaşadığımız travmaların etkisinden kurtuldukça daha çok biz olacağız ve eskiden olduğu gibi batı bize hayranlık duyacak. Bizi onlar taklit edecek. Fikri, iktisadi ve kültürel anlamda hiçbir sömürü yapamayacaklar. Buna dur diyecek güç ve kudret bizim önderliğimizde olacak ve bunu da birlik beraberlik içerisinde hayırlı işlerde level atlayarak başaracağız biiznillah. Vesselam…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.