Sn. Bakanım, başkanım. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanımız Ekrem ERDEM Bey Ordu’ya geldiğinde kendisine, zarif ve âlicenap kişiliğinizin ötesinde, çok eski bir yol arkadaşı ve dostunuz olarak çok yakın ilgi gösterip, şehrimiz adına zât-ı âlileri ve misafirlerini çok güzel ağırladınız. Derneğimizin Boztepe’deki programında da çok güzel bir ev sahipliği yaptınız. Kendisi ve TDED Ordu Şûbesi adına size tekrardan çok teşekkür ediyoruz.
Ondan 1 ay sonra da 100’e yakın STK ile bir Boztepe toplantısı yapıp idârenizin 2,5 yıllık ilk yarısını değerlendirerek, gerek bu döneme, gerekse gelecek 2,5 yıla âit görüş, fikir ve teklifler meyânında teâtîde bulundunuz. Bilgi, birikim, tecrübe ve ufkunuzla bilindiğiniz kadar görülüyorsunuz da aynı zamanda. Böyle bir başkanımız olduğu için kendimizi gerçek anlamda şanslı kabul ediyoruz.
Özellikle ilk toplantıda yaptığımız, biz sizi bir bakan ya da başkandan önce kendimize çok yakın, candan bir ağabey, bir İstanbul Beyefendisi olarak görüyoruz şeklinde telâffuz ettiğimiz iltifat cümleleri bir gerçeğin ifâdesi. Kesinlikle bir beklentinin değil. Bir hakkın teslîmi sâdece. Çünkü öteden beri sizinle ilgili duyduklarımızı buradaki tavır ve hareketleriniz de destekliyor.
ERBAKAN, ERDOĞAN; Mehmet HİLMİ BEY…
İlk olarak Rahmetli Sıtkı ÇEBİ üstaddan duymuştuk isminizi. Bir beyin, teknokrat ve bürokrat olarak sizden sitâyişle bahsederdi. Erbakan Hoca’nın sizi bu özelliklerinizden dolayı Bor İşletmelerinin idâresine getirdiğini söyler, sizin dünyâ çapında bir uzman kişilik olduğunuzu tekrarlardı. Nitekim Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN da sizi bu meyanda ta İstanbul Belediyesi’den bu yana yanında tutuyor. Diğer yandan, Cumhuriyet târihinin en uzun Enerji Bakanlığı yapanlarından birisiniz.
Gerek TDED Başkanımız, 3 dönem milletvekilliği yapmış Ekrem ERDEM, gerekse Refahlı yıllardan bu yana 3 dönem Bağcılar Belediye Başkanlığı, ayrıca yine 3 dönem İstanbul Milletvekilliği yapmış, şu an Ensar Vakfı Mütevellîsi bulunan Av. Feyzullah KIYIKLIK Ordu’ya geldiklerinde sizin onlarla yakınlığınızı, son 30 yılın, özelikle Millî Görüş ekseninde yaşanmış hâtıra zenginliğinizi gördüm.
HATIRLAR, HÂTIRALAR; GELECEK NESİLLER…
Mâmâfih, Boztepe’deki konuşmamızda da ifâde ettiğimiz gibi, eğer bu ve benzeri hâtıralarınızı yazacak olsanız –ki yazmalısınız- ilgiyle okunacak kişilerden birisiniz aynı zamanda. Güzel Ordu’muzun, onun kültürüyle ilgilenen, bu meyânda TDED Şûbe Başkanlığını yürüten birisi olarak, onun yetişmiş, ülke, hattâ bölge siyâsetinde, enerji politikaları bağlamında uzun yıllar etkin olmuş bir çocuğu olarak, doğduğu toprakların gurur tablosunu kabartmak, gelecek nesillere övünülecek değerler bırakmak, onlara ışık tutmak, yol göstermek, güven vermek, ümit aşılamak adına bunu yapmanızı sizden istirham ediyoruz.
Son olarak ifâde etmek gerekirse, tüm bunlar üzerine Ordu’ya gönderilişiniz de ilimizin maddî-mânevî ihtiyaçları, bunu bileceği ve gereğini yapacağı noktasında size olan güvenin açık bir göstergesi. Tabiî, size göre, İstanbul, Ankara merkezli bunca yıldan sonra taşra ve de gurbet kabul edilebilecek böyle bir görevi kabul edip canla başla benimseyerek gayret etmeniz de, size gösterilen bu yakınlığa karşı sizin fedakârlık, vefâ ve âlîcenâplığınızın nişânesi.
ODÜ, İLÂHİYÂT; KÜLTÜREL MUHİT…
Gelinen noktada, sizin öncülüğünüzdeki bir yönetimden beklentilerin de bu birikim ve ufkun yansımaları şeklinde olacağı tabiîdir. Sizin Ordu Üniversitesi’nin kuruluşundaki rolünüz hepimizin mâlûmu. Aynı şekilde, İlâhiyât Fakültesi’nin açılışında da fonksiyon ve gayretlerinizi, bu meyandaki meylinizi, daha 80’li yıllarda İlim ve Sanat gibi muhâfazakâr dergilerde yer alan yazılarınızdan biliyoruz.
Nitekim Ordu’da yaptığınız ilk icraatlardan birisi Buharalı Şeyh Şâkir Efendi Kabristanlığının restorasyonu olmuştur. Ancak, İstanbul’u ve Eyüp Sultan’ı, Ankara ve Hacı Bayram Külliyesi’ni bilen ve oralarda yıllarca belediyecilik ve bakanlık yapmış birisi olarak bu merkezlerin bir câmi olmaktan öte -Burhan SAKALLI Bey’in tâbiriyle- bir kültürel muhit olarak taşıdıkları anlamın elbette farkındasınız. Dolayısıyla, Karadeniz’in incisi, sizlerle berâber ülkemizin yükselen değeri hâline gelen güzel şehrimizin madden olduğu kadar mânen de terakkîsi için bu merkezin Millet Bahçesi Projesi kapsamında daha bir görünür hâle getirilmesi, belki de ilâhî takdirin size sunduğu en anlamlı bir fırsat, kritik bir görevdir.
NE DUÂ, NE SANDIK?!...
Son söyleyeceğim; size duâ etmeyeceklerin, hattâ yüzünüze gülüp, şipşirin görünüp de oy bile vermeyeceklerin değil, size hep duâ edeceklerin sözlerine kulak veriniz. Sizin, kendiniz adına zâten bir kaygınız yok da, siyâset bakımından oy verenlere vefâ olsun, sizin için de kıyâmete kadar amel defterinize kayıt düşülsün için bunu yapmalısınız.
Bitirirken şunu söylüyorum ki; başlıktaki “kulak verilecek ses”e gelmeden yerimiz bitti. Ona da bundan sonraki yazıda yer verelim inşâllâh diyor, Rabbimizin sizin her türlü kıymet, kâbiliyet ve imkânlarınızı rızâ-yı bârîsine muvâfık, hayırlı icraatlara vesîle kılması niyâzıyla, başta şahsınız olmak üzere cümleye sevgiler, saygılar sunar, sevdiklerinizle berâber sonsuz mutluluklar dilerim wes’selâm…