Abdullah Yılmaz
Köşe Yazarı
Abdullah Yılmaz
 

GÜZEL İSİMLERİMİZİ GERİ İSTİYORUZ!

Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş, aktarmış olduğu bir Hadis-i Şerif nedeniyle malum bazı çevrelerce topa tutuldu. O Hadis-i Şerif ise; “Her doğan fıtrat üzere (İslam Fıtratı) doğar. Sonra anne babası onu Yahudi yahut Hıristiyan veya Mecûsî yapar…” idi. Bir yaz Kur’an Kursu’nda bile ilk öğretilenlerden birisi Bu Hadis-i Şerif’tir.   Peki karşı çıkıp tepki gösterdikleri konu nedir? Efendim neymiş, kimse Müslüman doğmazmış, haşa böyle saçmalık mı olurmuş! Bu linci de ülkede büyük çaplı habercilik yaptığını düşündüğünüz kurumsal haber siteleri yaptı maalesef!!!   Onu bunu boş verelim, isteyen istediği gibi afkursun biz işimize bakalım. Bu, dinden ve dini olan her şeyden, ya da bu milletin her türlü değerlerinden alabildiğine rahatsız olan marjinal azınlık başka türlü düşünse de bizim inancımızda her doğan İslâm fıtratı üzere doğar. Eğer Anne Babası Müslüman ise Rabbimiz bu Müslüman anneye ve babaya çocuğuyla ilgili bazı görevler yükler. O görevlerin en önemlilerinden birisi ise kendisine emanet edilen bu yavrucağa güzel bir isim koymaktır.   Zaman zaman buradan da ismini zikrettiğim Merhum Üstad Mehmet Şevket Eygi Hocam’ın, veya tanışma şerefine ulaştığım İstanbul münevverlerinin, bir kişiyle tanışacakları zaman ilk önce o kişinin ismini sorduklarına şahit oldum. Bunda da şüphesiz isimlerin kişiler üzerinde bir etki oluşturduğu kanaati yatmaktadır. Bu konuda yapılmış bilimsel diyebileceğimiz çalışmaların da olduğunu söyleyebiliriz. Hatta Şevket hocam, ismin yanı sıra memleketini de muhakkak sorardı. Memleketlerin, yani yaşanılan muhitin de kişilik gelişimine etkisinin olduğunu söylerdi. Tabii ki bir insanı değerlendirmek için sadece bunlar asla yeterli değildir ve tek ölçü olamaz. Bu sadece ilk intiba için önemlidir…   Rasulüllah’ın (SAV) hayatına baktığımız zaman da benzer uygulamaları görebiliriz. Fahri Kâinat Efendimiz (SAV), Kıyamet günü kendi isimlerimiz ve babalarımızın isimleriyle çağırılacağımızı ve isimlerimizi güzelleştirmemizi bizlere emir buyuruyor. Yine birçok Hadis-i Şerifte isimlerle alakalı tavsiyelerini ve uygulamalarını görmekteyiz.   Peki günümüzdeki Müslümanlar olarak bizler bu konudaki nasihatlere ne kadar uyuyoruz? Allah razı olsun milletimiz istisnalar hariç genel olarak aksi davranmıyor. En çok verilen isimler listesinde erkeklerde Yusuf, kız çocuklarında ise Zeynep ismi ilk sırada. Yine ilk sıralardaki isimlerin genellikle Müslüman’a uygun isimler olduğunu görüyoruz. Ancak, asla isim olamayacak veya bir Müslüman’ın çocuğuna verilemeyecek birçok ismi de maalesef görmekteyiz. Hatta bunları dindar olan ailelerde bile görmek bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Yarın o çocuk o ismi veren anne babadan şikayetçi olacaktır!   Bir de hem sözüm ona hem İslâmi olsun, hem de modern olsun diye kendini kasıp çocuklarına beni bağışlayın ama abuk subuk isimler de koyanlar var ki, bunları da görünce hayret ediyorum! Neyin derdini yaşıyoruz? Onlarca güzelim isim dururken o tuhaf şeyleri çocuklarımıza isim olarak nasıl veriyoruz? Hiç mi izanımız yok? Eskiden bir bebek dünyaya geldiğinde büyüklerden birisinin ismini verirlerdi, ya da isim hakkı babanındır ama yine de büyüklerden birisinin o çocuğun ismini vermesini isterlerdi. Şimdi ise, aylar öncesinden isim araştırmalar, aman kimsede olamayan havalı bir isim olsun diye çabalamalar, bununla ilgili kitap almalar ne ararsanız var. Tamam belki o isim minik bir yavrucağa yakışacak ve güzel duracak ama bu yavrucak hiç mi büyümeyecek? Baba olmayacak mı? Dede olmayacak mı? Anne veya Nine olmayacak mı? Hep mi minik kalacak? Yapmayalım Allah aşkına!   Komik olmayalım. Önümüzde bize her konuda yol gösteren bir rehberimiz var ve her konuda olduğu gibi bu konuda da ona uyalım!   İzleye İzleye Zehirlendik! Yukarıda zikretmeye çalıştığım olumsuz durumun ortaya çıkmasında popüler kültürün izlerini görebiliriz. Milletin önüne çıkarılan genel olarak sanatçı dediğimiz takımın içinde, makbül bir ismi olan neredeyse yok. Olanların bir kısmı da sonradan ismini değiştirmeyi yahut, korsan isim kullanmayı tercih ediyor. Onlara özenen gençlik ise maalesef onlar gibi davranıyor. Çocuklara da onların isimleri veriliyor. Bu aslında gizliden gizliye, oğlum veya kızım onlar gibi olsun duasıdır dikkat edelim ve benden söylemesi! Çocuklarımızın onlar gibi olmasını ister miyiz? İsteyene sözüm yok ama istemeyenleri uyarmış olayım!   İsimlerimiz bizim zırhımızdır. Bu zırha sahip olalım. Bu konudaki güzel kültürümüzü yaşatalım. Bana göre kültürel anlamda felaketten başka bir işe yaramamış olan Türk Sinemasının yıllar önce izlediği ender güzel örneklerinden olan Oğlum Osman Filmi vardı. Orada bu konu güzel işlenmişti. Babasının Osman ismini verdiği genç belli kariyere ulaşınca utanmaya başlayıp ismini değiştiriyordu. Bereket ki sonradan doğru yolu buluyor o Osman. Bugün benzer örnekleri yine görebiliriz. Az biraz palazlandığında; ailesinden, isminden, yetiştiği muhitten rahatsız olup kendisini farklı bir kişi olarak sunan nice kompleksli zayıf karakterli tip içimizde maalesef mevcut.   Türk Sinemasından bahsetmişken bu konudaki dejenerasyonun ekranlardan başlatıldığını ve planlı bir tahribata sebep olduğunu da vurgulamadan geçmeyelim. Öve öve bitiremediğimiz, izlemeye doyamadığımız bu yapımlar bizlere masum gibi geliyor ama sadece bu açıdan baksak bile ne kadar zarar verdiğini görürüz. Türk Sinemasında asla mütedeyyin bir kişiyi makbul bir karakter olarak göremezsiniz. Dini içerikli sahnelere sadece dine zarar vermek için yer verilmiştir. Bir İmam rolü varsa en tipsiz en nursuz en pespaye adamı bu rolde oynatırlar. Örnekleri çoğaltabiliriz... Ve bu filmlerde seçilen isimler de İslâm kültürünü aşağılamak için özellikle seçilmiştir. Bugün kutsal ineğimiz haline gelen inek Şaban karakteri mübarek Şaban ismini tedavülden kaldırmıştır. Kim çocuğuna yarın inek Şaban şeklinde hitap edilmesini ister ki? Bu filmlerde evin hanımının ismi sözüm ona son derece modern bir isimdir, ama evin temizlikçisinin ismi Ayşe veya Fatma’dır. İyi adam sözde modern isimlidir, kötü adam Mustafa’dır, Hüseyin’dir. Yine Recep ismini, izleyiciyi sadece yaptığı dangalaklıklarla güldürmeyi amaçlayan Recep İvedik karakteri yüzünden hiçbir aile çocuğuna vermez oldu. Çocuklarına Ramazan ismi koyan kalmadı artık. Daha nice ismimiz bu şekilde yok olup gidecek. Türk Sinemasına dikkat çektim ama övüne övüne bitiremediğimiz dizilerimizdeki durumlar da aynı değil mi? Neden buna tepki göstermiyoruz da koyun gibi kabulleniyoruz ve üstüne üstlük bundan gönüllü şekilde etkileniyoruz?   Biz güzelim isimlerimizi geri istiyoruz. Buna karşı bir bilinç oluşsun istiyoruz. Bunu istemek Müslüman’ın görevidir. İslam’a dost olmayanlar görevlerini yapacak da biz armut mu toplayacağız? Biz de buna karşı müspet işleri ön plana çıkaracağız. Yaptığımız işlerde ‘halk bunu istiyor azizim’ demeyip sorumlu davranacağız…   Son söz, Diyanet Teşkilatımıza bir çağrıyla bitireyim. Kaybolan güzel isimlerimizi yeniden ihya etmek sizlere düşer. Örneğin, üç aylar başlayacak. Recep ayında Recep ismini, Şaban ayında Şaban ismini ve Ramazan ayında Ramazan ismini tercih edenlere kıymetli hediyeler verilerek teşvik edilebilir. Yine Diyanet camiamızın her türlü imkânları bulunmaktadır, güzel kamu spotları hazırlayabilirler. Diğer kaybolan nice güzel isimlerimizi de bu kampanyaya dahil edebilirler. Rabbimiz bu işten razı olacaktır. Vesselam…
Ekleme Tarihi: 30 Kasım 2021 - Salı

GÜZEL İSİMLERİMİZİ GERİ İSTİYORUZ!

Geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş, aktarmış olduğu bir Hadis-i Şerif nedeniyle malum bazı çevrelerce topa tutuldu. O Hadis-i Şerif ise; “Her doğan fıtrat üzere (İslam Fıtratı) doğar. Sonra anne babası onu Yahudi yahut Hıristiyan veya Mecûsî yapar…” idi. Bir yaz Kur’an Kursu’nda bile ilk öğretilenlerden birisi Bu Hadis-i Şerif’tir.

 

Peki karşı çıkıp tepki gösterdikleri konu nedir? Efendim neymiş, kimse Müslüman doğmazmış, haşa böyle saçmalık mı olurmuş! Bu linci de ülkede büyük çaplı habercilik yaptığını düşündüğünüz kurumsal haber siteleri yaptı maalesef!!!

 

Onu bunu boş verelim, isteyen istediği gibi afkursun biz işimize bakalım. Bu, dinden ve dini olan her şeyden, ya da bu milletin her türlü değerlerinden alabildiğine rahatsız olan marjinal azınlık başka türlü düşünse de bizim inancımızda her doğan İslâm fıtratı üzere doğar. Eğer Anne Babası Müslüman ise Rabbimiz bu Müslüman anneye ve babaya çocuğuyla ilgili bazı görevler yükler. O görevlerin en önemlilerinden birisi ise kendisine emanet edilen bu yavrucağa güzel bir isim koymaktır.

 

Zaman zaman buradan da ismini zikrettiğim Merhum Üstad Mehmet Şevket Eygi Hocam’ın, veya tanışma şerefine ulaştığım İstanbul münevverlerinin, bir kişiyle tanışacakları zaman ilk önce o kişinin ismini sorduklarına şahit oldum. Bunda da şüphesiz isimlerin kişiler üzerinde bir etki oluşturduğu kanaati yatmaktadır. Bu konuda yapılmış bilimsel diyebileceğimiz çalışmaların da olduğunu söyleyebiliriz. Hatta Şevket hocam, ismin yanı sıra memleketini de muhakkak sorardı. Memleketlerin, yani yaşanılan muhitin de kişilik gelişimine etkisinin olduğunu söylerdi. Tabii ki bir insanı değerlendirmek için sadece bunlar asla yeterli değildir ve tek ölçü olamaz. Bu sadece ilk intiba için önemlidir…

 

Rasulüllah’ın (SAV) hayatına baktığımız zaman da benzer uygulamaları görebiliriz. Fahri Kâinat Efendimiz (SAV), Kıyamet günü kendi isimlerimiz ve babalarımızın isimleriyle çağırılacağımızı ve isimlerimizi güzelleştirmemizi bizlere emir buyuruyor. Yine birçok Hadis-i Şerifte isimlerle alakalı tavsiyelerini ve uygulamalarını görmekteyiz.

 

Peki günümüzdeki Müslümanlar olarak bizler bu konudaki nasihatlere ne kadar uyuyoruz? Allah razı olsun milletimiz istisnalar hariç genel olarak aksi davranmıyor. En çok verilen isimler listesinde erkeklerde Yusuf, kız çocuklarında ise Zeynep ismi ilk sırada. Yine ilk sıralardaki isimlerin genellikle Müslüman’a uygun isimler olduğunu görüyoruz. Ancak, asla isim olamayacak veya bir Müslüman’ın çocuğuna verilemeyecek birçok ismi de maalesef görmekteyiz. Hatta bunları dindar olan ailelerde bile görmek bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Yarın o çocuk o ismi veren anne babadan şikayetçi olacaktır!

 

Bir de hem sözüm ona hem İslâmi olsun, hem de modern olsun diye kendini kasıp çocuklarına beni bağışlayın ama abuk subuk isimler de koyanlar var ki, bunları da görünce hayret ediyorum! Neyin derdini yaşıyoruz? Onlarca güzelim isim dururken o tuhaf şeyleri çocuklarımıza isim olarak nasıl veriyoruz? Hiç mi izanımız yok? Eskiden bir bebek dünyaya geldiğinde büyüklerden birisinin ismini verirlerdi, ya da isim hakkı babanındır ama yine de büyüklerden birisinin o çocuğun ismini vermesini isterlerdi. Şimdi ise, aylar öncesinden isim araştırmalar, aman kimsede olamayan havalı bir isim olsun diye çabalamalar, bununla ilgili kitap almalar ne ararsanız var. Tamam belki o isim minik bir yavrucağa yakışacak ve güzel duracak ama bu yavrucak hiç mi büyümeyecek? Baba olmayacak mı? Dede olmayacak mı? Anne veya Nine olmayacak mı? Hep mi minik kalacak? Yapmayalım Allah aşkına!

 

Komik olmayalım. Önümüzde bize her konuda yol gösteren bir rehberimiz var ve her konuda olduğu gibi bu konuda da ona uyalım!

 

İzleye İzleye Zehirlendik!

Yukarıda zikretmeye çalıştığım olumsuz durumun ortaya çıkmasında popüler kültürün izlerini görebiliriz. Milletin önüne çıkarılan genel olarak sanatçı dediğimiz takımın içinde, makbül bir ismi olan neredeyse yok. Olanların bir kısmı da sonradan ismini değiştirmeyi yahut, korsan isim kullanmayı tercih ediyor. Onlara özenen gençlik ise maalesef onlar gibi davranıyor. Çocuklara da onların isimleri veriliyor. Bu aslında gizliden gizliye, oğlum veya kızım onlar gibi olsun duasıdır dikkat edelim ve benden söylemesi! Çocuklarımızın onlar gibi olmasını ister miyiz? İsteyene sözüm yok ama istemeyenleri uyarmış olayım!

 

İsimlerimiz bizim zırhımızdır. Bu zırha sahip olalım. Bu konudaki güzel kültürümüzü yaşatalım. Bana göre kültürel anlamda felaketten başka bir işe yaramamış olan Türk Sinemasının yıllar önce izlediği ender güzel örneklerinden olan Oğlum Osman Filmi vardı. Orada bu konu güzel işlenmişti. Babasının Osman ismini verdiği genç belli kariyere ulaşınca utanmaya başlayıp ismini değiştiriyordu. Bereket ki sonradan doğru yolu buluyor o Osman. Bugün benzer örnekleri yine görebiliriz. Az biraz palazlandığında; ailesinden, isminden, yetiştiği muhitten rahatsız olup kendisini farklı bir kişi olarak sunan nice kompleksli zayıf karakterli tip içimizde maalesef mevcut.

 

Türk Sinemasından bahsetmişken bu konudaki dejenerasyonun ekranlardan başlatıldığını ve planlı bir tahribata sebep olduğunu da vurgulamadan geçmeyelim. Öve öve bitiremediğimiz, izlemeye doyamadığımız bu yapımlar bizlere masum gibi geliyor ama sadece bu açıdan baksak bile ne kadar zarar verdiğini görürüz. Türk Sinemasında asla mütedeyyin bir kişiyi makbul bir karakter olarak göremezsiniz. Dini içerikli sahnelere sadece dine zarar vermek için yer verilmiştir. Bir İmam rolü varsa en tipsiz en nursuz en pespaye adamı bu rolde oynatırlar. Örnekleri çoğaltabiliriz... Ve bu filmlerde seçilen isimler de İslâm kültürünü aşağılamak için özellikle seçilmiştir. Bugün kutsal ineğimiz haline gelen inek Şaban karakteri mübarek Şaban ismini tedavülden kaldırmıştır. Kim çocuğuna yarın inek Şaban şeklinde hitap edilmesini ister ki? Bu filmlerde evin hanımının ismi sözüm ona son derece modern bir isimdir, ama evin temizlikçisinin ismi Ayşe veya Fatma’dır. İyi adam sözde modern isimlidir, kötü adam Mustafa’dır, Hüseyin’dir. Yine Recep ismini, izleyiciyi sadece yaptığı dangalaklıklarla güldürmeyi amaçlayan Recep İvedik karakteri yüzünden hiçbir aile çocuğuna vermez oldu. Çocuklarına Ramazan ismi koyan kalmadı artık. Daha nice ismimiz bu şekilde yok olup gidecek. Türk Sinemasına dikkat çektim ama övüne övüne bitiremediğimiz dizilerimizdeki durumlar da aynı değil mi? Neden buna tepki göstermiyoruz da koyun gibi kabulleniyoruz ve üstüne üstlük bundan gönüllü şekilde etkileniyoruz?

 

Biz güzelim isimlerimizi geri istiyoruz. Buna karşı bir bilinç oluşsun istiyoruz. Bunu istemek Müslüman’ın görevidir. İslam’a dost olmayanlar görevlerini yapacak da biz armut mu toplayacağız? Biz de buna karşı müspet işleri ön plana çıkaracağız. Yaptığımız işlerde ‘halk bunu istiyor azizim’ demeyip sorumlu davranacağız…

 

Son söz, Diyanet Teşkilatımıza bir çağrıyla bitireyim. Kaybolan güzel isimlerimizi yeniden ihya etmek sizlere düşer. Örneğin, üç aylar başlayacak. Recep ayında Recep ismini, Şaban ayında Şaban ismini ve Ramazan ayında Ramazan ismini tercih edenlere kıymetli hediyeler verilerek teşvik edilebilir. Yine Diyanet camiamızın her türlü imkânları bulunmaktadır, güzel kamu spotları hazırlayabilirler. Diğer kaybolan nice güzel isimlerimizi de bu kampanyaya dahil edebilirler. Rabbimiz bu işten razı olacaktır. Vesselam…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.