Makam, mevkii, kariyer ve koltuk korkusu ile taviz veren amir, memur, yazar ve çizerler lütfen rızkı verenin Allah olduğuna inanın ve Allaha güvenin..
Yaşam tarzınızdan ve kişiliğinizden kesinlikle taviz vermeyin.
Hikaye bu ya, her sabah ezan okuyan bir horoz varmış.
Bir gün ona sahibi demiş ki:
– Her sabah ezan okuyorsun, bir daha ezan okursan senin tüylerini yolarım.
Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendine demiş ki; “Zaruretler mahzurları mübah kılar. Canımı kurtarmak için ezan okumaktan vazgeçmeliyim. Nasıl olsa benden başka horozlar var. Her halükarda onlar ezan okur.”
Horoz ezan okumayı bırakmış…
Bir hafta sonra sahibi tekrar gelmiş ve demiş ki:
– Eğer tavuklar gibi gıdaklamazsan senin tüylerini yolarım…
Horoz bu tehdit üzerine horozluktan vazgeçmiş ve tavuklar gibi gıdaklamaya başlamış. Horoz tavuklar gibi tam bir ay gıdakladıktan sonra sahibi tekrar gelmiş ve bu kez şöyle demiş:
– Ezan okumayı bıraktın, tavuklar gibi de gıdaklamaya başladın. Şimdi de tavuklar gibi yumurtlamazsan yarın seni keserim!
Bunun üzerine horoz ağlamaya başlamış ve demiş ki;
– Keşke ezan okurken ölseydim.
Nice dostları görüyoruz ve duyuyoruz. Kutsal sayılan mesleğini veya görevini bırakıp veya emekli olduktan sonra kendisine bir makam ve mevkii verilmesini istiyor ve veriliyor.
Bu muhterem geçmişini ve yaşantısını tamamen unutup, öncelerden eleştirdiği veya gittikleri yolun doğru olmadığını tavsiye ettiği kişiler gibi yaşamaya başlıyor.
Kiminin dilinde ağzı açılmamış küfür sözler.
Kiminin yaşantısı hovardaca israf ve kibir.
Kiminin de bakıyorsunuz aile hayatı bozulmuş, yirmi yıllık veya otuz yıllık aile yuvasını yıkabiliyor.
Ey dostlar, ne oluyoruz. Lütfen kendimize gelelim.
Elhamdülillah Müslüman”ım dedikten sonra bizlere helal ve haram kavramlarına uymak farz olmuyor mu.
Din görevlisi kardeşim, ya emekli olmuştur, ya kurum değiştirmiştir, ya da bu görevleri almadan kamuda başka bir göreve başlamıştır.
Bu kişi dini vasfını ölene kadar üzerinden atamaz. Atmamalı da.
Bir bakıyorsunuz, her türlü yalan, dolan, küfür, hakaret, büyüklenme, kibir abideliği, vatandaşa hakaret etmek;
Elleri nasırlı üzeri ahır kokan ve ahırda yetiştirdiği ineğin sütünü hiç aklına dahi getirmeden içtiğimiz ve yediğimiz o üzeri hayvan kokan kişileri küçük görmek maalesef marifet oldu.
Eli nasırlı o köylü olmazsa biz şehirde yaşayanlar açız,
O üzeri ahır kokan amcamız veya ninemiz olmaz ise bizler açız ve sütsüz ve yoğurtsuzuz.
Ne olur ya ezan okurken ölün, Ya da yaşantınız ezanlı olsun.
Kendimize Allah razı olsun, iyi bir kişi idi dedirebiliyor muyuz?
Hiç zannetmiyorum.
Var olan varlığın üzerine ne kadar varlık eklersek kar o dur diyoruz.
Senin söylediklerin fasa- fiso mu diyorsunuz.
İnsanların ihtiyacını gidermesi gerekenler, görevini imkansızlıktan dolayı yapamıyor, ama o imkansız denilen yerden kendisine öyle imkanlar oluşturuyor ki; şaşırıp kalırsınız.
Altınordu”da bir salon düğününe gittik. Akşam saat dokuz gibi belediyenin beyaz plakalı bir aracı iki kişi ile salonun önünde belirdi. On dakika sonra ilgili belediye başkanı çok daha cafcaflı bir araç ile geldi.
Biraz sonra yakın ilçenin belediye başkanı yine siyah plaka woswagen marka araç ile salona geldi.
Hafta sonu memurların veya kurum amirlerinin şahsi toplantılara devletin aracıyla gitmesi ne kadar etikdir.
Saat on yedi oldu mu devletin aracı kurumun önüne çekilip kendi aracıyla gitmesi gerekmez mi?
Tasarruftan, yokluktan, imkansızlıklardan bahsedip görevlerini zar zor yapan yetkililer, bu araç kilometrede en az iki buçuk ile üç lira sadece yakıt yakar. Diğer harcamanın hesabını siz yapın.
Bir il başkanı duyuyoruz, hepiniz biliyorsunuz devletin aracını kullanmıyor, toplu taşıma ile görevine gidip geliyor. Bunu da bizim bir arkadaşımız o başkanın gösteriş için yaptığını söyledi bizzat bana.
Keşke bizimkiler de gösteriş için böyle yapsa ne olur, şahsen benim koltuklarım kabarır. Gurur duyarım. Her yerde ondan bahsederim. Tıpkı Ebu Bekir”in halifeliği döneminde hazineden aldığı istikakını biriktirip hasta olunca hazineye devretmesi için Hz. Ömer”e vermesi gibi. Ben bunu devamlı söylüyorum dostlar.
Avrupa”ya gidip gelmiş birisi anlatıyor;
O ilin belediye başkanı sabah işine bisiklet ile geldiğini söylüyor, ne bir şoför ne de bir korumasının olmadığı halde.
Avrupalı bizim dinimiz gibi yaşıyor, biz ise …… yaşıyoruz.
Allah sonumuzu hayırlı eylesin.
Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. Şimdi İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından ve yapmaları gerektiği halde yapmadıklarından dolayı bizi helak mı edeceksin? Gerçi O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim Velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; çünkü bağışlayanların en hayırlısı Sensin Allah’ım
Sürçü lisan etti isek affola.