Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

65 YAŞ DESTANI

Yaş atmış beş; yolun neresi eder?   Kim demişti; ortasındayız ömrün?   Artık, çok kıymete binen seneler   Düşünmek, kaşınmak nâfile bugün   Önüne-ardına bakmadan gider!      İlkokul yılları; köyler, yaylalar  İnek-dana yayıp, koyun güttüğüm  Alaftan çıtıman, ottan balyalar  Ağaçlarda bülbül gibi öttüğüm  Yurttan sesler, her çeşitten parçalar    Ahmet Gâzi Ayhan, Yıldıray Çınar  Ali Ekber Çiçek, Yüksel Özkasap  Dolaşır ibreler hep kıyı-kenar!  Çeker mi her dalga, uyar mı hesap?  Çıkar mı arasak Müzeyyen Senar?    Sinema çok seyrek, hep mûsikî var  Tarlalarda ağaçlara asılı  Radyo tellerine hangi kuş konar?  Ali Ercan, Zeki Müren; hâsılı  İmeceler, ses verecek ses arar…    Lise, Yüksek Okul; derken vazîfe  Ver elini hey güzelim Trakya  İlk göz ağrıları gelmez târife  Nasıl anlatılır; bre, a be ya?  Lüleburgaz; bir belde-i latîfe!    Gelince “bir akkuş kanadıyle revan”   Akkuş’a da revân olduk bir zaman  Ayrılırken âh çekerek derinden   Topkapı, Ankara, Niksar üzerinden  Argan manzaralı gürgenli mekân…    Ordu İmam-Hatip, kendi okulum  Derken bir yıl staj, haydi Cezâyir  Rüzgârın önünde yaprak bir kulum  İkibin beş yılı gelmişken âhir  Dedik, elvedâ ey mezun olduğum!    Cıvatalar mı foltaklaştı ne var?   Niye gıcırdıyor bu yay gibi diz?   Kâh somurtan, kâh sırıtan aynalar!   Neden böyle tereddüt edersiniz?   Baka baka zor seçtiğim kankalar?      Gittikçe sen de çok değiştin Nîsan!   Hangi takvime baksam sen değilsin!   Nerde o bahar, o meşk, o kahraman?   Bu hicran yüzlü akşam sen değilsin   Çoktan’dır sen, “sen olmadığın” çoktan!      Derme-çatma şeylerden ilk köşkümüz   Resimleri dahî bir melâl verir İstikbâle maa’n yürüdüğümüz   Çok arkadaşlar da göçtüler bir bir   Günbegün artıyor hüzünlüğümüz…      Kitapların başka miski de varmış   Geç fark ettim böyle hoş koktuğunu   Harfler aşka boyar, ışka yakarmış   O mürekkeplerin eşk olduğunu   Gözler bu yaşı yaşınca anlarmış…      İlkte açar,  sonda döker; her bahar   Seneden seneye özümsediğim   Niye dönmesin ki havada kuşlar?   Raksa sebep, bu kez yoksa ben miyim?   Saçlar sanki başka türlü târümar!      Neylersin gitmek herkesin yaşında   Oldun, ya da olamadın; olacak!  Kim bilir, hangi gün, son kumaşında   Sessiz va’z ü nasîhatın olacak;   Yatay kürsü, o musallâ kaşında… 
Ekleme Tarihi: 20 Eylül 2022 - Salı

65 YAŞ DESTANI

Yaş atmış beş; yolun neresi eder?  

Kim demişti; ortasındayız ömrün?  

Artık, çok kıymete binen seneler  

Düşünmek, kaşınmak nâfile bugün  

Önüne-ardına bakmadan gider!  

  

İlkokul yılları; köyler, yaylalar 

İnek-dana yayıp, koyun güttüğüm 

Alaftan çıtıman, ottan balyalar 

Ağaçlarda bülbül gibi öttüğüm 

Yurttan sesler, her çeşitten parçalar 

 

Ahmet Gâzi Ayhan, Yıldıray Çınar 

Ali Ekber Çiçek, Yüksel Özkasap 

Dolaşır ibreler hep kıyı-kenar! 

Çeker mi her dalga, uyar mı hesap? 

Çıkar mı arasak Müzeyyen Senar? 

 

Sinema çok seyrek, hep mûsikî var 

Tarlalarda ağaçlara asılı 

Radyo tellerine hangi kuş konar? 

Ali Ercan, Zeki Müren; hâsılı 

İmeceler, ses verecek ses arar… 

 

Lise, Yüksek Okul; derken vazîfe 

Ver elini hey güzelim Trakya 

İlk göz ağrıları gelmez târife 

Nasıl anlatılır; bre, a be ya? 

Lüleburgaz; bir belde-i latîfe! 

 

Gelince “bir akkuş kanadıyle revan”  

Akkuş’a da revân olduk bir zaman 

Ayrılırken âh çekerek derinden  

Topkapı, Ankara, Niksar üzerinden 

Argan manzaralı gürgenli mekân… 

 

Ordu İmam-Hatip, kendi okulum 

Derken bir yıl staj, haydi Cezâyir 

Rüzgârın önünde yaprak bir kulum 

İkibin beş yılı gelmişken âhir 

Dedik, elvedâ ey mezun olduğum! 

 

Cıvatalar mı foltaklaştı ne var?  

Niye gıcırdıyor bu yay gibi diz?  

Kâh somurtan, kâh sırıtan aynalar!  

Neden böyle tereddüt edersiniz?  

Baka baka zor seçtiğim kankalar?  

  

Gittikçe sen de çok değiştin Nîsan!  

Hangi takvime baksam sen değilsin!  

Nerde o bahar, o meşk, o kahraman?  

Bu hicran yüzlü akşam sen değilsin  

Çoktan’dır sen, “sen olmadığın” çoktan!  

  

Derme-çatma şeylerden ilk köşkümüz  

Resimleri dahî bir melâl verir

İstikbâle maa’n yürüdüğümüz  

Çok arkadaşlar da göçtüler bir bir  

Günbegün artıyor hüzünlüğümüz…   

 

Kitapların başka miski de varmış  

Geç fark ettim böyle hoş koktuğunu  

Harfler aşka boyar, ışka yakarmış  

O mürekkeplerin eşk olduğunu  

Gözler bu yaşı yaşınca anlarmış…  

  

İlkte açar,  sonda döker; her bahar  

Seneden seneye özümsediğim  

Niye dönmesin ki havada kuşlar?  

Raksa sebep, bu kez yoksa ben miyim?  

Saçlar sanki başka türlü târümar!  

  

Neylersin gitmek herkesin yaşında  

Oldun, ya da olamadın; olacak! 

Kim bilir, hangi gün, son kumaşında  

Sessiz va’z ü nasîhatın olacak;  

Yatay kürsü, o musallâ kaşında… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.