Saat 22'de hareket ettik.
Böylelikle Konya yolculuğumuz başlamış oldu. Ünye'yi geçip tesisde durunca bizi asıl arabamıza aldılar.
YOZGAT, KIRŞEHİR, AKSARAY...
Samsun, Çorum derken Yozgat, Yerköy, Kırşehir, Aksaray gibi levhalar önünden geçtik. İlk defâ bu güzergâh üzerinden yolculuk yaptık. Çünkü Konya'ya hiç direkt yolculuk yapmamıştık.
Gerçi bu defâ da çok direkt gibi olmadı. Terme Akçay Zorlu tesislerinden sonra sanırım Aksaray'a olacak bir aktarma daha olduk. Bu, otobüsün bir hortum sızdırması sebebiyle sık sık durması mı, yoksa bizim asıl Konya otobüsünün o olması sebebiyle mi bilmiyoruz.
Önceki ilk değişiklik, tek yolcu için terminâle girmemek, bir de bunun için para ödememek isteğinden kaynaklanıyirdu.
KARA YOLLAR, AK HÂTIRALAR...
Her neyse, 13 küsür saat sonra Konya'ya ulaştık çok şükür.
Kara yolculuğunu öteden beri seviyorum. Giden olsa, fırsat olsa Allâh'ın izniyle geri durmam. Hele şimdi; yollar iyi, vâsıtalar iyi. Bu yolculuğumuz da ay ışığı altında, sâkin, mütevekkil tepeler, başı dik, mağrur dağlar, mütevâzı geniş düzlükler içerisinden, güzel yollarla berâber su gibi akıp geldi uzaklara doğru...
SON CUMÂ, İLK İNTİBÂLAR...
22'nin son cumâını Konya'da, misâfir olduğumuz meskûn mahaldeki Seyyid Câmii'nde kıldık. Vakit namazlarında da buradayız.
Câmiye girer girmez alışkanlıkla sağ tarafa baktık. Bizde müezzin yeridir arka sağ taraf. İmam Sâmi Hoca oradaydı. Bizi görür görmez ön ileriyi gösterdi.
Vakit geldi, müezzinliği bize işâret ettiler. Meğer burada müezzinin yeri ön tarafmış. Resmî müezzin zâten yok. Hem de 300 m2 üzerine 500 kişilik kubbeli, minâreli bir câmi.
Daha da ilginci, vakitte yok ta, cumâda da mikrofon kullanılmaması. Öyle güzel, sâde ve rahat ki.
10 gündür burada olup yarın Ordu'ya dönecek olan oğlum Sâlim Ensar'la buralarda da berâber cumâ kılmak varmış.
GELGELELİM 23'E...
23'ün ilk cumâsı ise Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği 7. İstişâre toplantısı için geldiğimiz ve 150 katılımcısıyla 3 gün boyunca kalacağımız Gâziantep'te nasip oldu. O gün otogarda kıldığımız sabahtan sonra cumâda, kaldığımız Şîrehan Otel'in hemen alt sağındaki HACI VELİ CÂMİİ'ndeydik. Çok şükür burada da müezzinlik nasîp oldu.
ÇARŞI KALABALIK, CÂMİ ÇOK...
Bu civarda çok câmi var. Hepsi de târîhî. 15-18 arası asırlara âit. HACI VELİ, HüseyinPaşa, Alaybey Câmilerinden başka, Hacı Nâsır, Karagöz, Çınarlı Câmi, Alâuddevle, Kamalakzâde, TEKKE Câmii bir çırpıda hatirladıklarım. Çoğunu fotoğrafları ve bilgileriyle berâber Sosyâl medyada paylaştık.
Câmilerin Gaziantep'in İngiliz ve Fransız askerlerine karşı verilen İstiklâl mücâdelesinde çok özel ve ayrı yerleriyle hâtıraları var ki; onlar apayrı bir konu. Ayrıca ele almaya değer ve kitap boyutunda. Bunların bir kısmı, son gün yaptığımız müze gezilerinde yeri geldikçe kısa kısa anlatıldı.
YENİ ULU CÂMİ, ESKİ BİR İSTEK...
Burada, namaz kıldığımız câmiler içerisinde en yenisi, Pazar günü sabah namazı ezan okumak niyetiyle bine-ine, sora-araştıra, yürüye-koşa nefes nefese gittiğim ve ilk görüp ilk defâ namaz kıldığımız Ulu Câmi. Her şeyden önce, tanımadikları için nasıl güvensinler. Öyle ya, kimin nesiyiz? Yabancıya yasak dediler; tamam. Yine de en azından kamet getirdik. Ama ezan içimizde bir ukde kaldı. İnşâllâh; yâ nasîp!
GÂZİANTEP'TE BİR SABAH YÜRÜYÜŞÜ...
Ne demiştik; en yenisi: Nitekim yapım tarihi 1990. Ama, adı gibi büyük, Ulu bir câmi. Çeşitli yönlerden fotoğraflarını çektik. Sosyâl medyada MİNARELERİMİZ grubunda paylaştık.
Ezan okuyamadık ama câmiden dönüş çok güzel oldu. En azından 25 Aralık Savunma Anıtı ve ÇINARLI CÂMİİ'ini birlikte görme ve fotoğraflama imkânı buldum. Orada bol güvercinler de dikkatimi çeken bir başka husus oldu. Sora sora, yürüye yürüye, fotoğraf çeke çeke geldim.
ŞEHİR BÜYÜK, ZAMAN AZ...
Gâziantep'te bulunduğumuz süre içerisinde her yeri görme imkanımız olmadı tabiatıyla. Yalnız özellikle kaldığımız târihî han restore edilerek hizmete sunulan otel çevresinde çok câmi olduğunu gördük. Her vakte değişik câmiye gitmeye çalıştık. Son gün Belediye ve valiliğin sağladığı imkanlarla müzeleri dolaşabildik sâdece.
ŞÎREHAN, TAHMİS, CÂMİLER...
Kaldığimiz Şîrehan, çarşıların olduğu eski kısım. Mübâlağasız 50, siz deyin 100 metrede bir câmi var. Meselâ, yatsı için çıktığımda ezan yeni bitmişti. En yakın dediğimiz câmiye gittim kapalı, üst tarafta Hüseyin Paşa câmii var, oraya koştum kapalı. Çarşı olup akşam millet dağıldığı ve câmiler sık olduğu için olsa gerek. Her neyse, sıklığı anlayın ki, 2 câmi de kapalı olunca ben devam ettim yukarı doğru nasılsa yine vardır diye; nitekim az daha yukarda dediler; nitekim işte bir câmi daha. Kaç câmi atlayıp gelmemiz rağmen farza yine yetiştik.
Ama gündüz hepsinin ayrı ve yeterli cemaati var. Çünkü buralar eski tarz yoğun, bitişik nizam zincirleme dükkanlarda oluşan büyük ve geniş bir çarpılarak bölgesi.
YENİ YILLAR, YENİ YOLLAR, YENİ DURAKLAR...
Evet dostlar. Bu günlerimiz buralara nasîp oldu. Bakalım bundan sonraki günlerimizde nerelerde olacağız, güzel yurdumuzun hangi köşesinde, hangi güzel mümin kardeşlerimizle berâber omuz omuza bizlere bu îmânı, böyle güzel bir vatanı ve güzel insanlar ve onların muhabbetini lutfeden rahmeti bol Yüce Rabbimizin dîvânına duracağız?!
Yüce Mevlâ'dan bizlere, emrettiği doğrularla olmayı, sâlihlerle muhabbet kurmayı, güzel yerler, hoş insanlar görmeyi; dünyâda da, âhirette de mutluluklara ermeyi lûtfetmesi niyâzıyla sözlerimizi bağlıyor, cümleye Konya'dan sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...