Hepsi de, İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden devre, ikisi aynı zamanda akademik de olmak üzere câmiamızda hocalıkları ile temâyüz etmiş arkadaşlarımıza âit. Himmet etmişler, göz nûru dökmüşler, risk almışlar; Rabbimiz kendilerinden râzı olsun.
İkisi Ramazan, ikisi de siyâset gündemiyle ilgili aydınlatıcı ve yol gösterici metinler. Hisse alanlara ne mutlu...
BU GÜNLERDE, ŞU DÖRT ŞEY!...
Ramazan ayında şu dört şeyi çok yapınız. İkisi ile Rabbınızı razı edersiniz. Diğer ikisine de sizin ihtiyacınız vardır.
İKİSİ ALLÂH CC İÇİN;
Allâh'ı râzı edeceğiniz iki şey:
1- [LÂ İLÂHE İLLÂLLÂH, MUHAMMEDÜN RASÛLÜLLÂH] tesbihini çok okumanız ve
2- Çok TEVBE İSTİĞFÂR etmenizdir.
İKİSİ DE KENDİNİZ;
Kendinizin ihtiyacı olan iki şey ise :
1- Allâh u Teâlâ'dan CENNETİ İSTEMENİZ ve
2- O'na CEHENNEMDEN SIĞINMANIZ'dır...
(Hadis i Şerif.)
CENNETİ İSTEME, CEHENNEMDEN SIĞINMA DUÂSI:
Allâh u Teâlâ'dan Cenneti isteme ve Cehennem den O'na sığınma duası :
اللهم اني اسألك الجنة، و نعيمها، و ما يقربني إليها من قول او فعل او عمل .
و أعوذ بك من النار، و ما يقربني إليها من قول، أو فعل، أو عمل.
[Allâhümme innî es'elukel Cennete ve naîmehâ, ve mâ yukarribunî ileyhâ min kavlin, ev fi'lin., ev amel...
Ve eûzü bike minen Nâr, ve mâ yukarribunî ileyhâ min kavlin, ev fi'lin, ev amel.]
(Sâlim SANCAKLI)
LÜZUMLU BİR HASSÂSİYET:
Şimdi sıra; bir dikkât, bir incelik, lüzumlu bir hassâsiyette.
Prof. olmanın yanında iyi bir şâir ve edebiyatçı özelliği de bulunan hocamız diyor ki; buyrun:
** "ÂMİN" mi, "ÂMÎN" mi?**
Âmin: İman et, demek.
Âmîn: "Allahım, kabûl et", demek.
Yazarken ve söylerken "Âmin" şeklinde değil, "Âmîn" şeklinde, yani i ile değil (uzatmalı) î ile yazıp söylemek lâzımdır.
Aksi halde, niyet belli olmakla birlikte mânâ bozulur.
Âmin: İf'âl bâbından ve îmân masdarından emr-i hâzırdır. "imân et" mânâsına gelir.
□
Âmîn ise tamâmen farklı bir kelimedir ve أللهم إستجب=Allâhümme istecip (Allahım kabûl et) yerine kullanılır.
"Âmîn" kelimesi hadîs-i şerîflerde bu şekilde, bu mânâda kullanılmış ve lüğatlerde de bu mânâya alınmıştır.
(Hasan Fehmi ULUS)
NİYÂZ PRATİĞİNDEN SİYÂSET KRİTİĞİNE...
Rahmet ayının bugünlerini nasıl değerlendireceğimizin pratiğini veren bu açıklamalardan sonra, çok sıcak bir gündemimiz olan ve gerek millet, gerek ümmet gerekse dünyâ açısından önemli rol oynayacak bir seçimi doğrudan ilgilendiren siyâset kritiği niteliğindeki yazılara geliyoruz. İşte, istifâdeli ve de hislerimize tercüman olacağına inandığımız o iki yazı:
BİR ÖZELEŞTİRİ; HADSİZLİK OLUR MU BİLMEM?
Uzun yazmak pek adetim değil ancak bu sefer biraz uzun yazacağım. Öncelikle belirtmek isterim ki ben ilahiyat mezunuyum ama din âlimi yada bilim adamı değilim. Ancak hem din âlimlerini hem de bilim adamlarını çok severim. Buna rağmen din âlimlerimiz ve bilim adamlarımızla ilgili bir özeleştiri yapsam bilmem ki hadsizlik olur mu.
ALPARSLAN, MELİKŞAH, NİZÂMÜLMÜLK...
Önce tarihimizden bir örnek vermek isterim. Büyük Selçuklu hükümdarları Alparslan ile Melikşaha vezirlik yapan ve meşhur Nizamiye Medreselerinin de kurucusu olan büyük vezir Nizâmülmülk'ü ziyaret eden devrinin üç büyük din âlimine karşı olan şu tavrı çok manidardır.
ÜÇ ÂLİM, İKİ KARŞILAMA, BİR FARK...
El Kuşeyri ve İmamu'l-Haremeyn el-Cüveyni kendisini ziyaret için resmi makamına geldiklerinde onlar için ayağa kalkar onları güzel bir şekilde karşılar ve misafir koltuğuna oturturmuş.
Şeyhi Ebu Ali el Farmediyi ise misafir koltuğuna değil kendi koltuğuna oturturmuş. Sonra da karşısına diz çökerek saygılı bir şekilde otururmuş.
CÜVEYNÎ, KUŞEYRÎ, FARMEDÎ...
Bu ayırımı eleştirenlere şu cevabı vermiştir; Cûveyni, Kuşeyri ve diğer bazı şahıslar ziyaretime geldiklerinde, "Sen şöylesin sen böylesin " diyerek hep bana tazim gösterirler. Bu tavırları da benim kibrimi ve ucûbumu artırır. Ebû Ali El Farmadi ise böyle yapmaz. Hatalarımı ve kusurlarımı benim yüzüme söyler. Bu da beni incitir gururumu kırar. Böylece hata ve yanlışlarımı anlar onlardan sakınırım!...
GELELİM GÜNÜMÜZE...
Şimdi günümüze gelelim. Zamanımızın din âlimleri ve bilim adamları ne yapıyor. Hep müspet olan şeyleri yazıyor söyliyor ama yanlış olan birçok şeyi maalesef hiç yazmıyor ve söylemiyor. Bu durum da idarecileri günah konusunda cesaretlendiriyor.
ŞUNU DA SÖYLEMEK İSTERİM Kİ;
Şayet hem doğrular hem de yanlışlar söylense eminim ki, müslümanlar arasında bu kadar ayrışma ve bu kadar kutuplaşma da olmazdı.
Ha şunu da ilave etmek isterim ki; bu serzenişlerimin hiçbiri ve başka hiçbir neden Kılıcdaroğlu karşısında Tayyip beyi tercih etmemize engel teşkil etmez.
Selam ve dua ile...
(Sâlih YAZICI)
ALLÂH İÇİN; GÖRMEK GEREKMEZ Mİ?
Bazı kimseler egolarını tatmin etmek ve kendi eksiklerini gölgelemek için , yapılan dev yatırımları durmadan kusurlu göstererek hiçe indirir.Yapılan uçak ve sihaları maket olarak lanse edenler gibi.
BÂRİZ BİR HAZIMSIZLIK VAR ORTADA!
Bizim havsalamızın almadığı şey, Allah cc.ve ahiret inancı olduğu halde bir türlü yapılan cami, sebestlik getirilen başörtüsü, cumaya gitme sebestliği, inşa edilen fabrikalar, savunma sanayi, Avrupa ve A.B.D.ye karşı size muhtaç değiliz. Biz de yapıyoruz diyerek müslümanca dik duruşu hazmedememeleridir.
BEN BİR GARİP VATANDAŞIM...
Ben bir gariban müslüman olarak 70 sene avrupa ve abd den yediğim tokatları unutmadım.Onlar yapar biz kimiz ki yapabilelim duygusundan ancak kurtuldum. Bana bu güveni verenlerden Allah cc. razı olsun.
ÇELMECİLERDEN ALLÂH'A ŞİKÂYETÇİYİM...
Bu başarıları gerçekleştirenlere çelme atmaya çalışanlardan, milletim, çocuklarım ve tüm müslümanlar adına Suriyeli çocuğun dediği gibi Allah a şikayetciyim. Kul hatasız olmaz.
GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ...
Müctehitler bile hata yaptıklarında bir sevab kazanıyor. İslam zaten kasıtlı yapılmayan bir günahı tevbe edildiğinde affediyor. Kısacası görünen köy kılavuz istemez. Herkes yaptığının karşılığını mutlaka görecektir.
BİRAZ İÇİMİ DÖKEYİM İSTEDİM...
Kusura bakmayın dostlar, Ramazan mubarek günde sizlere biraz içimi dökeyim istedim. Hakkınızı helal ediniz. Rabbim Hakk yolundan, Sevgili Habibi'nin Sünnetinden ayırmasın bizleri. Hayırlı iftarlar...
(Ahmet BÜLBÜL)
TEBRİKLER, TEŞEKKÜRLER; ODDAN NECÂT...
Çok değerli arkadaşlarıma teşekkürlerle berâber, buradan kâlbî muhabbet ve hasretlerimi arz ediyor, görüşmek ümîdiyle kendilerine din-îman selâmetleri ve sıhhat-âfiyetler üzere hayırlı uzun ömürler diliyor; Yüce Rabbimizden millet ve ümmetin özlediğimiz günlerini bizlerin de göreceği keyfiyette tez zamanda lûtfetmesi niyâzıyla cümleye sevgiler-saygılar sunuyor, sevdikleriyle beraber ODDAN NECÂT ile sonsuz mutluluklar diliyor, bilvesîle cumâlarınızı tebrik ediyoruz wes'selâm...