Bugün kendi hayâtımıza, iç dünyâmıza dikkât çekmeye çalışacağız. Hani Hz. Ali (kv) Efendimiz ne buyurmuştu:
"MAL SARHOŞLUĞU İÇKİ SARHOŞLUĞUNDAN DAHA ŞİDDETLİDİR!"
Bizim tüm dikkâtimiz başkalarının üzerinde. Onun kumarı, şunun serkeşliği, bunun meyhânesi!
Aman, biz ne iyiyiz değil mi? Hâlbu ki biz de hayâtımızla kumar oynuyoruz belki yaptığımız yanlışlarla. En değerli emânet olan zamanı mâlâyânî işler peşinde har vurup harman savuruyoruz belki, harmanındaki tüm ürününü sel ya da yelin aldığı kimse gibi.
İşte, Hz. Ali Efendimizin sözü. Memâtı unutturan bir hayât sarhoşluğu.
** GELELİM MESELENİN KAYNAKLARINA... **
*Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Eğer Allah Azze ve Celle’nin kuluna, isyan içinde olmasına rağmen dünyalık olarak hâlâ sevdiği şeyleri verdiğini görürsen bil ki bu istidrâctır.”
** ONLAR UNUTTU, BİZ DE SALIVERDİK!... **
Sonra şu âyetleri okudu:
“Onlar, kendilerine yapılan uyarıları unutunca her şeyin kapılarını onlara açtık.
Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık!
Böylece onlar birdenbire bütün ümitlerini yitirdiler.
Sonunda zulmeden kavmin kökü kesildi.
Her türlü övgü, âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.”
(En'âm suresi, 44-45. Ayetler.)
(Ahmed, el-Müsned, 17311; Taberî, Tefsîr, 11/361;…)
* ŞEYTAN ÖNCE UNUTTURUR, SONRA YUTTURUR! *
Geçtiğimiz günlerde rahmete kavuşan Cengiz NÛMANOĞLU Üstâd da meseleyi ne güzel ifâdelendiriyor; âdetâ vecîze:
"Şeytan, önce insana, Allâh’ı unutturur;
Sonra, “çağdaş” çöplükte ne bulursa yutturur."
* RABBİMİZ MUHÂFAZA BUYURSUN... *
Rabbimiz böyle durumlara düşürmesin; ne kendisi ne de kendimizi unutmaktan bizleri ve nesillerimizi muhâfaza buyursun... Âmîn...
* SICAK BİR GÜN, BİR HURMALIK, BİR KÖLE... *
Gelelim bir başka konuya:
* Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti.*
Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü.
* TAM AĞZINA GÖTÜRMEK ÜZEREYDİ... *
Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde bitkinliği ve açlığı her halinden belli bir köpek belirdi.
* ÜÇ PARÇA EKMEK; KÖLE ve KÖPEK... *
Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi.
Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü.
Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu:
* NEDEN KENDİNE HİÇ AYIRMADIN? *
- Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?
Köle sıkılarak cevap verdi:
- İşte bu üç parça ekmek...
- O halde neden kendine hiç ayırmadın?
- Baktım ki, hayvan çok aç ve bitkin. Onu o halde bırakmak istemedim.
- Peki, sen ne yiyeceksin şimdi?
- Oruç tutacağım.
* KÖLEDEN, SÂHİBİNİN EVİNİ SORDU *
Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu sordu. Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı.
Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi:
- Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum.
** ELBETTE Kİ O DAHA CÖMERT!... **
Cömertliğiyle meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, bu olayı anlatır ve:
- Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin, dediklerinde, şu karşılığı verirdi:
- Ama o elindeki her şeyi verdi; ben ise elimdekinin sadece bir kısmını...
* NE MİKTARLA, NE KANTARLA!... *
Sözün Özü: Cömertlik miktarla değil, o miktarın bütçemizde tuttuğu nispetle ölçülür, ölçülmelidir.
* Ancak insanların her şeyin fiyatını bildiği, fakat hiçbir şeyin değerini bilmediği günümüzde bu gerçekliği onlara nasıl anlatmalı?
** Hz. ALİ'DEN, OĞLU HASAN'A NASÎHATLER... **
Yine Hz. Ali (kv) pınarından yaralarımıza merhem, yüreğimizin yangınlarına su olacak hayat iksîri niteliğinde sözler:
4326- Âsım b. Damra bildiriyor: Hz. Ali, oğlu Hasan'a şöyle dedi: "Evladım! Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurduğunu işittim: «Akıldan daha büyük bir ihtiyaç, cehaletten daha ağır bir yokluk yoktur. Kendini beğenmişlikten daha büyük bir yalnızlık, istişareden daha sağlam bir yardım yoktur. Tedbirli olmak gibi akıllı bir davranış, güzel ahlâk gibi bir saygınlık, başkalarına eziyetten sakınmak gibi verâ (günah korkusu), tefekkür gibi bir ibadet yoktur.
** AMELLER ve YAKAN FELÂKETLERİ!... **
Sözün felaketi yalandır. İlmin felaketi unutmaktır. Güzel konuşmanın felaketi kibirdir. Güzelliğin felaketi böbürlenmektir. Cesaretin felaketi övünmektir.>>
** HİÇ KİMSEYİ KÜÇÜK GÖRME... **
Evladım! Karşılaştığın hiç kimseyi asla küçük görme. Senden büyükse onu baban, yaşıtınsa kardeşin, senden küçükse de oğlun gibi say."
(Şuabu’l-Îmân)
* KISSADAN HİSSE, ALLÂH'TAN İSTE... *
Evet değerli okurlar; bugünü de böyle hisseli kıssa ve nasihatlerle değerlendirmeye çalıştık. Bizimkisi sâdece nakil. Onlar yaşamışlar. Onların samîmiyeti hürmetine Rabbimiz bizlere istifâdeler lutfeder, bunlardan aldıklarımız hayâtımıza ve dolayısıyla topluma değer katar ve de gerek halk gerekse Hak nezdinde daha bir değer ifâde edenlerden oluruz.
** SEVDİKLERİMİZLE BERÂBER... **
Rabbimizin bizi buna muvaffak kılması niyâzıyla cümleye sevgiler-saygılar, sevdikleriyle berâber idrâk edecekleri sonsuz mutluluklar diliyoruz wes'selâm...