Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

DEPREMDEN SELE, FELAKETLER ve BİZ...

Karadeniz Bölgesi, özellikle Ordu-Bartın arası son iki gündür bol yağmur alması sonucu sel âfeti yaşıyor. Ordu’da Melet Irmağı'nın taşması nedeniyle içme suyu isale hattı, sel sularına karıştı. Ordu Merkezde iki gün sular akamayacak. Ana isâle hattı yıkıldı. Yıkılan köprüler, şu dolan depo ve evler var. Şehirde her taraf selin getirdiği ağaç, taş, çakıl, çer-çöp ve lığlarla dolu. İlçe belediye araçları da merkez için devrede. Fatsa ilçesinde de sel, su hattını yıktı. Yol çalışması yapan belediye işçisinin kullandığı iş makinası uçuruma yuvarlanırken sipariş getiren bir kişi köprüde mahsur kaldı. Kolu kırılan vatandaşı itfaiye kurtardı. Öte yandan Fatsa'da bir kişinin kaybolduğu haber verildi. Henüz can kaybından söz edilmeyen ancak doğusundan batısına tüm Karadeniz bölgesini etkileyen sel felaketinde maddî hasar çok fazla. *** 66'DAN BU YANA İLK KEZ TAŞTI!... *** Ordu Merkezde Bülbül Deresi 1966'daki büyük selden sonra ilk kez taştı. Şehir çamur ve moloz deryâsı hâline geldi. Haber olarak, yıkılan köprüler, heyelan ve kapanan yollar, çamurlaşan cadde ve sokaklardan söz ediliyor. Ancak felâket çok daha büyük. Kırsalda çok heyelan var. Bunların henüz keyfiyet ve boyutu noktasında net bir bilgi yok. Ülkemiz, özellikle bu yılın ilk aylarından îtibâren peşpeşe felâketler yaşıyor. Büyük başın büyük derdi olur derler. Allâh sevdiği kuluna belâ verirmiş, kendini unutmasın, ya da sabrederek günâhlarına keffârete çevirsin diye. Bu tabiî işin mânevî boyutu ve inanç meselesi. Ama gerçek olan ve felâketler karşısında bizim konum ve durumumuzu en iyi ifâde eden târif bu. *** BÜYÜK BAŞ, BÜYÜK DERT; BÜYÜK İMTİHAN... *** Evet, neyse; ülke olarak başımızdaki felaketler deyince, mâlum Şubat depreminde şimdiye kadar 100 bine yakın kişi hayâtını kaybetti. 200 bine yakın kişi de enkazdan kurtarıldı. Bu bağlamda yaralı ve sakat kalanlar da bir o kadar var. Yani son bir asırdaki en büyük felaket olan bu depremlerden bölge olarak 15 milyona yakın kişi doğrudan etkilendi. Ondan sonra da sel felâketleri ardı ardına geldi. *** TÜM EKİPLER SEFERBER... ***  İşte son günlerde de Karadeniz bölgesi sele teslim. Afetin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Hükümet güçleri ve belediyeler seferber durumda. Allahü Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “O kötülükleri (günahları) işleyenler, ancak yaptıklarının cezasını görürler.” (Kasas, 28/84)  Bu ve benzeri büyük felaketlere sebep olanlar dünyada ve ahirette bunun cezasını göreceklerdir. *** MUHSİNLER KAZANACAK!... *** Yânî mânen de, madden de işini ahsen-i takvîm olarak en güzel şekil ve kıvamda yaratılan insanın haysiyet ve şerefine yakışan en güzel şekilde yapanlar... Dolayısıyla felâketlerden ibret almalıyız. İbret derken, yukarda da belirttiğimiz gibi maddî-mânevî her türlü yanlış davranışları kastediyor ve bunların yol açtığı kötü sonuçlardan ders almak gerektiğini söylemeye çalışıyoruz. Elbetteki yaşadığımız afetler hepimizi üzüyor. Böylesi zor günlerde şunu bir kez daha hatırlamalıyız ki deprem, sel, yangın ve benzeri afetler karşısında can ve mal kaybımızı en aza indirmek ancak gerekli tedbirleri almakla mümkündür. *** YANLIŞ İŞLER, KÖTÜ NETÎCELER... *** Afetlerin kötü neticelerinin önemli bir kısmı insanoğlunun kendi hata ve ihmalleri sebebiyledir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.” (Rûm, 30/41) Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195) O halde sel, heyelan ve deprem riski bulunan bölgelerde tabiatın dengelerine, bölgenin gerçeklerine uygun, doğru ve sağlam adımlar atılmalıdır. *** YAPILAN İHÂNET, OKUNAN LÂNET... *** Nitekim dünkü sel felâketinde görev için uzak bir ilçemize giden bir arkadaşımız, bir tünel ağzındaki menfezin, muhtemelen yapım hatâsı olarak sele dayanamayıp ihata duvarı misâli yıkılışının görüntüleri eşliğinde şu paylaşımı yapmıştı: "Bugün Mesudiye dönüşü yollar kesildi mahsur kaldık. Alternatif yolları kullanarak yıkıla kalka 3 saatte evimize zor vardık..." Ardından da; "Bu duruma sebep olanlardan..." diye başlayıp bedduâ cümleleri kurmuştu. Sanırım ilk heyecanla yazdığı o kısımları sonra silmiş. Her neyse, felâketlerden ibret ve ders almak istiyorsak, öncelikle binâların, yol ya da köprü her türlü mevcutların yıkılıp can kaybı ya da çeşitli mahrûmiyetlere uğramasına sebep olan ihmaller ne ise giderilerek, bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması için gereken tedbirler alınmalıdır. *** HER FELÂKET BİR MUSÎBET... *** Bir uyarı ve ibret sadece seller, depremler değil; diğer musibetler ve üzücü olaylar için de sözkonusdur. Yüce Allah, "Size gelen musibet, işlediğiniz günahlar yüzündendir." (Şura, 42/30) buyurur. Yüce Allah insanların yapmış oldukları kötülüklere karşı dünyada iken bir kısım musibetler vermekte, bu gafletten, kötü gidişattan vazgeçmeleri için bir ikaz, uyarı olsun. Çünkü hayat bir imtihandır. İnsanlar, hayatları boyunca çeşitli şekilde imtihan olmaktadır. *** İMTİHAN DENEMEYLE OLUR... *** Kur’an'da bu denemelerin hayırla olduğu gibi şerle, sevinç ve üzüntülerle de olabileceği bildirilmektedir: “Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya, 21/34-35) Dünya bir imtihan yeridir. Ailesi, çocukları, eşi, parası, malı, mülkü, sevdikleri, sevmedikleri yani her şey bir imtihan unsurudur. *** EĞRİYE EĞRİ, DOĞRUYA DOĞRU... *** Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Siz, mutlaka (dünyada) yaptığınız şeylerden sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl, 16/93) Dünyada yaptığımız bütün her şeyin hesabı sorulacak. Buna göre; yapacağımız işler doğru ise yapmalı, eğer yanlış ise kesinlikle terk etmeliyiz. Ayrıca doğru işleri de doğru yapmalıyız. Hîleye, hurdaya başvurmamalıyız. Eğer kendimizi düşünüyorsak, bunlardan dolayı âhiret hayatında ceza görüp zor duruma düşmek istemiyorsak, yapacağımız işlere dikkat etmeliyiz, imtihanda olduğumuzu unutmamalıyız. *** MÜ'MİNİN DURUMU GIPTAYA DEĞER... *** Sevgili Peygamberimiz mü’minin durumunu bir hadislerinde şöyle dile getirir:  “Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64) *** SAĞLAM ÎMAN, SÂLİH AMEL... *** Allah’a iyi kul olabilmek için, sağlam bir iman sahibi olmak ve sâlih amellerde bulunmak gerekir. “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer (kötülük) işlemişse onu görür.” (Zilzâl, 99/7-8) Dünyada yapılan iyilik mükâfatsız ve kötülük de cezasız kalmayacaktır. Allah, ölüm ötesi dünyada insanı dünya hayatında yaptıklarına göre mükafatlandıracak veya cezalandıracaktır. Dolayısıyla Müslüman, her daim muhasebesini yapmalı. Yaptığı işlerin Allah'ın emrine uygun olup olmadığına dikkat etmelidir. *** YERELDEN KÜRESELE... *** Kur’ân-ı Kerim’de bizlere şöyle bildirmektedir: “Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber) Sabırlı davrananları müjdele.” Yüce Allah; korku, açlık, ürünlerden eksiltme ve ölüm ile imtihan etmektedir. Rabbimiz sınavı böyle bildirmektedir. Bu gibi haller mü’minlerin başına gelebilir. Bunlara özel ve genel mânâda ekonomik sıkıntıları da ekleyebiliriz. Nitekim, zaman zaman, Pandemi gibi, Kuş gribi gibi tüm dünyâya etki eden küresel ekonomik felâketler de mevzûbahis olabiliyor. İnsanlar dünya hayatına imtihan edilmek, Allah’a kulluk yapmak üzere gönderilmiş olduğundan, imtihan gereği başına özel, genel, hattâ küresel felaketin bir yansıması olarak birtakım üzücü olaylar gelebilir. İnsanın karşısına çıkan her türlü sıkıntı, zorluk, acı ve musibet, birer imtihan vesilesidir. Bela ve musibet; insanın başına ansızın gelen hastalık, sakatlık, savaş, ölüm, yangın, deprem, kuraklık, sel felaketi, tufan gibi sıkıntı ve acı veren hadise ve felaketlerdir. *** SABREDENLERİ MÜJDELE... *** Hz. Peygamber  (s.a.v.): “Evet mü’mini üzen ona eziyet veren her şey musibettir.” (Buhari) buyurarak, insana sıkıntı ve acı veren her şeyi musibet olarak değerlendirmiştir. Yüce Allah şöyle buyurur: “Şüphe yok ki her güçlükle beraber bir de kolaylık vardır.” (İnşirah, 94/6)  Başımıza birtakım sıkıntılar, zorluklar gelebilir sabırlı olmalı, her zorlukla beraber bir kolaylığın olabileceğini düşünmeli, aşırı bir şekilde üzülmemeli ve hayatın imtihan olduğu asla unutulmamalıdır. “Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmrân, 3/146) Bu nedenle doğal afetlerden ve üzücü olaylardan ibret almalıyız. Bizlere düşen, iyi olaylardan örnek, kötü ve üzücü olaylardan da ibret almaktır. *** BİRLİK-BERÂBERLİK; SEFERBERLİK... *** Ayrıca, böyle günlerin millet olarak topyekun seferberlik; birlik,  beraberlik ve yardımlaşma günü olduğunu unutmamaktır. *** DUÂ, NİYÂZ, SEVGİ-SAYGI, SELÂM... *** Sözü bağlarken, Yüce Mevlâ birebir felâketi yaşayan kardeşlerimize kolaylıklar ihsan eylesin, beterlerinden korusun ve Milletimizin, memleketimizin ve Ümmet-i Muhammed'in yardımcısı olsun, insanlığa hidâyet eylesin diyor, gönülden Âmînlerle berâber cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...
Ekleme Tarihi: 12 Temmuz 2023 - Çarşamba

DEPREMDEN SELE, FELAKETLER ve BİZ...

Karadeniz Bölgesi, özellikle Ordu-Bartın arası son iki gündür bol yağmur alması sonucu sel âfeti yaşıyor.

Ordu’da Melet Irmağı'nın taşması nedeniyle içme suyu isale hattı, sel sularına karıştı. Ordu Merkezde iki gün sular akamayacak. Ana isâle hattı yıkıldı. Yıkılan köprüler, şu dolan depo ve evler var. Şehirde her taraf selin getirdiği ağaç, taş, çakıl, çer-çöp ve lığlarla dolu. İlçe belediye araçları da merkez için devrede.

Fatsa ilçesinde de sel, su hattını yıktı. Yol çalışması yapan belediye işçisinin kullandığı iş makinası uçuruma yuvarlanırken sipariş getiren bir kişi köprüde mahsur kaldı. Kolu kırılan vatandaşı itfaiye kurtardı. Öte yandan Fatsa'da bir kişinin kaybolduğu haber verildi.

Henüz can kaybından söz edilmeyen ancak doğusundan batısına tüm Karadeniz bölgesini etkileyen sel felaketinde maddî hasar çok fazla.

*** 66'DAN BU YANA İLK KEZ TAŞTI!... ***

Ordu Merkezde Bülbül Deresi 1966'daki büyük selden sonra ilk kez taştı. Şehir çamur ve moloz deryâsı hâline geldi.

Haber olarak, yıkılan köprüler, heyelan ve kapanan yollar, çamurlaşan cadde ve sokaklardan söz ediliyor. Ancak felâket çok daha büyük.

Kırsalda çok heyelan var. Bunların henüz keyfiyet ve boyutu noktasında net bir bilgi yok.

Ülkemiz, özellikle bu yılın ilk aylarından îtibâren peşpeşe felâketler yaşıyor.

Büyük başın büyük derdi olur derler. Allâh sevdiği kuluna belâ verirmiş, kendini unutmasın, ya da sabrederek günâhlarına keffârete çevirsin diye. Bu tabiî işin mânevî boyutu ve inanç meselesi. Ama gerçek olan ve felâketler karşısında bizim konum ve durumumuzu en iyi ifâde eden târif bu.

*** BÜYÜK BAŞ, BÜYÜK DERT; BÜYÜK İMTİHAN... ***

Evet, neyse; ülke olarak başımızdaki felaketler deyince, mâlum Şubat depreminde şimdiye kadar 100 bine yakın kişi hayâtını kaybetti. 200 bine yakın kişi de enkazdan kurtarıldı. Bu bağlamda yaralı ve sakat kalanlar da bir o kadar var.

Yani son bir asırdaki en büyük felaket olan bu depremlerden bölge olarak 15 milyona yakın kişi doğrudan etkilendi.

Ondan sonra da sel felâketleri ardı ardına geldi.

*** TÜM EKİPLER SEFERBER... ***

 İşte son günlerde de Karadeniz bölgesi sele teslim. Afetin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Hükümet güçleri ve belediyeler seferber durumda.

Allahü Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “O kötülükleri (günahları) işleyenler, ancak yaptıklarının cezasını görürler.” (Kasas, 28/84)  Bu ve benzeri büyük felaketlere sebep olanlar dünyada ve ahirette bunun cezasını göreceklerdir.

*** MUHSİNLER KAZANACAK!... ***

Yânî mânen de, madden de işini ahsen-i takvîm olarak en güzel şekil ve kıvamda yaratılan insanın haysiyet ve şerefine yakışan en güzel şekilde yapanlar...

Dolayısıyla felâketlerden ibret almalıyız. İbret derken, yukarda da belirttiğimiz gibi maddî-mânevî her türlü yanlış davranışları kastediyor ve bunların yol açtığı kötü sonuçlardan ders almak gerektiğini söylemeye çalışıyoruz.

Elbetteki yaşadığımız afetler hepimizi üzüyor. Böylesi zor günlerde şunu bir kez daha hatırlamalıyız ki deprem, sel, yangın ve benzeri afetler karşısında can ve mal kaybımızı en aza indirmek ancak gerekli tedbirleri almakla mümkündür.

*** YANLIŞ İŞLER, KÖTÜ NETÎCELER... ***

Afetlerin kötü neticelerinin önemli bir kısmı insanoğlunun kendi hata ve ihmalleri sebebiyledir. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu.” (Rûm, 30/41) Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195) O halde sel, heyelan ve deprem riski bulunan bölgelerde tabiatın dengelerine, bölgenin gerçeklerine uygun, doğru ve sağlam adımlar atılmalıdır.

*** YAPILAN İHÂNET, OKUNAN LÂNET... ***

Nitekim dünkü sel felâketinde görev için uzak bir ilçemize giden bir arkadaşımız, bir tünel ağzındaki menfezin, muhtemelen yapım hatâsı olarak sele dayanamayıp ihata duvarı misâli yıkılışının görüntüleri eşliğinde şu paylaşımı yapmıştı:

"Bugün Mesudiye dönüşü yollar kesildi mahsur kaldık. Alternatif yolları kullanarak yıkıla kalka 3 saatte evimize zor vardık..."

Ardından da; "Bu duruma sebep olanlardan..." diye başlayıp bedduâ cümleleri kurmuştu. Sanırım ilk heyecanla yazdığı o kısımları sonra silmiş.

Her neyse, felâketlerden ibret ve ders almak istiyorsak, öncelikle binâların, yol ya da köprü her türlü mevcutların yıkılıp can kaybı ya da çeşitli mahrûmiyetlere uğramasına sebep olan ihmaller ne ise giderilerek, bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması için gereken tedbirler alınmalıdır.

*** HER FELÂKET BİR MUSÎBET... ***

Bir uyarı ve ibret sadece seller, depremler değil; diğer musibetler ve üzücü olaylar için de sözkonusdur.

Yüce Allah, "Size gelen musibet, işlediğiniz günahlar yüzündendir." (Şura, 42/30) buyurur. Yüce Allah insanların yapmış oldukları kötülüklere karşı dünyada iken bir kısım musibetler vermekte, bu gafletten, kötü gidişattan vazgeçmeleri için bir ikaz, uyarı olsun. Çünkü hayat bir imtihandır. İnsanlar, hayatları boyunca çeşitli şekilde imtihan olmaktadır.

*** İMTİHAN DENEMEYLE OLUR... ***

Kur’an'da bu denemelerin hayırla olduğu gibi şerle, sevinç ve üzüntülerle de olabileceği bildirilmektedir: “Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.” (Enbiya, 21/34-35)

Dünya bir imtihan yeridir. Ailesi, çocukları, eşi, parası, malı, mülkü, sevdikleri, sevmedikleri yani her şey bir imtihan unsurudur.

*** EĞRİYE EĞRİ, DOĞRUYA DOĞRU... ***

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Siz, mutlaka (dünyada) yaptığınız şeylerden sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl, 16/93) Dünyada yaptığımız bütün her şeyin hesabı sorulacak. Buna göre; yapacağımız işler doğru ise yapmalı, eğer yanlış ise kesinlikle terk etmeliyiz. Ayrıca doğru işleri de doğru yapmalıyız. Hîleye, hurdaya başvurmamalıyız. Eğer kendimizi düşünüyorsak, bunlardan dolayı âhiret hayatında ceza görüp zor duruma düşmek istemiyorsak, yapacağımız işlere dikkat etmeliyiz, imtihanda olduğumuzu unutmamalıyız.

*** MÜ'MİNİN DURUMU GIPTAYA DEĞER... ***

Sevgili Peygamberimiz mü’minin durumunu bir hadislerinde şöyle dile getirir:  “Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64)

*** SAĞLAM ÎMAN, SÂLİH AMEL... ***

Allah’a iyi kul olabilmek için, sağlam bir iman sahibi olmak ve sâlih amellerde bulunmak gerekir. “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer (kötülük) işlemişse onu görür.” (Zilzâl, 99/7-8) Dünyada yapılan iyilik mükâfatsız ve kötülük de cezasız kalmayacaktır. Allah, ölüm ötesi dünyada insanı dünya hayatında yaptıklarına göre mükafatlandıracak veya cezalandıracaktır. Dolayısıyla Müslüman, her daim muhasebesini yapmalı. Yaptığı işlerin Allah'ın emrine uygun olup olmadığına dikkat etmelidir.

*** YERELDEN KÜRESELE... ***

Kur’ân-ı Kerim’de bizlere şöyle bildirmektedir: “Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber) Sabırlı davrananları müjdele.”

Yüce Allah; korku, açlık, ürünlerden eksiltme ve ölüm ile imtihan etmektedir. Rabbimiz sınavı böyle bildirmektedir. Bu gibi haller mü’minlerin başına gelebilir. Bunlara özel ve genel mânâda ekonomik sıkıntıları da ekleyebiliriz. Nitekim, zaman zaman, Pandemi gibi, Kuş gribi gibi tüm dünyâya etki eden küresel ekonomik felâketler de mevzûbahis olabiliyor. İnsanlar dünya hayatına imtihan edilmek, Allah’a kulluk yapmak üzere gönderilmiş olduğundan, imtihan gereği başına özel, genel, hattâ küresel felaketin bir yansıması olarak birtakım üzücü olaylar gelebilir. İnsanın karşısına çıkan her türlü sıkıntı, zorluk, acı ve musibet, birer imtihan vesilesidir. Bela ve musibet; insanın başına ansızın gelen hastalık, sakatlık, savaş, ölüm, yangın, deprem, kuraklık, sel felaketi, tufan gibi sıkıntı ve acı veren hadise ve felaketlerdir.

*** SABREDENLERİ MÜJDELE... ***

Hz. Peygamber  (s.a.v.): “Evet mü’mini üzen ona eziyet veren her şey musibettir.” (Buhari) buyurarak, insana sıkıntı ve acı veren her şeyi musibet olarak değerlendirmiştir.

Yüce Allah şöyle buyurur: “Şüphe yok ki her güçlükle beraber bir de kolaylık vardır.” (İnşirah, 94/6)  Başımıza birtakım sıkıntılar, zorluklar gelebilir sabırlı olmalı, her zorlukla beraber bir kolaylığın olabileceğini düşünmeli, aşırı bir şekilde üzülmemeli ve hayatın imtihan olduğu asla unutulmamalıdır. “Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmrân, 3/146) Bu nedenle doğal afetlerden ve üzücü olaylardan ibret almalıyız. Bizlere düşen, iyi olaylardan örnek, kötü ve üzücü olaylardan da ibret almaktır.

*** BİRLİK-BERÂBERLİK; SEFERBERLİK... ***

Ayrıca, böyle günlerin millet olarak topyekun seferberlik; birlik,  beraberlik ve yardımlaşma günü olduğunu unutmamaktır.

*** DUÂ, NİYÂZ, SEVGİ-SAYGI, SELÂM... ***

Sözü bağlarken, Yüce Mevlâ birebir felâketi yaşayan kardeşlerimize kolaylıklar ihsan eylesin, beterlerinden korusun ve Milletimizin, memleketimizin ve Ümmet-i Muhammed'in yardımcısı olsun, insanlığa hidâyet eylesin diyor, gönülden Âmînlerle berâber cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.