Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

MASAL BAHÇESİ'NDEN FINDIK HARMANI'NA...

Şu sıralar hasat mevsimi dolayısıyla köylerdeyiz ya; komşularla eskilerden çok konuşuluyor. HEP YAZIYORUZ DA... Bunları kimi zaman ajandalara not ediyoruz. Kimi zaman parça parça yazılarımızda değerlendiriyoruz. Birgün bunları bir şekilde kitaplaştırma düşüncemiz de var. KEŞKE DİYORUM, BİZLER DE İnşâllâh deyip bu faslı kapatırken, keşke diyorum hepimiz azdan-çoktan masal bahçemiz çocukluğumuzun duygu, heyecan ve hâtıralarını bir şekilde paylaşsak. Bunu yapanlar köyümüzde de var. Eymür sayfasında paylaşıyorlar. Altına yorum yazanlarla falan güzel şeyler ortaya çıkıyor. BUGÜN BİRKAÇ ÖRNEK Onlara gelmeden bugün biz genel paylaşımlardan güzel örneklerle başlangıç yapmak istiyoruz. Hem, kendi hâtıralarını paylaşmak, çocukları ve torunlarına aktarmak isteyenlere bir vesîle ve örnek teşkil eder diye. Hadi; buyrun inşâllâh: BARDAK HESÂBIYLA ÇEREZ Ne güzelmiş… Çekirdeği bardak hesabıyla aldığımız günler. Bakkaldan tabakla reçel aldığımız… Yarısını yolda döke döke yediğimiz yoğurtlar… TENEKE KUTULAR, ÖDÜNÇ ŞEKERLER Teneke kutularda buram buram kokan bisküviler, gofretler... Çayı, şekeri ödünç istemekten utanmadığımız… Kimseyi evindeki eşyaları için küçümsemediğimiz… Dört beş kardeşin aynı tabaktan yemek yiyip Kolay kolay hasta olmadığı zamanlar… AMCADA AZAR, OKULDA SIRA DAYAĞI Komşu amcadan azar işitip Öğretmenden sıra dayağı yediğimiz Mızıkçılık yapanla küsüp Ertesi gün unutarak, elele  oyuna daldığımız zamanlar.. Gamsız, dertsiz, tasasız, Hepimizin, biz gibi olduğu , Herkesin, herkes gibi olduğu zamanlar... BİR ÇOCUKLUK ISMARLAYAN OLSA! Usta bana oradan bi çocukluk ısmarlasana. Yarım somun içine biraz  peynir kat. Arka bahçeden bir de domates kopar. Ayaküstü yerim ben hiç bişey olmaz. Tulumbadan su çekiyor komşu abla, Kim gidecek  şimdi eve, dayarız ağzımızı  buz gibi suya Sana değil usta,   sakın alınma sözüm, GÖZÜM HÂLÂ SOKAKLARDA Doymamış olmalıyım ki hala sokaklarda  gözüm. Aşağı sokakla maçımız vardı bugün değil mi. Kafaya koyduk geçen ki gazozun acısını çıkarmayı Kaç gol kaçırmış bizim Ahmet yine Öğrenemedi gitti bi türlü çalım atmayı FATMALAR...AYŞELER...* Kardeşim Fatma evcilik oynuyor Ayşelerde. Misafir gitsek diyorum bizim Selimle. Çamurdan fincanlarda yalandan kahveler BİLYELİ ARABA, GICIR TEKERLEK Yerdeki kilimlere uzanırız biraz  böylece. Bilyeli arabayla kayarız okul önünde Yokuş aşağı gıcırdayan tekerler MİS GİBİ KURÂBİYELER* Vildan teyzenin mutfak camı  hep açık Gene mis gibi kokuyor kurabiyeler Ne şirin kadındır bilsen,  hani teyzeden öte Seslenir şimdi bize, verir birer ikişer Yoldadır bu vakitte  babam, tulumları üstünde Elinde kesekağıdı içinde taze incir AKŞAM EZANI OLMADAN!* Koşup kardeşimi almalı yola koyulmalıyım Akşam ezanı okunmadan evde olmalıyım. Mavi camekanlı holde demirden somya Altına saklanmak ne güzeldi saklambaçta. HADİ GÖZLERİNİ YUM! Şimdi desen ki bana usta hadi gözlerini yum. Madem çok aradım, aramaktan yoruldum. Elma desem babam çıksa, armut desem çocukluğum... (İnan Durak TAŞ) ÖYLE GÜZELDİ Kİ O GÜNLER!  Ne güzel cahildik; Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Dışarıda kar… Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa… Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu… Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi… *İZBE RESTORAN KATLARI..*. Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım… DIŞIMIZ KAR, İÇİMİZ HUZUR Dışarıda kar… İçeride kanaat… İçeride huzur… Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. KEYFİMİZ HİÇ BOZULMAZDI Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. HİKÂYELER, MASALLAR, HÂTIRALAR Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar… Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası… Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi? ÇAY DA KOKARDI, DOMATES DE! Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı… Domates de… BİZİMKİ BAKKAL DÜNYÂSI! Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu. Dışarıda kar… İçeride huzur… MUTLULUĞUN RESMİYDİ HER ŞEY Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi… Kimin umurunda… Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk… (GÖNÜL DAĞI) 80'Lİ YILLAR MUHABBETLİ GÜNLER 80'lere kadar Elazığ Kapalı Çarşı (Kasaplar Çarşısı), hemen altındaki ilk Sebze Hali, Bit Meydanı ve Şire Pazarı sepetçilerden geçilmezdi. İnsanlar alışverişini yapar, sepetçilerle evine yollar veya götürürdü. Çoğu halk birbirini tanırdı. Muhabbet ve güven vardı. Güzel günlerdi... (ELAZIĞ HASRETİ Sayfası) YAZANLAR ORADA, BİZ NEREDEYİZ? Yazanlar ne güzel yazmış. Bizler de yazsak o günleri güzel olmaz mı? Meselâ; bizim bölge anlamında, eski hasat günleri, bitmek bilmeyen işler, çekilen çileler, buna rağmen araya sıkıştırılan oyunlar, uzaklardan su çekmeler, geceleri çeşme başında beklemeler, çekilen korkular, yaşanan çâresizlikler, bunun doğurduğu yardımlaşma kültürü. FINDIK ÖNCESİ, PATOZ SONRASI Fındık öncesi ot biçmeler, taşımalar, kurutmalar, balya yapmalar. Patozun olmadığı dönemler, patoz sonrası aşamalar. Geceleri toz ilaç atma dönemleri. Ondan önce daldan kurt silkelemeler vs. Neler yok ki? EN GÜZEL, KALICI MÎRAS Belki çocuklarımıza bırakacağımız en güzel mîras bu olacak. Atalarımızın sözünü biraz değiştirerek diyoruz ki; HERŞEY GİDER, YAZI KALIR Sizler de hoşça kalın; ama boşça kalmayın! Çünkü mâlum kâinatta hiçbir şey boşa yaratılmadığı gibi dünyânın işlerini Mevlâ'nın muradına uygun bir şekilde çekip çevirmek görevi de bir halîfe olarak insana tevdî edilmiştir. ADAM GİBİ YAŞA, ÇOCUKLAR GİBİ SEVİN Artık çocuk değiliz. Dünyâ kadar işimiz var. Özellikle şu hasat mevsiminde. Hadi kolay gelsin. DÜNYÂ HARMANI, ÂHİRET BEREKETİ Rabbimiz dünyâ harmanı da, âhiret harmanı da bereketli olup her iki âlemde de çocuklar gibi sevinenlerden eylesin cümlemizi diye duâ edip içten âminlerinizi beklediğimizi belirterek yazımızı bağlarken hepinize sevgiler-saygılar sunuyor, Allâh'a emânet olunuz diyoruz sevgili dostlar wes'selâm...
Ekleme Tarihi: 21 Ağustos 2023 - Pazartesi

MASAL BAHÇESİ'NDEN FINDIK HARMANI'NA...

Şu sıralar hasat mevsimi dolayısıyla köylerdeyiz ya; komşularla eskilerden çok konuşuluyor.

HEP YAZIYORUZ DA...

Bunları kimi zaman ajandalara not ediyoruz. Kimi zaman parça parça yazılarımızda değerlendiriyoruz.

Birgün bunları bir şekilde kitaplaştırma düşüncemiz de var.

KEŞKE DİYORUM, BİZLER DE

İnşâllâh deyip bu faslı kapatırken, keşke diyorum hepimiz azdan-çoktan masal bahçemiz çocukluğumuzun duygu, heyecan ve hâtıralarını bir şekilde paylaşsak.

Bunu yapanlar köyümüzde de var. Eymür sayfasında paylaşıyorlar. Altına yorum yazanlarla falan güzel şeyler ortaya çıkıyor.

BUGÜN BİRKAÇ ÖRNEK

Onlara gelmeden bugün biz genel paylaşımlardan güzel örneklerle başlangıç yapmak istiyoruz. Hem, kendi hâtıralarını paylaşmak, çocukları ve torunlarına aktarmak isteyenlere bir vesîle ve örnek teşkil eder diye.

Hadi; buyrun inşâllâh:

BARDAK HESÂBIYLA ÇEREZ

Ne güzelmiş…

Çekirdeği bardak hesabıyla aldığımız günler.

Bakkaldan tabakla reçel aldığımız…

Yarısını yolda döke döke yediğimiz yoğurtlar…

TENEKE KUTULAR, ÖDÜNÇ ŞEKERLER

Teneke kutularda buram buram kokan bisküviler, gofretler...

Çayı, şekeri ödünç istemekten utanmadığımız…

Kimseyi evindeki eşyaları için küçümsemediğimiz…

Dört beş kardeşin aynı tabaktan yemek yiyip

Kolay kolay hasta olmadığı zamanlar…

AMCADA AZAR, OKULDA SIRA DAYAĞI

Komşu amcadan azar işitip

Öğretmenden sıra dayağı yediğimiz

Mızıkçılık yapanla küsüp

Ertesi gün unutarak, elele  oyuna daldığımız zamanlar..

Gamsız, dertsiz, tasasız,

Hepimizin, biz gibi olduğu ,

Herkesin, herkes gibi olduğu zamanlar...

BİR ÇOCUKLUK ISMARLAYAN OLSA!

Usta bana oradan bi çocukluk ısmarlasana.

Yarım somun içine biraz  peynir kat.

Arka bahçeden bir de domates kopar.

Ayaküstü yerim ben hiç bişey olmaz.

Tulumbadan su çekiyor komşu abla,

Kim gidecek  şimdi eve, dayarız ağzımızı 

buz gibi suya

Sana değil usta,   sakın alınma sözüm,

GÖZÜM HÂLÂ SOKAKLARDA

Doymamış olmalıyım ki hala sokaklarda  gözüm.

Aşağı sokakla maçımız vardı bugün değil mi.

Kafaya koyduk geçen ki gazozun acısını çıkarmayı

Kaç gol kaçırmış bizim Ahmet yine

Öğrenemedi gitti bi türlü çalım atmayı

FATMALAR...AYŞELER...*

Kardeşim Fatma evcilik oynuyor Ayşelerde.

Misafir gitsek diyorum bizim Selimle.

Çamurdan fincanlarda yalandan kahveler

BİLYELİ ARABA, GICIR TEKERLEK

Yerdeki kilimlere uzanırız biraz  böylece.

Bilyeli arabayla kayarız okul önünde

Yokuş aşağı gıcırdayan tekerler

MİS GİBİ KURÂBİYELER*

Vildan teyzenin mutfak camı  hep açık

Gene mis gibi kokuyor kurabiyeler

Ne şirin kadındır bilsen,  hani teyzeden öte

Seslenir şimdi bize, verir birer ikişer

Yoldadır bu vakitte  babam, tulumları üstünde

Elinde kesekağıdı içinde taze incir

AKŞAM EZANI OLMADAN!*

Koşup kardeşimi almalı yola koyulmalıyım

Akşam ezanı okunmadan evde olmalıyım.

Mavi camekanlı holde demirden somya

Altına saklanmak ne güzeldi saklambaçta.

HADİ GÖZLERİNİ YUM!

Şimdi desen ki bana usta hadi gözlerini yum.

Madem çok aradım, aramaktan yoruldum.

Elma desem babam çıksa, armut desem çocukluğum...

(İnan Durak TAŞ)

ÖYLE GÜZELDİ Kİ O GÜNLER!

 Ne güzel cahildik; Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.

Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Dışarıda kar…

Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.

Kuzinenin üzerinde demir maşa…

Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.

Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu…

Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.

Ekmek her zaman ekmek gibi…

*İZBE RESTORAN KATLARI..*.

Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,

bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş

merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık

içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım…

DIŞIMIZ KAR, İÇİMİZ HUZUR

Dışarıda kar…

İçeride kanaat…

İçeride huzur…

Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.

KEYFİMİZ HİÇ BOZULMAZDI

Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!

Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk.

Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.

HİKÂYELER, MASALLAR, HÂTIRALAR

Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar…

Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma

dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası…

Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?

ÇAY DA KOKARDI, DOMATES DE!

Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.

Çay da kokardı… Domates de…

BİZİMKİ BAKKAL DÜNYÂSI!

Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

Dışarıda kar…

İçeride huzur…

MUTLULUĞUN RESMİYDİ HER ŞEY

Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi…

Kimin umurunda…

Ne güzel cahildik.

Mutluluğun resmini çiziyorduk…

(GÖNÜL DAĞI)

80'Lİ YILLAR MUHABBETLİ GÜNLER

80'lere kadar Elazığ Kapalı Çarşı (Kasaplar Çarşısı), hemen altındaki ilk Sebze Hali, Bit Meydanı ve Şire Pazarı sepetçilerden geçilmezdi.

İnsanlar alışverişini yapar, sepetçilerle evine yollar veya götürürdü.

Çoğu halk birbirini tanırdı. Muhabbet ve güven vardı.

Güzel günlerdi... (ELAZIĞ HASRETİ Sayfası)

YAZANLAR ORADA, BİZ NEREDEYİZ?

Yazanlar ne güzel yazmış. Bizler de yazsak o günleri güzel olmaz mı? Meselâ; bizim bölge anlamında, eski hasat günleri, bitmek bilmeyen işler, çekilen çileler, buna rağmen araya sıkıştırılan oyunlar, uzaklardan su çekmeler, geceleri çeşme başında beklemeler, çekilen korkular, yaşanan çâresizlikler, bunun doğurduğu yardımlaşma kültürü.

FINDIK ÖNCESİ, PATOZ SONRASI

Fındık öncesi ot biçmeler, taşımalar, kurutmalar, balya yapmalar. Patozun olmadığı dönemler, patoz sonrası aşamalar. Geceleri toz ilaç atma dönemleri. Ondan önce daldan kurt silkelemeler vs. Neler yok ki?

EN GÜZEL, KALICI MÎRAS

Belki çocuklarımıza bırakacağımız en güzel mîras bu olacak.

Atalarımızın sözünü biraz değiştirerek diyoruz ki; HERŞEY GİDER, YAZI KALIR

Sizler de hoşça kalın; ama boşça kalmayın! Çünkü mâlum kâinatta hiçbir şey boşa yaratılmadığı gibi dünyânın işlerini Mevlâ'nın muradına uygun bir şekilde çekip çevirmek görevi de bir halîfe olarak insana tevdî edilmiştir.

ADAM GİBİ YAŞA, ÇOCUKLAR GİBİ SEVİN

Artık çocuk değiliz. Dünyâ kadar işimiz var. Özellikle şu hasat mevsiminde. Hadi kolay gelsin.

DÜNYÂ HARMANI, ÂHİRET BEREKETİ

Rabbimiz dünyâ harmanı da, âhiret harmanı da bereketli olup her iki âlemde de çocuklar gibi sevinenlerden eylesin cümlemizi diye duâ edip içten âminlerinizi beklediğimizi belirterek yazımızı bağlarken hepinize sevgiler-saygılar sunuyor, Allâh'a emânet olunuz diyoruz sevgili dostlar wes'selâm...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.