Yaklaşık 25 yıldır siyasetle ilgilenen ve yine yaklaşık 20 senedir profesyonel anlamda belediyecilik faaliyetleri içerisinde bulunan bir kardeşiniz olarak yerel seçimler vesilesiyle kanaatlerimi aktarmak isterim.
Yav kardeşim git işine deyip okumadan silebilirsiniz, ama okursanız seviniriz. Tamamen samimi düşüncelerimden ibaret olan bu metni telefon rehberimdeki kişilerin tamamına ulaştırarak, içinde yaşadığımız bu mübarek beldeye olan sorumluluğumu bir nebze de olsa yerine getirmek istiyorum. İnanmadığım ve gerçek olmayan hiçbir şeyi buraya yazmayacağıma şimdiden söz veriyorum.
Değişik sebeplerle Ak Parti ile gönül bağı kopmuş veya bugüne kadar hiç bağı olmamış herkesi ilgilendiren bir şeyler okuyacaksınız. Varsa itirazınızı da paylaşabilirsiniz. 1994 yılında Milli Görüş belediyeciliği ile tanışan İstanbul, 2019 yılına kadar aynı çizgide yönetilmiş ve bu süre zarfında adeta çağ atlayıp dünya şehirleriyle yarışabilecek hale gelmiş. Bu kıyaslamayı sıkça seyahat ettiğim için rahatlıkla yapabiliyorum ve gönül rahatlığıyla bu iddiamı ortaya koyabiliyorum.
Bu arada 94 öncesi kıyaslamayı da yapabilecek kişilerden birisiyim, zira İBB’de çalıştığım dönemlerde tüm fotoğraf arşivini dijital ortama aktarma çalışmamız vesilesiyle neler olup bittiğini de görme fırsatımız oldu. Hem eski dönemlerde İBB’de çalışanlardan duyduklarım, hem de gördüklerim; Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı olana kadar belediyelerin hizmet diye bir derdi olmadığıdır.
Hizmet etmesi gereken üst düzey yöneticiler çoğu zaman bugünkü malum başkan gibi o dönemlerde halka da kapalı olan Florya Tesislerde rakı balık eşliğinde gününü gün etme derdindeydiler. Maalesef halkı da hizmet beklentisinden çok uzak bir noktaya sevk etmeyi de başarmışlar o dönemlerde! Yaşı oldukça ilerlemiş bir üst düzey yöneticinin yine Florya’daki akşam eğlencesinde dansöze para takarken çektirmiş olduğu fotoğrafı unutamam! Fotoğraf arşivde halâ duruyordur bu arada.
Ve İBB binasının değişik yerlerinde mesai saatleri içinde kafayı çeken bazı kişilerin hallerini çok kişiden dinledim. İnanmayanları ilgili kişilerle görüştürebilirim. 94 öncesinde İstanbul mezbelelikken, her yer çöp dağlarıyken hatta bazılarında patlama yaşanıp 10’larca kişinin vefatına sebep olurken, trafik çilesi bitmek bilmezken sorun çözmesi gerekenler Belediyenin imkanlarıyla gününü gün ediyorlar ve bu çok normal bir durumdu. İmamoğlu ilk seçildiği zaman bir süre görev yapıp ayrılmış bir arkadaşımın verdiği örneği unutamam. Normalde akşam 17,00 olduğunda resmi mesai biter ama başkanın ve üst yönetimin mesaisi daha yarıya bile gelmemiştir. Gelenek öyleydi. Merhum Kadir Topbaş başkanımız gece yarısından önce evine gitmez ve ekibi de ona ayak uydurması gerekirdi. Ama bu yeni gelen ekip saat 17,00 olduğunda çil yavrusu gibi dağılıyormuş. Arkadaş ironiyle rahat ettiğini de söyledi.
İşte şimdi bir tarafta tatil bana yakışıyor diyerek tüm İstanbul’un aklıyla alay eden bir kişilik ve diğer tarafta gece gündüz demeden İstanbul için çalışıp 3 sene içinde İstanbul’un birçok kronik sorununa el atıp İstanbul’u çileden kurtaran Recep Tayyip Erdoğan ile sonrasında da hizmetleri sürdüren ekibi var. Her şey ortada aslında, ama bazı örnekler ve hatırlatmalar iyi olacak. Burada her konuyla ilgili yüzlerce örnek yazabiliriz ama kısa tutmak isterim.
Efendim, bendeniz İstanbul’a 1995 yılında yerleştim. O tarihlerde su sorunu büyük oranda çözülmüştü. Öyle musluklardan su yerine tıs sesi geldiğini veya su geldiğinde de çamurlu su geldiğini görmedim. Ama su istasyonlarını gördüm. Susuzluk çekenlerden çok hatıralar dinledim. Nasıl bir şey olduğunu biraz hayal edelim. Hadi buyrun! İstanbul 30 yıldır susuzluk çekmiyor, sadece bunun hatrına bile Recep Tayyip Erdoğan’ı tercih etsek yetmez mi? İstanbul’a ilk geldiğim zamanlar Bayrampaşa Yeşil Cami Kur’an Kursunda eğitimime devam ediyordum.
O sıralarda Haliç’teki temizlik devam ediyordu ve kötü kokuyu özellikle taaa Bayrampaşa’dan duyardık. Ben uzun süre bu kokunun neden olduğunu anlayamamış ve İstanbul ne pis bir yermiş diye düşünürdüm. Meğer Haliç kokaramış. Ve dünyanın çeşitli ülkelerinden uzman kişilerin Haliç’i temizleyemezsiniz, bu sizin kaderiniz çekeceksiniz telkinlerine rağmen insanüstü çabayla Haliç temizlenerek adeta İstanbul’a hediye edilmedi mi? Şu an mevcut Fatih Belediye Başkanımız Ergun Turan bey İBB Ak Parti Grup Başkanıyken bir sohbet esnasında İBB Yönetimi olarak hayallerinin 2020 yılında İstanbul’da tam ulaşım entegresi olduğunu söylemişti. Yani, Metro, Tramvay, deniz araçları ve Metrobüs gibi ulaşım hatlarıyla sistemden çıkmadan tüm İstanbul’un merkezi noktalarına ulaşmak olduğunu söylemişti. Bu hayal 2020 olmadan gerçekleşti. Bu arada deniz ulaşımında da harika bir seviyeye geldiğimizi unutmayalım Yaklaşık 1 ay önce Marmaray’la ilk defa Gebze’ye kadar gitmek nasip oldu. Halkalı’dan binen bir kişi çok konforlu şekilde İstanbul’un diğer ucuna hatta dışına ulaşabiliyor. Bunun nasıl bir nimet olduğunu düşünelim.
Recep Tayyip Erdoğan’ı tercih etmek için sadece bu bile yetmez mi? Bekar olduğum zamanlarda nakliyecilik yapan dayımla sık sık seyahatler ederdim. Genelde Bahçeşehir civarında otobandaki tır parkında buluşurduk. Akşam 9 da yasak kalkıyordu ama 20.30 gibi artık tır ve kamyonların hareketi başlıyordu. Oradan 20.30 da hareket eden araç gece saat 12’den önce FSM’den geçemezdi. Bugün Anadolu veya Avrupa yakasına geçiş yapabilmek için konforlu seçeneklerimiz var. Deniz altından tünelimiz var. Recep Tayyip Erdoğan’ı yani Murat Kurum’u tercih etmek için sadece bu bile yetmez mi? E-5 karayolu artık İstanbul’un çilesi haline gelmişti. Toplu taşıma araçları ulaşabileceği yere bu hatta 3 saat 4 saat sonra ulaşabiliyordu. İnsanların günü rezil oluyordu. Metrobüs hattının nasıl bir gayretle yapıldığını ve bugün nasıl bir yük aldığını görüyoruz ve yaşıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan’ı yani Murat Kurum’u tercih etmek için sadece bu bile yetmez mi? Kuraklık söylentisi ortaya çıkar çıkmaz taaa Sakarya’dan Melen suyunu olağanüstü bir gayretle inşa edilen kanalla İstanbul’a ulaştırıldığını biliyoruz.
Bunun ne manaya geldiğini benim anlatmama gerek yok. Recep Tayyip Erdoğan’ı yani Murat Kurum’u tercih etmek için sadece bu bile yetmez mi? İstanbul, Resul-i Kibriya Efendimiz’in (SAV) arkadaşı Aba Eyyub-el Ensari Hz. ne ev sahipliği yapan ve fethinin müjdesi de yine Peygemberimizce verilmiş kutlu bir şehir. Bu şehirde ihya edilen ecdad yadigarı eserlerin yanı sıra ve onların yanlarına Çamlıca, Taksim, Mimar Sinan, Barbaros Hayrettin Paşa camileri gibi nice önemli eserlerin inşa edilmesi bile Recep Tayyip Erdoğan’ı yani Murat Kurum’u tercih etmek için yetmez mi?
Açılmasını hasretle beklediğimiz AYASOFYA’nın ibadete açılması bile Recep Tayyip Erdoğan’ı yani Murat Kurum’u tercih etmek için yetmez mi? Bir an Ak Parti dönemlerinde yapılan büyük projelerin olmadığını düşünelim! Nasıl, düşünmek bile istemiyoruz değil mi? Tüm kariyeri başarılarla dolu Murat Kurum Ak Parti’nin adayı. Kıyas doğru değil ama yine de bir kıyas yapalım. 100 kat daha kalite farkı olduğu aşikar. Laf ve polemik dışında başka bir şey üretmeyen İmamoğlu mu yoksa Kurum mu İstanbul’a hizmet getirebilir? Açıklanan projelerin kalitesinden bile bunu anlayabilirsiniz. Bir tarafta proje açıklamak için bile çalışmamış CHP yönetimi, diğer tarafta en iyi şekilde hazırlığını yapmış ve bambaşka bir İstanbul vaat eden hizmet belediyeciliğinin en önemli yapısı Ak Parti. Hatta geçtiğimiz seçimlerde verdiği vaatleri bırakın yapmayı unutmuş olan İmamoğlu mu, yoksa ülkenin 4 yanında TOKİ ve çevre Şehircilik Bakanlığı vesilesiyle yaptığı hizmetler ortada olan Murat Kurum mu? Babam 5 yıl öncesine kadar İBB Mezarlıklar Müdrülüğü’nün çalışanıydı. Orada idari görevleri de oldu. 94 öncesi nasıl bir yapı olduğunu çok dinledim. Sadece bir örnekle yetineyim; cenaze işlerindeki şefler gelen cenazeleri maddi durumlarına göre adeta imamlara açık artırmayla satarlarmış. İmam da gittiği cenazede verdiği komisyonu ve kendi alacağını bir şekilde çıkarırmış. Milletin ölüsünü bile rezil edildiği dönemlerden bu alanda yüzde 99 memuniyet olan seviyelere geldiğini hatırlayalım, bilelim. Doğalgaz yatırımları sayesinde hava kirliliğinin ne olduğunu unuttuğumuzu aklımızdan çıkarmayalım. En kılcal damarlara kadar belediye hizmetlerinin ulaştığını bilelim. Şikayetlerimizin anında karşılık bulduğu Beyaz Masa gibi bir yapıdan 5 sene içinde karşımızda muhatap bulamadığımız seviyeye geldiğimizi unutmayalım.
Baba katiliyle baban bir safta misali, geçmişi milletin tüm inançlarına, geleneklerine düşmanlıkla dolu CHP mi, yoksa milletimizin değerlerine sahip çıkarak bu alanda her türlü özgürlük ortamını oluşturan Ak Parti mi? LGBT ye açık çekle destek veren CHP kadroları mı, yoksa derdi temiz nesiller olan Ak Parti mi? Bizler, İstanbul’un Fatih’i Sultan Muhammed Han’ın türbesine eller cepte tekmeyle giren adamı mı tercih edeceğiz, yoksa derdi onun adını yaşatmak olanları mı tercih edeceğiz?
Örnekleri çoğaltabiliriz. Eksikler, hatalar, yanlışlar olabilir mi? Elbette olabilir. Ama Ak Parti bu süreçlerden ders çıkartıp kendini yenileyebilme özelliğine de sahip. Emeklimizin de dar gelirlinin de sıkıntıları aşılır biiznillah. Bazen zor zamanlardan geçebiliyoruz ama iş başında bu sıkıntıları bertaraf edebilecek iradeye sahip Recep Tayyip Erdoğan gibi marka bir isim var ve İnşallah bizleri bu konuda mahcup etmeyecektir. İstanbul’da seçimlerin 2 favori adayı var. Şu an itibariyla Murat Kurum ve Ekrem İmamoğlu dışındaki isimlerin seçimi kazanma ihtimali olan yok. Sol seçmen kendi arasında konsolide oldu. Ancak sağ seçmenin bir kısmında kafa karışıklığı gözlenmekte.
Özellikle Yeniden Refah, Saadet, Deva, Gelecek Partileri tabanlarının meseleye yukarıda ortaya koymaya çalıştığım çerçevede yaklaşmaları ve kendilerinin takdirini toplayabilecek Murat Kurum’u tercih etmeleri bu şehre yapacakları bir iyilik olacak. Hatta İyi Parti tabanını bile buraya ekleyebiliriz. Özetle gelip geçici kızgınlıklarımızı ve kırgınlıklarımızı bir kenara bırakalım isterim. Dertleri hizmet olmayan bu İllüzyonistlerin gösterilerine kanmayalım. Bunun çağrısını yapmak isterim. Belki sizleri etkilemeyi başaramamış olabilirim ama en azından tarihe bir not düşmek istedim. Vesselam…