Gelişim; insanın öğrenmesi, anlaması, duyması, konuşması, kendisiyle ve etrafıyla olan ilişkilerini kapsar. Bu saydıklarımızın hepsi ayrı ayrı bir önem taşımaktadır. Ancak, bizler toplum olarak gelişim kavramını hep aleyhimize kullanıyoruz. Öğrendiğimiz, duyduğumuz şeyleri tam olarak anlayamıyor, anladığımız kadarını da hayatımıza yanlış geçiriyoruz. Özenti ve taklitten ileri gidemiyoruz. Yıllardır batılılaşmak adına, benliğimizi yitirdik. Kılık kıyafetimizde, örf âdetimizde, gelenek göreneğimizde, dilimizde ve daha birçok değerlerimizde… Maalesef Türkçemiz de bunun kurbanı olmakta.
Gelişime karşı değilim elbette. Tabi ki öncelikle bireysel olarak kendimizi, sonra çocuklarımızı yetiştirmeli, ailemize, çevremize, yurdumuza faydalı insanlar olmalıyız. Bunu yaparken de özümüzden kopmamalıyız. Birçoğumuzun diline yerleşen yabancı kelimeler, bizden maneviyatımızı da söküp alıyor. Gençlerimizin sadece kelimeleri değil, konuşma tarzları da ayrı bir değişime uğradı. Ses tonlarını bile yabancıları taklit ederek değiştiriyorlar. Argo kelimelere değinmek bile istemiyorum. Nereye gidiyoruz? Kendi anadilimizi başkalaştırıp, yabancı kelimelerle (sözde süsleyerek) bozmayalım. Türkçe’nin arasına yabancı kelime sıkıştırdığında çok mu havalı oluyorsun? İtibarın mı artıyor? Bu bayağılık neden?
Yabancı dil konuşulmasın ya da okutulmasın diye tepki gösteren bir kesimden değilim. Lâkin, yabancı dili ihtiyacımıza göre, yerine göre kullanmak gerektiğini savunuyorum. Yabancı dil öğrenmekle, anadilimizin korunması arasına bir çizgi çekebilmeliyiz. Her anlamda donanımlı bir vatandaş olmalıyız. Bugün İngilizce uluslararası bir dil olarak kabul edilmişken, başka ülkelere gittiğimizde konuşulan ilk ortak dil olmuşken, bizim bu dili öğrenmememiz, ne kadar doğru olur? Kaldı ki Türkçemiz de birçok ülkede hem konuşulmakta hem de okutulmaktadır. Osmanlıca, Fransızca, Arapça, Farsça vs. hangi dili isterseniz öğrenin. Öğrenmenin, okumanın sınırı yoktur. Ama anadilimize zarar vermeye de, kimsenin hakkı yoktur. Yurdumuzun birçok yerinde açılan dükkanlar, marketler ve işyerleri İngilizce olarak adlandırılmaktadır. Neyi ispat etmeye çalışıyoruz? Güzel Türkçemiz varken, neden başka bir dil kullanma gereği duyuyoruz? Özellikle de uluslar arası Türk şirketleri, yabancı isimler kullanmak yerine, Türkçe isimler kullanarak ülkemizi çok daha iyi temsil etmezler mi?
Diğer dillerle kıyaslandığında, Türkçemiz öğrenilmesi çok kolay ve akıcı bir dildir. Konuşmak için de yazmak için de yeterli bir dile sahipken bizler, dilimizi giderek bozuyoruz. Cep telefonumda yakınlarımla bile yazışırken, kelimeleri kuralsız yazmaktan veya kısaltmaktan imtina ediyorum. Duygularımı karşı tarafa aksettirebilmek için, noktalama işaretlerini kullanmaya çalışıyorum. Hal böyleyken, çevremdeki konuşmaların etkisinde kalmıyor da değilim. Telefonu kapatırken bana “bay bay” diyen arkadaşıma bir de baktım ki ben de “bay bay” diyorum. Ne oluyor bana dedim ve kendimi hemen toparladım. Zaten arkadaşlarım da böyle konuşmama alışık olmadıkları için onlara da garip geldi bu durum. İyi günler, iyi akşamlar, hoşça kal diye vedalaşmak varken nedir bu yakışıksızlık?
Eğitim hayatım boyunca en sevdiğim ders, Türkçe olmuştur. Türkçemizi herkese sevdirelim ve yozlaşmasına müsaade etmeyelim. Bunun için emek veren tüm gönüllü insanlara teşekkür ediyor, dilimizi korumak için yapılan tüm çalışmaları destekliyorum.