Şu bulanık suda balık avlar gibi siyasetin yapıldığı şu günlerde biraz da gerçek hayatımızdan birkaç anekdotlar geçelim. Belki de sizlerin de kapınıza gelinebilir, belki hayal belki de gerçek de olabilir. Ama ben şu elli yaşımda bu gibi sözleri çok duydum ve dinledim ama bir türlü böyle cesurca itiraz edemedim.
Bir millet vekili seçimlere daha birkaç sene kala kendi seçim bölgesi içerisinde ücra bir köye gider. Köylü vatandaşın birinin evinde seçim toplantısı yapar ve başlar vaatlerine:
-Sayın UZUNKAVAK köyü hemşehrilerim.. deyince o köyde köylülerin deli dediği bir meczup kişi söze karışır: Delide ne deli, eğer deli bu yorumları yapabiliyorsa akıllılar nasıl düşünür biz tahayyül edin.
-Ooo… Sen nerelisin… Bizim bu yakınlardan mısın? Vekil:
-Yook, ben İzmir”liyim…. Deyince, köylü meczup:
-Eee.. bize niye hemşerim diyon o zaman… başka bir köylü meczuba sert çıkar:
-Sus sen , bilmediğin işe karışma, senin aklın ermez.. diye azarlar meczubu... Köylü vekile döner:
-Hemşerim… Sen kusuruna kalma. Biraz saftır kendisi, aklı gel gittir onun… Vekil konuşmasına devam eder:
-Estağfirullah efendim, ne demek…. Devamla;
-Evet, sevgili hemşerilerim… gelirken nazar-ı dikkatimi çekti.. sizin yollarınız çok bozuk.. deyince Meczup kişi:
-Bizim yolumuz 20 yıldır bozuk, sen yeni mi fark ediyon… bey.!!Vekil:
-Siz biliyorsunuz, ben köyünüze ilk defa geliyorum… Meczup:
-He, he, hee.. İlk defa geldiğin yerden niye millet vekili oluyon… İzmir”de vekil olacak kimse kalmadı mı? Vekil:
-Ben.. Iııı… Ben kontenjandan seçilerek girdim meclise.. deyince Meczup kişi tam akıllıca bir soru yöneltiyor:
-Bize niye tabiltotdan yemek yediriyorsunuz… Biz listeden yemekleri kendimiz seçsek de yesek olmaz mı? Kontenjandan aday gösteriliyonuz… Bizim habarımız bilen olmuyor. Biz kendi beğendiğimizi seçsek, daha demo krasik (demokratik )olmaz mı? Vekil:
-Iııı.. Ben sizlerin derdinizi, probleminizi çözmek için buradayım doğrusu…
-Sen deli misin ki, elalemin derdi ile uğraşıyorsun? Senin kendi derdin yok mu?
-Ben kendimi halkıma vakfettim.. Arkadaşlar, yolunuzu yaptıracağım, su meselenizi halledeceğim, sağlık ocağına doktor hemşire getiricem.. ve artık sizde önümüzdeki seçimlerde…. Meczup söze karışır:
-Oyumuzu sana vereceğiz… Vermezsek bunları yapmıyacaksın öyle mi? Bir başka vatandaş söze karışır:
-Deli deli konuşma lan, deli… biz oyumuzu vermezsek, bu adam nasıl milletvekili seçilecek. Milletvekili seçilmezse istediklerimizi nasıl yerine getirecek… Meczup:
-Hi.. Hii… Şimdi milletvekili değil mi? Şimdi yapsın. Ben kendimi bildim bileli her seçimde buraya adamlar geliyor.. vekil oluyor… sonra mecliste kem-küm yemin ederken görüyoruz onları, ondan sonra ne olursan ol…
-Çok haklısın amma, biz farklıyız. Biz onlara benzemeyiz. Bak seçimlere kaç yıl var ben buradayım.. ne dedim biz farklıyız… Meczup:
-Ha,, sizin partiniz yolunu buldu, bizim yolumuz hala bom- bok… vekil:
-O köprünün altından çook sular geçti… dünya değişti. Partimiz de değişti… meczup:
-Valla bizim köy heç değişmedi… Vekil biraz sesini yükselterek:
-İşte ben sizin köyünüzü değiştirecem… Makus talihinizi yenicem… Ben köylüme inanıyorum… Çünkü benim köylüm milletin gerçek efendisidir… Çünkü benim köylüm, çalışıyor, üretiyor. Çünkü benim köylüm halkımın karnını doyuruyor… çünkü benim köylüm….. Meczup söze karışır:
-Senin her söylediğine inanıyor, kanıyor!… Ne bağırıyorsun bey, niye hırslanıyorsun? Şurada topu topu üç beş kişiyiz… Kendini neden yoruyon… yavaş konuş, hepimizin kulağı duyuyor…. Diğer köylü vatandaş:
-Lan oğlum, beyin lafını niye kesiyon… ne güzel konuşuyor, lan…
-Heee, şimdi burada güzel konuşuyor. Sonra Ankaraya gidince Heçbirşeyi unutuyorlar. Acayip acayip laflar ediyorlar. Yok cı-cik yon, enfilasyon, yok transistor, bir şeyler konuşuyorlar; develer losyon oluyor… bunları biliyonuz… sen heç çilek yetiştirdin mi bey, sen heç tavuk suladın mı? He? Bostan nasıl yetişir bilin mi, cık, demi? Sen bizim dertlerimizi bilmezsin bey, sen heç çul ile hasta yetiştirdin mi? Bizim köyde çok kanallı televizyon var, kaset çalar var, müzik çalar var… Ulan okul yok…
-Söz veriyorum, köyünüzde okul da olacak hoca da…
-Bizim elimizde tutulmamış söz çok bey, sen onun için söz verme de , senet ver senet… bizim elimizde belge olsun belge… Vekil:
-Olur mu öyle şey canım, he, siz gerçekten iyi değilsiniz galiba? Meczup:
-Yav arkadaşlar, beyde gerçekten söz çok, bu beylerin sözü hiç bitmez. Siz beni millet vekili yapın, yolunuzu otoyol, sağlık ocağınızı otel gibi hastane, suyunuzu içme suyu, okulunuzu üniversite yaparım be… köylülerden birisi:
-Lan oğlum, sen yarım akıllı, cahilin tekisin.. ne anlarsın devlet işinden. Ankara”ya gitsen meclisin yolunu bulamazsın. Bırak da konuşsun ha…
-He, hee… konuş bey konuş, nasıl olsa biz konuşunca deli oluyoruz, siz konuşunca da politikacı…
Hani bir söz var ya; fakirin kızı filört ederse ahlaksız, zenginin kızı filört ederse sosyete olur öyle mi? Ne günlere kaldık ya rabbi…
Evet, sayın adaylarımız, siz hiç fındık dallarından tutup fındık topladınız mı? Belinize şelek, teneke bağladınız mı? Fanila çuvalının ne olduğunu biliyor musunuz? Hep işlerinizi işçilere ve amelelere yaptırdınız, şimdi de çıkmış köylü vatandaşın derdi ile dertlenmeye çalışıyorsunuz…
Bir bakıyorum şu aday adaylarına da içlerinde hiç ilk dönemlerdeki(1920 li yıllar) gibi ayağı kara lastikli, veya üzeri hayvan sidiği kokan bir tane vekil aday adayı yok… neden? O fakir insanlar partilere adaylık müracaatı için verilecek parayı bulamıyorlar bunu biliyor musunuz?
Adayların içerisinde sadece maaşıyla çalışıp geçinen bir tane dar gelirli memur var mı? Seçimlerden dört ay kala istifa edebilecek, dört ay ve seçim sonu kazanamayınca göreve başlayana kadar nasıl geçineceğini bilemeyen, evine bir ekmeği zor götürebilecek insanlar var mı? Maalesef.. siyaset bir yatırım oldu kapitalist ülkelerde…. Biz garibanlar konuşunca deli saçması diyorsunuz değil mi?.
Evet bende biraz o aklınıza gelenden var….