Şöyle bir baktık da, bayağı bir ilâhiyâtçı vekilimiz olmuş son dönemlerde. Hâlbu ki, Ordu’dan hiç de umulmaz! Çünkü, Ordu mânevî bakımdan değerlendirildiğinde, İslâmî ya da millî anlamda öyle çok da müktesebâtı olan bir yer değil. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. Yâni, şöyle, güçlü, zengin, kültürel bir damar yok. Şu Selçuklu, şu Osmanlı, şu Beylik Dönemi’nden diyebileceğimiz, ziyâret edilecek eserlerimiz, ulemâmız, târihî şahsiyetlerimiz yok; onu söylemek istiyoruz. Doğru-dürüst mezar taşı örnekleri bile oldukça nâdir.
Hattâ, adı büyükşehire varan koca vilâyetin bir tâne bile kanaat önderinin bulunmaması, belki de bu yoksunluğun, sözünü ettiğimiz o damar eksikliğinin günümüze yansıması, doğal sonucu olmalı diye düşünüyoruz.
Her neyse; böyle bir vilâyetin bir sürü ilâhiyâtçı vekilleri olmuş. Burada anormâllik yok elbette. Hattâ, bu bağlamda bir sürü de İmam-Hatipli dâire müdürlerimiz de geldi geçti. Ancak, Mehmet Ali KILIÇ Hocamızın, 70’li yıllarda Ordu İHO’nda talebeyken Arapça imtihanlarında, YUKARDAKİ PARÇAYI METNE SADÂKATLE TÜRKÇEYE TERCEME EDİNİZ şeklinde ifâde ettiği gibi, mevcut teâmüllere sadâkatle işleri götürüp, isimlerini hatırlatacak sıra dışı bir hizmete imza atamadan geçirip gittiler günlerini. O makamlara gelmenin havasıyla yetindiler. Rutinin dışına çıkmadılar. Geçmiş uygulamalara SADÂKETLE işi götürdüler. Belki de, oraya geldiklerine inanana kadar sürelerini doldurdular!
Bize göre, vekillerimiz de öyle. Elbette, Ak Parti’nin ülkemize getirdiği, hayâl ötesi genel hizmetlerin bir parçası oldular. Milletin, memleketin, ümmetin hayrına olan güzel icraatlar için parmak kaldırdılar. Buna diyecek yok. Hattâ çok çok da sağolsunlar. Allâh (CC) ömürlerine bereket versin. Bizim söylemek istediğimiz, bu arkadaşlar, Ordu özelinde bir sıra dışılık gösteremediler.
Her neyse, sadedden fazla uzaklaşmayalım. Asıl konumuzu biraz daha açmak gerekirse, şu eser falanca kişinin girişimleriyle olmuştur diyebileceğimiz bir isim ve de resim var mı ortalarda? Eğer incelenirse, -özel hizmet ve yardımlar elbette mâlumumuz ve de konumuz değil- halkın tümünü ilgilendiren belli-başlı hizmetlerin arka plânında hep ilâhiyâtçı olmayan vekillerin öncülüğü vardır. Tabiî bunu, Ordu ölçeği için söylüyoruz.
Diyeceksiniz ki, falanca kişi falan şeyi yaptı. Böyle bir şey diyecek olanı tahmin etmiyorum. Ama, eğer çıkarsa; biz de diyeceğiz ki, bizim haberimiz yok! Çünkü, muhatap alınıp da hiçbir konuda bilgilendirilmiş değiliz. Listelerde adlarını görüp de büyük hayâllere kapıldığımız arkadaşlarımız, bizlerle oturup da bir çay içmemişlerdir. Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurreîsi olduktan sonra bile gittiği yerlerde yer sofralarına oturuyor. Bu arkadaşlar geliyorlar mı buralara, gelince nereye gidiyorlar, kimlerle nerelerde oturup neleri paylaşıyorlar; doğrusu haberimiz olmuyor ve de aslâ olmadı?!
Sevgili okurlar. Koca koca adamlar, üstüne üstlük, bir de bir sürü oy almışlar, vekil olmuşlar, seçkinleşmişler; size selâm vermek borcunda değiller. Hem onların gelişi gidişi sizden sorulacak değil elbette. Hesap verecek hiç değiller.
Bunu biz de biliyoruz, kendimizi nîmetten saydığımız falan da yok. Ancak, bu vekil arkadaşlardan, öncelikle bir vatandaş, artı bir de İmam-Hatipli olarak, asgarîden bir arada şöyle oturmak isterdik. Ak Parti’nin bizde uyandırdığı heyecanı, geçmişten gelen ortak dâvâ misyonu ekseninde, aynı okullarda okumuş, gönül berâberliği olduğunu düşündüğümüz bu arkadaşlarla paylaşabilmeyi isterdik. Ben kendi adıma, bu arkadaşların bu zevkten bizi mahrum ettiklerini düşünüyorum.
Niye böyle olmuş, nasıl olmuş, niçin olmuş? Bunları da bir başka yazıya bırakarak ez’cümle, mevcut yapının bizde hiçbir heyecan uyandırmadığını söylemek istiyoruz. Halkla konuştuğumuzda da benzer telâkkîler seslendiriliyor.
Gelgelelim, aday tespitlerinin, bu defâ milletle, toplumla hiç alâkası olmayacak herhâlde. Temâyül de yapılmayacak. Dolayısıyla, işler yine yukardan bağlanacak, aşağıda da ağlanacak gibi! İnşâllâh öyle olmaz diye umuyoruz.
Ama lütfen diyoruz yine de; Allâh rızâsı için, yukardaki seçiciler, toplumsal elektriği önemsesinler. Zîrâ, işin şakası yok. Fünyesi çekilmiş bomba şekline sokulmuş coğrafyaya bakarak, partiye, ülkeye, dâvâya, ümmete biraz olsun acısınlar. Daha doğrusu, kendilerine acısınlar. Çünkü, özellikle dâvâ konusunda, millet, memleket, adâlet ve de liyâkat gözetilmeden yapılacak çıkar öncelikli tercihler dünyâda da, âhirette de hepimizi yakar; son tahlilde bunu hatırlatmak isteriz.
Yeni seçim kararı süreç ve sonuçları îtibârıyla hayırlı olsun; gönüllerimiz de huzur ve de mutluluklarla dolsun diyerek sözü bağlıyor, yeni seçim süreci bağlamında, konunun devâmı niteliğindeki yazılarda buluşmak dileğiyle hepinize sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…