Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

UÇMAK’LA KAÇMAK ARASINDA!...

Geçen hafta ULUBEY YORUM gazetelerinin ikisi birden gelince ve ikisinde de yazımız olmayınca üzüldük. Önceki haftalarda gazeteler gelmeyip,ses soluk da çıkmayınca biraz rahat davranmış olmalıyız. Ancak, daha sonra hem Deniz Hanım, hem de Alaaddin Ağabey arayıp ta niye yazmadığımızı falan sorup da isteklerini ifâde edince, artık daha ihmâl etmememiz gerektiğini anladık. Bu, telefon gelmese de yazılar gidecek anlamına geliyor. Bizim de arzumuz bu aslında. İnşâllâh bir başka kesintiye yer vermeyiz. Hele hele, bu defâ arandığımızı da görünce bu isteğin daha da kuvvetlendiğini belirtmeliyiz. Zîrâ, ne demişler; Mârifet iltifata tâbîdir. Biz de ne kadar yazarsak o kadar memnun oluyoruz sonuçta. Yazmak bize göre kaçanı yakalamaktır biraz da. Biriktirmektir bir bakıma. Neyi derseniz; iyilikleri, güzellikleri, duyguları, düşünceleri. Toplum dağarcığına bir şeyler katmaktır. Kendi heybemizi de bunun zevkiyle tezyîn edip ıtırlandırmaktır. Çünkü, bunu bir defâ biz gönülden istiyoruz. Şimdiye kadar, yüzlerce diye ifâde edebileceğimiz yazı yazdık. Bölgemizin ve ülkemizin meselelerini, konularını paylaştık. İsimlere yer verdik. Duygu ve düşüncelerimizi dile getirdik. Bir nevî dertleştik. Paylaşarak, hüzünleri azaltmaya, mutlulukları çoğaltmaya çalıştık. Birlikte, geleceğe haber ve mesaj niteliğinde bilgi kırıntıları bıraktık. Belki gelecekte onlar da okuyup bizi halkalarına alacaklar ve dolayısıyla onlarla birlikte yaşamış gibi olacağız. Ya da, onlar böylelikle bizim soframıza gelerek paylaşım yapacaklar. Dahası, bu bağ bizi belki de hep birlikte sonsuza taşıyıp orada buluşturacak! Neden olmasın? Her neyse sevgili dostlar, bayağı uçtuk gibi oldu. Ama bunun hiç mahzuru yok! Niye derseniz; zâten, Cennet’in Yunus Dilindeki adı, daha doğrusu bu güzel kelimenin türkçesi UÇMAK! İsteyen şiirlerine bakabilir. Bu da bir yana, ve bundan önce, nasılsa Allâh bize hayâl edemeyeceğimiz ikramlarda bulunacak. Bunu biz söylemiyoruz, Efendimiz müjdeliyor: Cennette, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hayâl bile edilemeyen nîmetler vardır. [Buhârî] Bizler iyi kullar olduktan, iyi niyetli, hâlis insanlar olduktan sonra Allâh niye lütufta bulunmasın bizim taleplerimiz noktasında? O’nun güç, kudret ve rahmeti husûsunda sınır mı var? Öyleyse, O’nu seven, sevdiklerini seven ve sâlihlerden olmaya çalışanların hayırlısından her şeyi dileme hakları var. Daha doğrusu, bunda hiçbir mahzur yok! Aksine, bu Allâh’la aradaki bir özel kâlp bağlılığının tezâhüründen başka bir şey değildir ve de oldukça güzel şeydir. Her neyse; bir iki notla berâber bu günkü yazımızı noktalayalım. Öncelikle, Alaaddin (YÜKSEL) Ağabey’e Ağabey demek te zorlanacağız bundan sonra gibi sanki. Çünkü, gazetemizde yazdığı Bayram yazısında 12 torundan söz ediyor. Biz dede desek olmaz da, dayı ya da amca desek, o da uymuyor. Eğer müsâde ederse, ağzımızın alıştığı şekliyle Ağabey demeye devam edelim. Nasıl olsa bu onun büyüklüğüne halel getirmeyecektir. Kendisine çocukları, torunları ve diğer akrabâ-i taallükâtı ve de tüm sevdikleriyle berâber daha nice bayramlar idrâk etmesini Cenâb-ı Allâh’tan niyâz ediyoruz. Bu arada, bizim Bayram sonrası, gazetemiz için kaleme aldığımız DAYININ SİYÂSETİ, KURBANIN ZİYÂFETİ isimli yazımızla, SEÇİM-NÂME isimli manzûmemizi orducu.com, orduhursesgazetesi.com internet sitelerinden okuyabilirsiniz. Bir de, elbette ülkede üzücü şeyler oluyor. En son Ankara’da olanlar ortada. Artık alıştık maalesef. Felâket rakamları gitgide büyüyor. Ama, bu Türkiye’nin büyümesinden, dolayısıyla Büyük olduğunu düşünen ve de kendisini tüm dünyânın ağası gören küresel güçlerin bunu hazm’edememesinden kaynaklanıyor. Burada politik düşünmek olmaz. Başta kim olursa olsun bunlar olacak. Eğer bunlar olmuyorsa, yukardakiler perde gerisinde teslim bayrağını çekmiş demektir. Dolayısıyla, yurdunu seven herkes bunu görüp devletine destek vermeli. Kozlar mecliste paylaşılmalı. Şimdilik kısaca söyleyebileceğimiz bu kadar. Genelde ve yerelde bize özel konularda buluşmak, duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak üzere, önümüzdeki seçimlerin de milletimiz, memleketimiz ve de tüm insanlık için hayırlara vesîle olması dileğiyle hepinize sevgi ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 13 Ekim 2015 - Salı

UÇMAK’LA KAÇMAK ARASINDA!...

Geçen hafta ULUBEY YORUM gazetelerinin ikisi birden gelince ve ikisinde de yazımız olmayınca üzüldük. Önceki haftalarda gazeteler gelmeyip,ses soluk da çıkmayınca biraz rahat davranmış olmalıyız. Ancak, daha sonra hem Deniz Hanım, hem de Alaaddin Ağabey arayıp ta niye yazmadığımızı falan sorup da isteklerini ifâde edince, artık daha ihmâl etmememiz gerektiğini anladık. Bu, telefon gelmese de yazılar gidecek anlamına geliyor. Bizim de arzumuz bu aslında. İnşâllâh bir başka kesintiye yer vermeyiz.

Hele hele, bu defâ arandığımızı da görünce bu isteğin daha da kuvvetlendiğini belirtmeliyiz. Zîrâ, ne demişler; Mârifet iltifata tâbîdir. Biz de ne kadar yazarsak o kadar memnun oluyoruz sonuçta. Yazmak bize göre kaçanı yakalamaktır biraz da. Biriktirmektir bir bakıma. Neyi derseniz; iyilikleri, güzellikleri, duyguları, düşünceleri. Toplum dağarcığına bir şeyler katmaktır. Kendi heybemizi de bunun zevkiyle tezyîn edip ıtırlandırmaktır.

Çünkü, bunu bir defâ biz gönülden istiyoruz. Şimdiye kadar, yüzlerce diye ifâde edebileceğimiz yazı yazdık. Bölgemizin ve ülkemizin meselelerini, konularını paylaştık. İsimlere yer verdik. Duygu ve düşüncelerimizi dile getirdik. Bir nevî dertleştik. Paylaşarak, hüzünleri azaltmaya, mutlulukları çoğaltmaya çalıştık. Birlikte, geleceğe haber ve mesaj niteliğinde bilgi kırıntıları bıraktık. Belki gelecekte onlar da okuyup bizi halkalarına alacaklar ve dolayısıyla onlarla birlikte yaşamış gibi olacağız. Ya da, onlar böylelikle bizim soframıza gelerek paylaşım yapacaklar. Dahası, bu bağ bizi belki de hep birlikte sonsuza taşıyıp orada buluşturacak! Neden olmasın?

Her neyse sevgili dostlar, bayağı uçtuk gibi oldu. Ama bunun hiç mahzuru yok! Niye derseniz; zâten, Cennet’in Yunus Dilindeki adı, daha doğrusu bu güzel kelimenin türkçesi UÇMAK! İsteyen şiirlerine bakabilir.

Bu da bir yana, ve bundan önce, nasılsa Allâh bize hayâl edemeyeceğimiz ikramlarda bulunacak. Bunu biz söylemiyoruz, Efendimiz müjdeliyor:

Cennette, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hayâl bile edilemeyen nîmetler vardır. [Buhârî]

Bizler iyi kullar olduktan, iyi niyetli, hâlis insanlar olduktan sonra Allâh niye lütufta bulunmasın bizim taleplerimiz noktasında? O’nun güç, kudret ve rahmeti husûsunda sınır mı var? Öyleyse, O’nu seven, sevdiklerini seven ve sâlihlerden olmaya çalışanların hayırlısından her şeyi dileme hakları var. Daha doğrusu, bunda hiçbir mahzur yok! Aksine, bu Allâh’la aradaki bir özel kâlp bağlılığının tezâhüründen başka bir şey değildir ve de oldukça güzel şeydir.

Her neyse; bir iki notla berâber bu günkü yazımızı noktalayalım. Öncelikle, Alaaddin (YÜKSEL) Ağabey’e Ağabey demek te zorlanacağız bundan sonra gibi sanki. Çünkü, gazetemizde yazdığı Bayram yazısında 12 torundan söz ediyor. Biz dede desek olmaz da, dayı ya da amca desek, o da uymuyor. Eğer müsâde ederse, ağzımızın alıştığı şekliyle Ağabey demeye devam edelim. Nasıl olsa bu onun büyüklüğüne halel getirmeyecektir. Kendisine çocukları, torunları ve diğer akrabâ-i taallükâtı ve de tüm sevdikleriyle berâber daha nice bayramlar idrâk etmesini Cenâb-ı Allâh’tan niyâz ediyoruz.

Bu arada, bizim Bayram sonrası, gazetemiz için kaleme aldığımız DAYININ SİYÂSETİ, KURBANIN ZİYÂFETİ isimli yazımızla, SEÇİM-NÂME isimli manzûmemizi orducu.com, orduhursesgazetesi.com internet sitelerinden okuyabilirsiniz.

Bir de, elbette ülkede üzücü şeyler oluyor. En son Ankara’da olanlar ortada. Artık alıştık maalesef. Felâket rakamları gitgide büyüyor. Ama, bu Türkiye’nin büyümesinden, dolayısıyla Büyük olduğunu düşünen ve de kendisini tüm dünyânın ağası gören küresel güçlerin bunu hazm’edememesinden kaynaklanıyor. Burada politik düşünmek olmaz. Başta kim olursa olsun bunlar olacak. Eğer bunlar olmuyorsa, yukardakiler perde gerisinde teslim bayrağını çekmiş demektir. Dolayısıyla, yurdunu seven herkes bunu görüp devletine destek vermeli. Kozlar mecliste paylaşılmalı.

Şimdilik kısaca söyleyebileceğimiz bu kadar. Genelde ve yerelde bize özel konularda buluşmak, duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak üzere, önümüzdeki seçimlerin de milletimiz, memleketimiz ve de tüm insanlık için hayırlara vesîle olması dileğiyle hepinize sevgi ve saygılar sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.