Erdoğan DEMİR
Köşe Yazarı
Erdoğan DEMİR
 

VİCDANINIZIN SESİNİ DİNLEYİN EĞER VARSA

Öğündüğümüz, gurur duyduğumuz Osmanlı’nın yıkılış sebeplerine dair çok şey söylenip yazıldı. Bunların içerisinde ;“Yeniçeri’nin yozlaşması” dendi, “Sanayi Devrimi’nden geri kalması” dendi.  Bana göre en önemli nedenlerinden bir tanesi de Orta Doğu Petrol Yataklarıdır. Bu konu ile ilgili sizlere Raif Karadağ”n Petrol Fırtınası adlı eseriri okumanızı tavsiye ederim. Ben bu sağdığım nedenlerden bahsetmeyeceğim. Bu söylenegelen sebeplerin hepsinde birer hakikat payı vardır. Fakat yıkılışın önemli bir sebebi daha var ki, Osmanlı’nın hem de en zirvede olduğu zamanda dile getirilmişti bu önemli sebep; Bu da Nemelazımcılıktır, vicdansızlıktır. Bu toplumsal kara delik tarih boyunca, sadece Osmanlıyı değil nice fert, topluluk, cemaat, devlet ve imparatorluğu yutmuştu. Kanuni Sultan Süleyman, devletini olabilecek en yüksek seviyelere çıkarır; ama, “Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye de zaman zaman düşünür… Birçok meselede olduğu gibi, bu endişe edilecek düşüncesini süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi’ye açmaya karar verir. Keşfine, kerametine inandığı Yahya Efendi’ye el yazısıyla bir mektup gönderir: Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de, bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı?” diye özetler endişesini. Devrin kudretli sultanı Muhteşem Süleyman’dan gelen bu mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı ise gayet kısadır: Nemelâzım be Sultanım! Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bu söze bir mana veremez, endişesi daha da artar. Zira Yahya Efendi gibi bir zat, ciddi bir meseleye böylesine basit bir cevap vermezdi, vermemeliydi… Söylenmeye başlar: -Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta? Kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergahına gider. Bu sefer sitem dolu bir şekilde: Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al! diyerek, sorusunu tekrar sorar. Yahya Efendi duraklar: -Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim. -İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “nemelazım be sultanım!” demişsiniz. Sanki ‘beni böyle işlere karıştırma’ der gibi bir mana çıkarıyorum.” Yahya Efendi bunun üzerine, ibret dolu şu sözleri tarih gergefine nakşeder: -Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlıklar ayyuka çıksa…İşitenler de nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de, çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da, bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayiş ve emniyete vesile olan, itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…” Söyleneni dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, başını sallayarak da bunları tasdik eder. Söz bitince ikazlarının devamı için tembihte bulunur süt kardeşine. Sonra da memleketinde kendisini ikaz eden böyle bir alim olduğu için Allah’a şükrederek oradan ayrılır… Dostlar dünya toplumlarını şöyle bir araştırın bakın, Devletlerini yükseltenler, fetihler yapanlar hiçbir zaman “nemelazım” demediler. Evet, imparatorlukları, devletleri  “nemelazımcılık” yıkar, ama onları, bir vazife doğduğunda: “Bunu kim yapar?” sorusunu duyar duymaz, sağına soluna bakmadan: “Ben varım!” diyenler kurar ve yaşatır. Toplumumuz o hale gelmiş ki, sadece kendi menfaati için çalışan, sadece kendi çevresi için var olan ve vicdansız bir topluluk yetiştirdik. Bu hem iş adamlarında var, hem ailede var, hem de siyasi örgütlerde ve derneklerde var. İş adamlarımız en basitinden vatandaşlık görevi olan vergilerini tam anlamıyla ödemeye çalışmıyorlar. Aileler sadece kendi menfaatlerini düşünüp, komşularının zarar etmesine göz yumarlar.  Siyasiler ise sadece benim örgütüm ayakta kalsın düşüncesiyle, vatan imiş, millet imiş hiç birisi önemli değil. Memuru ve işçisi sadece kendi menfaatini düşünür. Öyleye kadar çalışır, öğleden sonra ise yoruldum diyerek vatandaşa daha sonra gel diyebiliyor. İşte sizlere çöküş nedeninin en basiti. Görev yaparken vicdanınızın sesini duyabiliyorsanız, o zaman görevinizde hem başarılı olurunuz, hem de vatandaşların sevgi ve saygısını kazanırsınız.  Sanatçı Müjde A. , Twitter hesabından şunları paylaşıyor: "Ucuz olsun diye pazara akşam gidip çürük sebzeleri alanlar, saltanat hayatı yaşayanlara oy vermiş..." Evet, avam tabakasına yükseklerden bakmayan, onların üzüntüleri ile üzülen, sevinçleriyle sevinen kişileri bu halk omzunun üzerine kaldırır. Vicdanlarınızın sesiyle, nemelazımcılık yapılmadan hak ettiğinizi alırsınız. Bu sanatçıya soruyorum; neden pazardan akşamüzeri ucuz sebze ve meyve alanlar kendilerinin beğenmediği kişilerin yanında yer alıyor.… 
Ekleme Tarihi: 08 Kasım 2015 - Pazar

VİCDANINIZIN SESİNİ DİNLEYİN EĞER VARSA

Öğündüğümüz, gurur duyduğumuz Osmanlı’nın yıkılış sebeplerine dair çok şey söylenip yazıldı. Bunların içerisinde ;“Yeniçeri’nin yozlaşması” dendi, “Sanayi Devrimi’nden geri kalması” dendi.  Bana göre en önemli nedenlerinden bir tanesi de Orta Doğu Petrol Yataklarıdır. Bu konu ile ilgili sizlere Raif Karadağ”n Petrol Fırtınası adlı eseriri okumanızı tavsiye ederim.

Ben bu sağdığım nedenlerden bahsetmeyeceğim. Bu söylenegelen sebeplerin hepsinde birer hakikat payı vardır. Fakat yıkılışın önemli bir sebebi daha var ki, Osmanlı’nın hem de en zirvede olduğu zamanda dile getirilmişti bu önemli sebep;

Bu da Nemelazımcılıktır, vicdansızlıktır.

Bu toplumsal kara delik tarih boyunca, sadece Osmanlıyı değil nice fert, topluluk, cemaat, devlet ve imparatorluğu yutmuştu.

Kanuni Sultan Süleyman, devletini olabilecek en yüksek seviyelere çıkarır; ama, “Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye de zaman zaman düşünür…

Birçok meselede olduğu gibi, bu endişe edilecek düşüncesini süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi’ye açmaya karar verir. Keşfine, kerametine inandığı Yahya Efendi’ye el yazısıyla bir mektup gönderir:

Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eyle de, bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı?” diye özetler endişesini.

Devrin kudretli sultanı Muhteşem Süleyman’dan gelen bu mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı ise gayet kısadır: Nemelâzım be Sultanım!

Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bu söze bir mana veremez, endişesi daha da artar. Zira Yahya Efendi gibi bir zat, ciddi bir meseleye böylesine basit bir cevap vermezdi, vermemeliydi… Söylenmeye başlar:

-Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?

Kalkar, Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergahına gider. Bu sefer sitem dolu bir şekilde: Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al! diyerek, sorusunu tekrar sorar. Yahya Efendi duraklar:

-Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.

-İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “nemelazım be sultanım!” demişsiniz. Sanki ‘beni böyle işlere karıştırma’ der gibi bir mana çıkarıyorum.” Yahya Efendi bunun üzerine, ibret dolu şu sözleri tarih gergefine nakşeder:

-Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlıklar ayyuka çıksa…İşitenler de nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de, çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da, bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayiş ve emniyete vesile olan, itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…”

Söyleneni dinlerken ağlamaya başlayan koca Sultan, başını sallayarak da bunları tasdik eder. Söz bitince ikazlarının devamı için tembihte bulunur süt kardeşine. Sonra da memleketinde kendisini ikaz eden böyle bir alim olduğu için Allah’a şükrederek oradan ayrılır…

Dostlar dünya toplumlarını şöyle bir araştırın bakın, Devletlerini yükseltenler, fetihler yapanlar hiçbir zaman “nemelazım” demediler.

Evet, imparatorlukları, devletleri  “nemelazımcılık” yıkar, ama onları, bir vazife doğduğunda: “Bunu kim yapar?” sorusunu duyar duymaz, sağına soluna bakmadan: “Ben varım!” diyenler kurar ve yaşatır.

Toplumumuz o hale gelmiş ki, sadece kendi menfaati için çalışan, sadece kendi çevresi için var olan ve vicdansız bir topluluk yetiştirdik. Bu hem iş adamlarında var, hem ailede var, hem de siyasi örgütlerde ve derneklerde var. İş adamlarımız en basitinden vatandaşlık görevi olan vergilerini tam anlamıyla ödemeye çalışmıyorlar. Aileler sadece kendi menfaatlerini düşünüp, komşularının zarar etmesine göz yumarlar. 

Siyasiler ise sadece benim örgütüm ayakta kalsın düşüncesiyle, vatan imiş, millet imiş hiç birisi önemli değil. Memuru ve işçisi sadece kendi menfaatini düşünür. Öyleye kadar çalışır, öğleden sonra ise yoruldum diyerek vatandaşa daha sonra gel diyebiliyor. İşte sizlere çöküş nedeninin en basiti.

Görev yaparken vicdanınızın sesini duyabiliyorsanız, o zaman görevinizde hem başarılı olurunuz, hem de vatandaşların sevgi ve saygısını kazanırsınız. 

Sanatçı Müjde A. , Twitter hesabından şunları paylaşıyor: "Ucuz olsun diye pazara akşam gidip çürük sebzeleri alanlar, saltanat hayatı yaşayanlara oy vermiş..." Evet, avam tabakasına yükseklerden bakmayan, onların üzüntüleri ile üzülen, sevinçleriyle sevinen kişileri bu halk omzunun üzerine kaldırır. Vicdanlarınızın sesiyle, nemelazımcılık yapılmadan hak ettiğinizi alırsınız.

Bu sanatçıya soruyorum; neden pazardan akşamüzeri ucuz sebze ve meyve alanlar kendilerinin beğenmediği kişilerin yanında yer alıyor.… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.