Hafta sonu Ordu AKM’de, Ordu Kent Konseyi’nin 2. Olağan Genel Kurulu vardı. Çok konuşmalar yapıldı, projeler tanıtıldı, sorular soruldu, görüşler açıklandı; hattâ Ordu’yu marka şehir yapacak 9 güzel proje onaylandı; lâkin, Medeniyet kelimesi, kırmızı ışıkta durulması, trafik kurallarına uyulması noktasında bir cümle içerisinde geçti yalnızca.
Elbette bu da önemli. Trafik, düzenli şehir hayâtının, insanlık profilinin, hattâ ahlâkî yapımızın, vicdânî durumumuzun açık bir göstergesidir. Hayât ta, hattâ dînî yaşantı da bir trafik kuralları manzûmesidir bu anlamda. Ama, medeniyet kelimesini bu şekliyle yalnız TEDES’e hasredip, orada bırakarak, daha öteye götürmemek, bizi insan ve topluluk olarak, adı şuursuzluk ve gaflet olan ve hiç sönmeyen bir kırmızı ışıkta asırlar boyu beklemeye, dolayısıyla, özellikle mânevî anlamda yerimizde saymaya mahkûm eder.
Evet, inkârı mümkün değil, göz görüyor; çok şeyler yapılıyor. Ama biz her şeyde kültürümüzün rengini görmek, irfanımızın havasını solumak istiyoruz. Bunun için de, 20'de 20 yapılan ilimizde Ak Parti’den çok daha gözle görülür, şimdiye kadarkilerden farklı, köklü uygulamalar bekliyoruz. Ordu'dan Ulubey'e, oradan diğer yerleşimlere, bunlara dâir duygu ve düşüncelerimizin neler olduğunu peyder pey yazacağız elbette, dilimiz döndüğünce.
MERKEZ ULUBEY!
Burada, Ulubey için bir istisnâyı belirtmemiz gerek. Başkan Îsâ TÜRKCAN, ilçe merkezine yapılacak bir büyük câmiden söz etmişti yazın. İki tâne birbirine yakın câmi varken böyle bir şeyin gündemde olması mânidâr. Sanırım, daha kapsamlı, çevresiyle berâber külliye şeklinde, toplumun nabzının attığı, merkezî, Ulu Câmi denecek bir câmi her hâlde bu. Tıpkı, Gürgentepe’deki gibi. Ama, çok iyi düşünülüp plânlanmalı. Tâbiri câizse, şehrin kucağına gönül rahatlığıyla yerleşmeli. Bir kaya gibi oturmamalı yâni.
İşte, eğer böyle olacaksa, buradaki câmi de bu anlamda önemli. Çünkü, gerçekten, meselâ, Gürgentepe’deki o câmi o ilçeye, plânı, programı, fonksiyonları ve yeri îtibârıyle çok yakıştı ve de ayrı bir hava kattı.
Ulubey’deki söz konusu câmi de, kentsel dönüşümle birleştirilip, bir bütün olarak güzelce plânlanınca, hem göze, hem de gönüllere hitap edebilecek, içe sinecek, bir proje ortaya çıkacak ve bu câmi ilçenin sosyâl dokusu ve gündelik hayâtına bam başka bir veche kazandıracaktır. Ama bu, kesinlikle, câmiin misyonuyla bütünleşecek ek birimlerle birlikte düşünülmek ve plânlanmak durumundadır.
Demek istediğimiz, kentlerde dönüşüm yapılırken, projelerde iç boyut, kültürel gerçeklik, irfânî hassâsiyet, yâni kısaca, Sn. Cumhurbaşkanımızın hep söyleye geldiği, MEDENİYET TASAVVURU, daha da açıkçası, işin ruh tarafı unutulmamalı. Burası biraz ihmâl ediliyor gibi sanki genel olarak.
Gerçi, Ulubey bağlamında, ziyâretlerde, sohbet aralarında gerek Îsâ başkan, gerekse Zekeriyâ Yılmaz’la kültürel konular da konuşuluyor elbette. Lâkin detaylara vukûfiyet imkânı olamıyor. Bizim tahayyül ettiklerimizin projede karşılığı var mı, yok mu; onu uygulanınca görebileceğiz ancak.
İşte bizim, son iki yazıdır vurgu yaptığımız kitabevleri konusu da, ilçede olması gereken câmi eksenli genel havanın bir parçası. Câmi, kitap, kültür, sanat, sohbet, kıraathâne, kitaplık, sedir, dîvan, dergâh, çarşı, Pazar; hepsi iç içe olarak birbirlerinin parçalarıdır. Bunları bir arada plânlamak sûretiyle mezc edecek bir plân, o şehri canlı yaşanan, sevgi solunan, muhabbet dokunan bir Anadolu şehri hâline getirecektir.
MÜBÂREK BELDE!
Ki, Ulubeyimiz, geçmişi, geleceği ve bu günüyle bu tasavvuru besleyecek birikim ve potansiyele sâhiptir. Yeterki arzu edilsin, böyle bir şeyin olabileceğine inanılıp adım atılsın; peşi gelecektir. Bizim Fâruk Atlı’nın, MÜBÂREK BELDE dediği kadar olmasa da, boş bir yer de değil sonuçta. Hele bir niyet edilsin; Ulubeyimizin zengin bir kültür damarı olduğu görülecektir.
Sizce, böyle çalışmalar, kültürel mekânlar, otantik bir çevre olsa, orada kütüphâne ve kitabevleri bulunsa, çocuklarımız uğrasa, hocalarımız, öğretmenlerimiz; kitap karıştırsalar, yaşlılara bir şeyler sorsalar, bir şeyler araştırsalar, şiir konuşsalar, makâle tartışsalar. Veyâ, o günün takvim yaprağını bir öğrenciye yüksek sesle okutarak paylaşsalar, zaman zaman sizler de uğrasanız, bizler de gelsek; güzel olmaz mı?
Herkesin rahatlıkla gelip dolaşabildiği, satın alsın, almasın, kitaplara bakıp, gerekirse bir kenara ilişerek okuyabildiği, konuşup sohbet edecek birilerini, kitap, kültür meraklılarını görebileceği bir kitap evi olmayan ilçeler, semtler ya da her türlü yerleşimlerdeki, sâdece gurbetten gelen, bize emânet edilmiş bu misâfir öğrenciler değil, yerliler de gariptir. Hattâ, oradaki insanların cümlesi öyledir.
Dolayısıyla, kentsel dönüşüm şekillendirilirken, sâdece mîmâr ve mühendislere değil, irfanlı ilim ve kültür adamlarımıza da danışmanın hayâtî önem arz ettiğini ve asıl sorumluluk ve de dikkât edilmesi gereken hassas noktamızın burası olduğunu belirtiyor, tüm yapılanların ilçemiz ve de insanlarımızın hem dünyevî, hem de uhrevî anlamda hayrına netîcelenmesi dilek, arzu ve temennîsiyle berâber hepinize sevgi, saygı ve de sonsuz mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…