Mâlumunuzdur, geçen hafta Ordu’da, öncekilere pek benzemeyen, duygusal ve de damardan bir Ak Parti-CHP polemiği yaşandı. Ak Parti Ordu İl Başkan Yardımcısı, Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı Halil Öz, CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’u, Ordu-Giresun Havaalanı'nın teknolojisi meyânında dillendirdiği iddiaları üzerine farklı argümanlarla berâber âdetâ topa tuttu. Bir nevî açtı ağzını, yumdu gözünü.
Nitekim, Halil Öz’ün Seyit Torun’a verdiği bu ateşli cevâba, CHP Ordu İl Başkan Yardımcısı Yusuf Furtun’un tepkisi de gecikmedi. O da, Halil Öz’den aşağı kalmayan, özgül ağırlığı yüksek bir duygusallıkla karşılık verdi.
DAMAR'DAN SÖZLER, ATEŞLİ CEVAPLAR!
Halil Öz, “Koca, koca adamlar gözümüzün içine baka baka yalan ve yanlış beyanatlarla milletimizi farklı yöne çekerek algı operasyonu ile kendi ayıplarını örtmeye çalışıyorlar” şeklinde başladığı açıklamasının devâmında, CHP Belediyesi’nin, yıllarca yönettiği kenti en son pis kokular içerisinde terk ettiğinden, Arap turistleri hor görüp ırkçılık ve ayrımcılık yaptığından, halkın CHP’ye ta 1950’de kırmızı ışık yaktığından falan söz ederek verip-veriştirmişti.
Tabiî, bu damardan sözler, karşı tarafı can evinden vuracak nitelikteydi. Söz konusu karşı cevapta, Halil Öz’ün hatâsını düzeltmesini isteyen CHP’li Furtun şöyle diyordu:“Genel Başkan Yardımcımız Sayın Seyit Torun’un yazılı soru önergesine cevap verebilecek makam Sayın Ulaştırma Bakanıdır. Devlette karşılıklılık ve hiyerarşi esastır. AKP il başkan yardımcısı Halil Öz’e, kendisini geliştirmek adına okumasını, araştırmasını, bilgi edinmesini tavsiye ediyor, milletvekillerini ve bakanı aşarak yaptığı bu hatayı düzeltmesini bekliyoruz.”
Tüm bunlar, tam CHP mantığını yansıtan tarzda sözler. Polemikten öteye geçmiyor. Haklılıktan ziyâde bir çarpıtma ve de saptırma söz konusu. İşlerine gelmeyince karşı tarafı hadsizlikle, câhillikle, köylülükle itham ederek vaziyeti kurtarmaya çalışıyorlar. Ama, öncelikle sözün doğruluğuna bakılır. Söylenen doğruysa gerisi teferruattır. Hem zâten burada karşılıklılık falan söz konusu değil. Belki de, gerçekler karşısında tutunamamanın akıl karışıklılığından söz edilebilir yalnızca.
CÂMİLER CHP'nin NESİ OLURDU?!
Her neyse; bizim asıl dikkâtimizi çeken, Halil Öz’ün, bu damardan açıklamaları arasındaki sıra dışı cümleleriydi. Şimdiye kadar, özellikle siyâsîlerin ağzından duyulan cinsten şeyler değildi bunlar.
“Orta Câmi’yi meşk yeri, Yalı Câmi’yi ahır, Hükümet Câmii’ni ot deposu yapan bu zihniyet hiç değişmedi ve de değişmeyecek!”
İşte, mevzûun en can alıcı yeri. Bizim de çok hayıflandığımız, kendimize ve de kentin -sözümüz ona siyâsî, akademik, kültürel, bürokratik, ekonomik cümle- elitlerine kızdığımız ve affedemediğimiz bir noktanın da altını çizeceğimiz yerdi burası.
Çünlü, Halil Öz’ün bu sözleri bize yabancı değil. Hattâ, yıllardır bildiğimiz bu gerçeği yazmak için zaman ve zemin kollarken, bu açıklamalar geldi ve de bugün bize bu fırsatı getirmiş oldu.
Biz bu sözleri, çok daha acı detaylarıyla, bizzat yaşayanlardan biri olan rahmetli İsmail Meydan Amca’dan duymuştuk. Bir gün Ordu’da, bir kültürel ortam olur, bir dergi çıkar, biz orada ayda bir geçmişe tanıklık eden büyüklerimizle röportajlar yayınlar, yerel kültüre hizmet ederiz hayâlleriyle vakit geçirirken amcamızın vefât haberini aldık. Allâh rahmet eylesin. Gerçekten, kendisiyle bir röportaj yapmayı kafaya koymuştuk. Ama nasip değilmiş. Daha böyle liste yaptığımız nice şahsiyetler hâtıralarıyla birlikte geçip gittiler.
BU GÖZLER NELER GÖRDÜ?
Her neyse. O ne anlatmıştı bize. Neler anlatmıştı ama, asıl anlatacakları gerideydi. Demişti ki; “Bu gözler neler gördü. Biz hep Demokrat Parti çizgisinde olduk. Çünkü biz CHP’nin ne olduğunu çok yakından gördük. Biz Selânik mübâdiliyiz. Babam Ordu’da kahve işletiyordu. Ben de çay getir-götür yardımcı oluyordum. Halk Partililerin gazino olarak kullandıkları Orta Câmi’ye çok çay taşıdım. Orada içki içildiğini gözlerimle gördüm. Yalı Câmii’n altı da tekel deposuydu. Kimi câmiler de samanlık, ot deposu ya da at tavlası olarak kullanılıyordu. Ah bu gözler neler gördü. İnşâllâh daha konuşur dertleşiriz!”
HALİL ÖZ'E TEŞEKKÜR ve BİR RİCÂ!
Gelgelelim, kısa sohbetimizde anlattığı bir diğer önemli husûsu sonraya bırakarak ve başlı başına bir başka meseleye eksen yapmak meyânında sözü burada bağlamak istiyoruz. Bu arada, güzel, dikkât çekici, damardan açıklamalarıyla dikkâtimizi çekip, içimizde ukde olarak kalan bu konuyu yazmamıza vesîle olan Halil Öz’e teşekkür ediyor, Ordu’da çok eksikliğini duyduğumuz yerel, kültürel enstrümanların canlandırılması, Belediye, Vilâyet, Üniversite ve STK’lar olarak elele canlı bir kültürel ortamın yaşandığı, Kültürle Turizmin en azından eşit olarak gündemde bulunduğu ve yaşandığı bir şehir inşâsı noktasında ilgilileri harekete geçirmede herkes gibi kendilerine de, özellikle 20’de 20’nin ihsas ettirdiği şekliyle bir duyarlılık ve de damardan alâka borcu ve sorumluluk bulunduğu husûsunu hatırlatıyor, maddesiyle-mânâsıyla daha güzel bir Ordu’da buluşmak dilek, arzu ve temennîsiyle berâber cümleye sevgiler ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…