Bilmem farkında mısınız? Zîrâ insan çoğu kez içinde bulunduğu nîmetleri göremeyebiliyor. Ama, meselâ bize göre Perşembe her bakımdan renkli, canlı, mûtenâ, bereketli, sıcak, insana ve insâniyete yakın, hoş bir yer. Doğası, câzibesi, gizemi, sükûnet ve nezâhetiyle sâkin şehir adını da fazlasıyla hak ediyor.
Geçen Pazartesi gün, Siverek'e geçiş öncesi, misâfereten burada bulunan büyük kızım ve İstanbul Bahçelievler Proje İHL’den naklini, biraz da ablasıgilin tâyini sebebiyle Ordu’ya almak durumunda olduğumuz küçük oğlumla berâber yaptığımız şöyle kısa bir tur bize bu duyguları fazlasıyla yaşattı. Çocuklar, belki biraz da, Bakırköy yoğunluğunda yaşadıkları aylar ve yıllardan sonra geldikleri Perşembe’nin ele avuca sığan, nezih, derli-toplu, sâkin havasına bayıldılar.
Önce, İmam-Hatip Lisesi’ne uğradık. İdâreyle konuştuk. Her ikisi de birer değerli öğrencimiz olan Müdür Şerâfettin GÜR ve Edebiyât Öğretmeni Sâlih ÇALIŞ Beylerin kahvelerini içerken bir yandan da okulla ilgili bilgiler aldık. Biraz da yer darlığı dolayısıyla mescidle birleştirilerek, İKRA’=OKU yazısıyla kompoze edilmiş kütüphâneyi gördük. Kitaplara baktık. Burada vakti de edâ ettik. Küçük, sevimli, sıcak, cıvıl cıvıl bir okul. Aynı bahçede birkaç okul var. Bu da havaya ayrı bir zenginlik ve de canlılık katıyor.
Burada, sâdece okullar değil, diğer resmî dâireler ve kurumlar da yan yana, iç içe. Kaymakamlık, Recep AKDAĞ Bakanımızın hanım memleketine cemîlesi sadedinde Hastâne büyüklüğünde Sağlık Ocağı, Halk Kütüphânesi, Müftülük, az ötede Belediye. Meydanın iki tarafında sevimli birer câmi.
Ceren’de tatlı ve çayın ardından Kışlaönü’ne, oradan da fenere kadar uzandık. Çocuklar da hiç itiraz etmediler. Nereye gidiyoruz falan demediler. Hava güzeldi, manzara da öyle. Neden etsinler ki? Hem bu civarda, bu seyir keyfini yaşayacakları, böyle bir hava soluyacakları bir başka yer var mı ki?
Nitekim, girişteki câmiden îtibâren çay ocakları, kahvehâneler, balıklar, balıkçılar, kayıklar, tekneler. Kimi tâmir yapıyor, kimi ağ örüyor, kimi motorunun üzerinde rutin işleriyle meşgûl. Ellerinde misineleri ve poşetleriyle yanımızdan geçip fenere doğru gidenler var.
Sizin anlayacağınız, o küçücük liman, denizin kıyısında dinlenen koca bir ummandaymışız, bir hayâl yolculuğuna çıkmışız hissi uyandırdı bizde. Oradan sâdece manzaralara değil, târihlere, coğrafyalara doğru akıp gittik âdetâ.
Mendireğin üstünden bakınca, az açıkta havuzlar. Bir taraf dağlar, tepeler, diğer taraf engin deniz. Oradan Perşembe’ye, sâhillere, Boztepe’ye, ufuklara doğru bakmanın doyumsuz zevkini tattık.
Gerçi, şu sıralar Perşembe’ye gitmek hâlâ biraz dolambaçlı. Geçen selde yıkılan köprünün yerine, biraz gecikmeyle ve de yanlış inşâ sebebiyle yıkılıp tekrar ele alınmak sûretiyle de olsa yenisi hızla yapılmakta, bitirilmeye çalışılmakta olduğunu görüyoruz.Bir an önce bitmesi dileğimiz. Ama, şöyle ya da böyle, her şekliyle Perşembe’ye gitmek güzel ve de her çileye değer.
Bakınız, zenginlik derken biz, isimlerinin çeşitliliği ve serüveninin bile onun ne kadar câzibedâr olduğunu, kültürel enginlik ve târih derinliğini gösterdiğini anlatmaya çalışacaktık. Geliniz görünüz ki konu Kışlaönü’ne, oradan sonsuz ufuklara doğru kaydı gitti. Bu da Perşembe’nin insanın aklını başından alış özelliğinin bir örneği oldu gördüğünüz gibi. Perşembe hem söyletiyor, hem de yazdırıyor sizin anlayacağınız. Allâh ömür verirse daha neler yazdıracak kim bilir?
Son olarak, çocuklarımın birkaç defâ; “Babacığım, bugünü hiç unutmayacağız; öylesine gibiydi ama, çok güzel oldu, iyi ki gelmişiz!” şeklinde hitapla ifâde ettikleri bu günü ve de Perşembe’yi biz de unutmayacağız inşâllâh diyoruz.
Sevgili dostlar; yine manilerle vedâ ederken, hiçbir şeyin kardeşliğimize mânî teşkil etmemesi temennîsi ve doyulmayan Perşembe’de doyumsuz güzellikler yaşamanız, sevdiklerinizle sonsuz mutluluklara da ulaşmanız dileğiyle hepinize saygılar ve de kâlbî muhabbetler sunuyoruz ves’selâm…
ÇINARDAN LİMANA
Perşembenin çınarı
Akıyor mu pınarı?
Yar çıkmış pencereye
Bakamıyom yukarı!
***
Vonanın ışıkları
Sarar sarmaşıkları
Fenerin yakamozu
Çağırır âşıkları?
***
Aşk bir güneş, nur saçar
Gönül kuş olur, uçar
Yârim arlı-edepli
Yanağında gül açar!
***
İftarın pidesi var
Sahurun bâdesi var
Neye alındı bilmem
Yârimin gidesi var!
***
Yağı alır külekten
Reçel yapar çilekten
Yârim toprak gönüllü
Farkı yok bir melekten!
***
Yâr mıdır, ağyâr mıdır
Sevgimi duyar mıdır
Darbe olmuş diyorlar
Vonada da var mıdır?
***
Çeşme dereye akar
Dere nereye akar
Aşkı hakîkî olan
Sanma gayriye bakar
***
Yakılma, yıkılma yok
Bir yere takılma yok
Her gün bir başkasıyla
Utanma sıkılma yok!
***
Düğün-dernek istiyor
Her gün görmek istiyor
Abim kaç kez uyardı
Herhal ölmek istiyor!
***
Kışla önünde liman
Kayıklar tüter duman
Dolaşmaya doyulmaz
Hey yârim aman aman!
***