Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

BİZİM ALÂADDİN ve LÂMBASI…

O, herkesin bildiği, hemen aklımıza geliveren,  masallardaki ALAADDİN değil bu. Gerçek birALAADDİN. Mâlum, öbürünün lâmbasından hep CİNçıkıyor ve, DİLE BENDEN NE DİLERSEN diyerek ümit ve sevinç aşılayıp çözümler sunuyor. Bizimkisine gelince, benzer sürprizler içermesi, orijinâllikler ve masalsı güzellikler taşımasına rağmen ilkinden oldukça farklı. Nasıl mı? Arz edeyim: Hemen konuya girmek gerekirse; bizim için, gazetemizin geçen hafta sürprizi Alaaddin YÜKSELhaberiydi. Nitekim, anlattıklarına gazetemizce de gereken yer verilmiş, manşet üstünden öte, sanki baş üstünde tutulmuştu. Eski ŞUAYİP’le ilgili açıklamaları detaylarıyla verilmişti. Kendisi, sevgi-saygı ve de hasretle karşılanmıştı bir nevî. Ben de, yöremizin hatırı sayılır münevverlerinden Mühendis Alaaddin YÜKSEL’in geniş açıklamalarını bir çırpıda okudum. Hem kendisini, hem gazetemizi tebrik ettim. “İşte bu!” dedim; hem gazetecilik, hem de vefâlı evlât olmak. Keşke, herkes onun gibi mesuliyet duygusuyla hareket edip bildiklerini bir şekilde toplumla paylaşsa; değil mi? GÜNDEM’DEN DÜNDEM’E… Gazete işte tam da budur sevgili okurlar! Sâdece günlük siyâset ve toplumsal olaylar ve polemikler değil, o yörenin kültür, sanat ve târihini yaşatma adına da bir şeyler yapacaksın. Bize yalnızcaGÜNDEM değil, DÜNDEM de lâzım sizin anlayacağınız. Ancak bu, tamâmen gazetelerin işi değil elbette. Onlarınkisi sâdece, buna zemin hazırlamak, imkân vermek, gücü nispetinde teşvik etmek, destek olmaktır. Asıl görev, o yörenin yöneticileri, kültür dernekleri ve okumuşlarına düşmektedir. Alaaddin YÜKSEL Ağabey de,  söylemek istediğimizin bir örneği olarak karşımızda duruyor şu anda. HOŞGELİŞLER OLA! Hoş geldin Alaaddin Ağabey. Seni böyle hep aramızda görmek istiyoruz. Bana sorarsanız; Alaaddin YÜKSEL Bey bu gazetede yer almalı.Başta, böylesi açıklamaları ve haberleriyle. Hattâ, dizi ya da köşe yazılarıyla sayfalarımızı ve köy odası sohbetlerimizi renklendirip zenginleştirmeli. Gazetemiz de buna seve seve evet diyecektir. Okuyucular da sonuçtan memnun kalacaktır. Bakınız, işte, yukarda söz konusu ettiğimiz haberle bize O, ŞUAYİP TEPESİ’nden ışık tuttu. Işıldağıyla, sâdece Şayıp düzünü değil, MELET HAVZASI ve Ordu târihini aydınlattı. Bir sürü insanı, sülâleleri, pehlivanları, âdetâ mezardan dâvet edip görüntüye getirdi. Günümüzde, oldukça yalnızlaşıp tenhâlaşan ŞAYIP ÇAYIRI sanki birden eski cıvıl cıvıl günlerine kavuştu. ŞAYIP ÇAYIRI, bizim de çocukluk hülyâlarımızı süsleyen yerlerden biriydi. Annemin köyü olması hasebiyle, biraz da bunun için bayramları iple çekerdik. Çünkü, bayram gelince Şayıb’a gitmek vardı. O çayırları-çimenleri, düzleri görmek vardı. Dut ağaçlarını, öbek öbek harmanları, grup grup insanları, koşan, oynayan çocukları görmek vardı. Civarda, orası gibi şenlik bir yer yoktu. Dükkânlarıyla da bir kasaba hüviyetindeydi. ŞUAYIB AYAĞI! ŞUAYİP KÖYÜ, hâlâ da bu yönleriyle farklı konumunu korumaktadır. Belediyemiz, elde ettiği avantajlı durumuyla burayı değerlendirmeli. Sayın başkanımız da sporcu kişiliği ile berâber burasını ulusal bir güreş etkinlik üssü hâline getirmenin yollarını aramalıdır. Zâten artık burası, Ulubey’in 2. Ayağı olarak görülmelidir. Tepesiyle berâber ŞUAYİP, Ulubey’in hem târihi, hem kültürü, hem turizmi, hem de sporudur. Ancak, Alaaddin YÜKSEL gibi daha başka isimler de çıkmalı ortaya. Bildiklerini yazmalı. Çevresinden araştırarak basın yoluyla paylaşmalı. Birileri de buna öncülük etmeli. Gazetemiz de yeni isimlere sayfalarını açacaktır. Hattâ belki, yeni yazı ve yazar arayışlarına girmeyi düşünebilecektir. YENİ DÖNEM, YENİ GAZETE… Böyle deyince şunu da söylemek gerekiyor ki, âcizâne fikrimiz, Ulubey’de yeni dönemle berâber, gazetemiz de kendine yeni görevler biçmeli. Yöre için taşıdığı değer ve icrâ ettiği fonksiyonun farkında olarak Ulubey’de kültürel canlanma adına bir şeyler yapmalı. Özellikle, eğer Belediye ya da bürokrasiden bir atılım gözlenmezse, gazetemiz bâzı şeylere öncülük edebilir. Yörenin eğitim, kültür, ilgili sivil toplum örgütleri ve bürokrasi çevrelerini bir araya getirerek plâtform oluşturabilir. En azından yayınlarıyla bir takım kültürel faaliyetleri ateşleyebilir. Benimkisi, yazının akışı içerisinde kopup gelen bir fikir sâdece. Takdir, tabiî ki ilgililerin. LÂMBA DA LÂMBA!   Ve de ŞUAYİP deyince durmalı sevgili okurlar. Orası bir hazîne. ALAADDİN’İN LÂMBASI gibi. Yazmakla bitmez. Gerçek Alaaddinler, en az hayâlî olanlar kadar lâmbalarındaki cinleri konuşturmalı. Zîrâ, insanlarımızın, özellikle genç nesillerin onların anlatacakları masalsı güzelliklere çok ihtiyaçları var. Geçmiş bağlamından kopan çağdaş insan darmadağın. Onu toparlayacak olan bu lâmbaların isli fakat hisli hüzmeleri. O silik ışıkların gölgelerinde saklı kalmış hakîkâtler. Yitirilmiş ortak güzellik ve değerler. Nitekim, biz de, lâmba deyince, uyku getirmeden bırakıp, gelecekte devam etmeyi umarak bugünlük bu kadar diyoruz. Bize ŞUAYİP sayfasını açtıran Alaaddin Ağabey’e de teşekkür ediyor, birikimlerinden istifâde etmek istediğimizi belirtiyor, gereğini kendisinden ve ilgililerden istirham ediyoruz. Biz de özel olarak ALAADDİN Ağabey’den, lâmbanın fitilini biraz daha ateşleyerek, başladığı aydınlatma sürecini yayın olarak sürdürmesini DİLİYOR, kendisine ve de okuyucularımıza sıhhat-âfiyet üzere hayırlı uzun ömürler, bereketli çalışmalar temennîsiyle berâber, herkese sevgiler, saygılar, sonsuz mutluluk niyâzlarımızı sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 06 Mayıs 2014 - Salı

BİZİM ALÂADDİN ve LÂMBASI…

O, herkesin bildiği, hemen aklımıza geliveren,  masallardaki ALAADDİN değil bu. Gerçek birALAADDİN. Mâlum, öbürünün lâmbasından hep CİNçıkıyor ve, DİLE BENDEN NE DİLERSEN diyerek ümit ve sevinç aşılayıp çözümler sunuyor. Bizimkisine gelince, benzer sürprizler içermesi, orijinâllikler ve masalsı güzellikler taşımasına rağmen ilkinden oldukça farklı. Nasıl mı? Arz edeyim:

Hemen konuya girmek gerekirse; bizim için, gazetemizin geçen hafta sürprizi Alaaddin YÜKSELhaberiydi. Nitekim, anlattıklarına gazetemizce de gereken yer verilmiş, manşet üstünden öte, sanki baş üstünde tutulmuştu. Eski ŞUAYİP’le ilgili açıklamaları detaylarıyla verilmişti. Kendisi, sevgi-saygı ve de hasretle karşılanmıştı bir nevî.

Ben de, yöremizin hatırı sayılır münevverlerinden Mühendis Alaaddin YÜKSEL’in geniş açıklamalarını bir çırpıda okudum. Hem kendisini, hem gazetemizi tebrik ettim. “İşte bu!” dedim; hem gazetecilik, hem de vefâlı evlât olmak. Keşke, herkes onun gibi mesuliyet duygusuyla hareket edip bildiklerini bir şekilde toplumla paylaşsa; değil mi?

GÜNDEM’DEN DÜNDEM’E…

Gazete işte tam da budur sevgili okurlar! Sâdece günlük siyâset ve toplumsal olaylar ve polemikler değil, o yörenin kültür, sanat ve târihini yaşatma adına da bir şeyler yapacaksın. Bize yalnızcaGÜNDEM değil, DÜNDEM de lâzım sizin anlayacağınız.

Ancak bu, tamâmen gazetelerin işi değil elbette. Onlarınkisi sâdece, buna zemin hazırlamak, imkân vermek, gücü nispetinde teşvik etmek, destek olmaktır. Asıl görev, o yörenin yöneticileri, kültür dernekleri ve okumuşlarına düşmektedir. Alaaddin YÜKSEL Ağabey de,  söylemek istediğimizin bir örneği olarak karşımızda duruyor şu anda.

HOŞGELİŞLER OLA!

Hoş geldin Alaaddin Ağabey. Seni böyle hep aramızda görmek istiyoruz. Bana sorarsanız; Alaaddin YÜKSEL Bey bu gazetede yer almalı.Başta, böylesi açıklamaları ve haberleriyle. Hattâ, dizi ya da köşe yazılarıyla sayfalarımızı ve köy odası sohbetlerimizi renklendirip zenginleştirmeli. Gazetemiz de buna seve seve evet diyecektir. Okuyucular da sonuçtan memnun kalacaktır.

Bakınız, işte, yukarda söz konusu ettiğimiz haberle bize O, ŞUAYİP TEPESİ’nden ışık tuttu. Işıldağıyla, sâdece Şayıp düzünü değil, MELET HAVZASI ve Ordu târihini aydınlattı. Bir sürü insanı, sülâleleri, pehlivanları, âdetâ mezardan dâvet edip görüntüye getirdi. Günümüzde, oldukça yalnızlaşıp tenhâlaşan ŞAYIP ÇAYIRI sanki birden eski cıvıl cıvıl günlerine kavuştu.

ŞAYIP ÇAYIRI, bizim de çocukluk hülyâlarımızı süsleyen yerlerden biriydi. Annemin köyü olması hasebiyle, biraz da bunun için bayramları iple çekerdik. Çünkü, bayram gelince Şayıb’a gitmek vardı. O çayırları-çimenleri, düzleri görmek vardı. Dut ağaçlarını, öbek öbek harmanları, grup grup insanları, koşan, oynayan çocukları görmek vardı. Civarda, orası gibi şenlik bir yer yoktu. Dükkânlarıyla da bir kasaba hüviyetindeydi.

ŞUAYIB AYAĞI!

ŞUAYİP KÖYÜ, hâlâ da bu yönleriyle farklı konumunu korumaktadır. Belediyemiz, elde ettiği avantajlı durumuyla burayı değerlendirmeli. Sayın başkanımız da sporcu kişiliği ile berâber burasını ulusal bir güreş etkinlik üssü hâline getirmenin yollarını aramalıdır.

Zâten artık burası, Ulubey’in 2. Ayağı olarak görülmelidir. Tepesiyle berâber ŞUAYİP, Ulubey’in hem târihi, hem kültürü, hem turizmi, hem de sporudur.

Ancak, Alaaddin YÜKSEL gibi daha başka isimler de çıkmalı ortaya. Bildiklerini yazmalı. Çevresinden araştırarak basın yoluyla paylaşmalı. Birileri de buna öncülük etmeli. Gazetemiz de yeni isimlere sayfalarını açacaktır. Hattâ belki, yeni yazı ve yazar arayışlarına girmeyi düşünebilecektir.

YENİ DÖNEM, YENİ GAZETE…

Böyle deyince şunu da söylemek gerekiyor ki, âcizâne fikrimiz, Ulubey’de yeni dönemle berâber, gazetemiz de kendine yeni görevler biçmeli. Yöre için taşıdığı değer ve icrâ ettiği fonksiyonun farkında olarak Ulubey’de kültürel canlanma adına bir şeyler yapmalı.

Özellikle, eğer Belediye ya da bürokrasiden bir atılım gözlenmezse, gazetemiz bâzı şeylere öncülük edebilir. Yörenin eğitim, kültür, ilgili sivil toplum örgütleri ve bürokrasi çevrelerini bir araya getirerek plâtform oluşturabilir. En azından yayınlarıyla bir takım kültürel faaliyetleri ateşleyebilir. Benimkisi, yazının akışı içerisinde kopup gelen bir fikir sâdece. Takdir, tabiî ki ilgililerin.

LÂMBA DA LÂMBA!

 

Ve de ŞUAYİP deyince durmalı sevgili okurlar. Orası bir hazîne. ALAADDİN’İN LÂMBASI gibi. Yazmakla bitmez. Gerçek Alaaddinler, en az hayâlî olanlar kadar lâmbalarındaki cinleri konuşturmalı. Zîrâ, insanlarımızın, özellikle genç nesillerin onların anlatacakları masalsı güzelliklere çok ihtiyaçları var. Geçmiş bağlamından kopan çağdaş insan darmadağın. Onu toparlayacak olan bu lâmbaların isli fakat hisli hüzmeleri. O silik ışıkların gölgelerinde saklı kalmış hakîkâtler. Yitirilmiş ortak güzellik ve değerler.

Nitekim, biz de, lâmba deyince, uyku getirmeden bırakıp, gelecekte devam etmeyi umarak bugünlük bu kadar diyoruz. Bize ŞUAYİP sayfasını açtıran Alaaddin Ağabey’e de teşekkür ediyor, birikimlerinden istifâde etmek istediğimizi belirtiyor, gereğini kendisinden ve ilgililerden istirham ediyoruz.

Biz de özel olarak ALAADDİN Ağabey’den, lâmbanın fitilini biraz daha ateşleyerek,

başladığı aydınlatma sürecini yayın olarak sürdürmesini DİLİYOR,

kendisine ve de okuyucularımıza sıhhat-âfiyet üzere hayırlı uzun ömürler,

bereketli çalışmalar temennîsiyle berâber, herkese sevgiler, saygılar,

sonsuz mutluluk niyâzlarımızı sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.