Şu sıralar, Hz. Ömer(ra)in; “EĞER BİZİ UYARMAZSANIZ SİZDE HAYIR YOKTUR, EĞER UYARILARINIZA ALDIRMAZSAK BİZDE HAYIR YOKTUR.” sözü zihnimizi çok meşgûl ediyor ve onun etkisiyle, üzerimizde bulunduğuna inandığımız, öncelikle uygulama olmak üzere yazma, konuşma ve hatırlatma görevimize daha bir önem atfetmeye çalışıyoruz.
Dost meclislerinde, çeşitli dâvetlerde, toplu mekânlarda, özellikle toplum ve ülkemizin menfaatine olacağını hesap ettiğimiz noktalarda, kısaca söz düşen yerlerde bundan kaçınmamaya gayret ediyoruz.
Muhâtaplara ağır geldiği kadar, söyleyen kişilere de zor gelen bu görev, gerçekte hakîkî dostluk ve sevginin göstergesidir. Hz. Ömer(ra)in yukardaki sözü bunun en çarpıcı delîli. Tabiî bu iş, başka gâyeler güdülmeden, samîmiyetle ve de gerçek adına yapıldığında.
Her neyse, bu gerçeklik aslında herkese, hepimize, bildiği kadarını söyleme ve uyarı görevi yüklüyor. Evde, âilede, toplumda, sohbet mekânlarında, kürsülerde, gazete sütünlarında, her neredeyse… Dolayısıyla bizim de, gerek burada, gerekse başka mahfil ve plâtformlarda elimizden geldiği, dilimiz döndüğünce yapmaya çalıştığımız bu.
Âyet-i Kerîme’de “Sizden iyiliğe çağıran, doğruluğu emreden ve kötülükten men eden bir topluluk olsun. İşte kurtulanlar (dünya ve âhirette selâmet bulanlar) yalnız onlardır.” (S. Âli Imran 104) buyuruluyor.
Bu konuda Hadis örnekleri de çok:
“Ya iyiliği tavsiye edip fenâlığa mânî olur (belâdan kurtulur)sunuz, ya da Allah şerlilerinizi hayırlılarınıza musallat eder. O zaman hayırlılarınız duâ eder, lâkin kabul olunmaz.” (Ramuz 345/11 )
“İyilikle emir ve kötülükten men etmeyi bırakan, Kur’an’a ve bana inanmış olmaz.” (Ramuz 96/8)
“Ümmetim dünyaya ehemmiyet verdiğinde, kendilerinden İslâm’ın azamet ve heybeti alınır. İyiliği emir ve kötülükten men etmeyi terk ettiğinde, vahyin bereketinden (Kur’an’ın nûr ve sürûrundan) mahrum kalır. Ümmetim birbirine kötü sözler söylediklerinde ise, Allah yanında itibarları kaybolur. (Hayır ve bereketten uzak kalır)” (Ramuz 55/3)
Hazret-i Huzeyfe R.A.: “Kötülüğü görüp de eliyle, diliyle men ve kalbiyle reddetmeyen kişi yaşayan ölüdür” demiştir.
Şunu bilmek gerekir ki; insanlık nasihatle kurtulur, selâmet bulur, doğrulara uyanır, gerçeğe ulaşır. Nasihat durursa anarşi artar, fitne çoğalır, belâlar kaynar, insanlar helâk olur; birlik, dirlik kaybolur. Bugün yaşadığımız yerel, ulusal ve de küresel keşmekeşin sebebi de bu. Bırakın müeyyideyi, sözle, îmâ ile bile uyarıyı kabul etmeyen sınırsız bir özgürlük saplantısı. Hiç böyle şey olabilir mi?
Kânunlar da olmasın o zaman. Kânun varsa, bir ölçü gerekiyor demekki demektir bu. O zaman, ölçülerin en güzelini, her şeyi bir ölçüyle yaratan Rabbin koyduğu, Rasûlünün uyguladığı prensiplerde aramak gerekir.
İşte burada İslâm Ahlâk ve fazîleti akla gelmektedir. Bu toplum onu bulmak, ona ulaşmak durumundadır. Ne gariptir ki, insanlar bugün, bu İlâhî fermandan, nebevî uyarılardan habersiz ve tamâmen aksini yapmakta, yine de yeryüzünde huzur aramaktadırlar...
Mâlik Bin Dinâr; “Sanki dünya sevgisi üzerinde sulha oturmuş da anlaşmışız; hiç kimse kimseyi uyarmıyor, emir ve yasaklara uymayı söylemiyor. Bu hal böyle devam etmez, Allahü Teâlâ bizi bu kadar serbest bırakmaz. Allah’ın hangi azâbına uğrayacağımızı bilmiyorum.” buyurdular.
"Sizden her kim bir kötülük görürse, onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu da, imanın en zayıf mertebesidir." (TİRMİZÎ)
Kötü gidişi durdurmada, diliyle uyarma önemli bir görev. Bunu açık kâlplilikle yapabildiğimizde her şey daha güzel olacak ama, gurûrun tavan yaptığı, böyle bir kültürün sinsice hazırlanıp yaygınlaştırıldığı bir çağı yaşıyoruz. Hâlbuki, Ebû Ümâme (RA)nin rivayet ettiği bir başka Hadîs-i Şerîf şöyledir: “Allahü Te âlâ buyurdu ki, kulumun bana yaptığı ibadetlerin en sevimlisi, rızam için nasihatte bulunması (emir ve nehiylerimi tebliğ etmesi) dir.”
Bunun artık anlaşılıp, yine çağın gerçekleri göz önünde bulundurularak yapılması gerekmektedir. Burada elbette, nasihatin sâdece bir öğüt, yalnızca bir kuru anlatım olmadığını hatırla(t)mak gerekir. Çünkü, nasîhatın tanımında yaşayışıyla örneklik etmek de vardır. Unutmamak gerekir ki; EN GÜZEL TEBLİĞ YAŞAMAKTIR!
Nitekim, ”Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap nedenidir." (Saf, 61/2-3) âyeti her müslümana özü-sözü bir olmak şekliyle örnek olmayı emretmektedir.
2018'in, bu gerçekler ışığında, birbirimize daha bir dostça ve samîmî davranıp her şekliyle yardımlaşarak tüm işlerimizi daha bir kolay kılmamıza, böylelikle âile, çevre, ilçe, il, ülke ve bölge ve de tüm insanlık olarak daha güzel ve mutlu günlere ulaşmamıza vesîle olması dileğiyle cümleye sevgiler, saygılar ves'selâm...