Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

PARK, ÇARK; 20’DE YİRMİ!

Hâinler, sahteler, istismârcılar; Yolu çok yaparlar, “yol”dan gitmezler! Hep sûret-i haktan görünürler de Karda yürür, izi belli etmezler…   Afrin’dir, Membiç’tir; değil umurda Burada yok mudur, orda olur da?! Savaş her yerde var; hırsta, gururda Mevzîleri aslâ geriletmezler!...   Gayrette çokturlar, hayr’ette zayıf Parasız işlerden almazlar keyif Hiç üzmez onları sendeki hayıf Dâvâ ateşiyle yanıp tütmezler!   İdâre âlîdir, görev muhterem! Gizlilik esastır, sırdadır kerem! Lâkin muammâlar ediyor verem; Çünkü, Allâh için gâye gütmezler!   Yalansa, gösterin şöyle bir eser; Kültürden, irfandan, inançtan eser! Târih bu gidişle bizlere küser Kentte Halkçılardan farklı gitmezler!   Eskiden çatıydı, şimdi gökdelen; Komisyon derdinde her başa gelen! Ne Selçuk, ne Beylik; bu kent bir Helen! Pontus artıkları, aslâ bitmezler!,              Hani yeni çehre; imaj, dönüşüm? Böyle miydi hayâl, bu muydu düşüm? Yansımıyor silûete görüşüm; Ne söylersen söyle; hiç işitmezler!   Elbette, her şeyi Allâh görüyor Kazak deyip gelen çorap örüyor İçim eziliyor, rûhum eriyor Kaale alıp da hiç eyitmezler…   Yaşanılan, çâresizlik, ızdırap Teknikte mükemmel, etikte harap Bu halka, gençliğe Sen acı Yâ Rabb Mânâları için hiç seyitmezler!...   100’er küsur dönüm iki koca park; Câmisiz, kıblesiz dönmektedir çark! Halk Parti’yle nedir aradaki fark? Görmek’çin rüyâya bile yatmazlar!   Neyin zevki vardır damaklarında? Hangi şarkı şakır dudaklarında? Gezip dolaşırken sokaklarında Yeni Ordu hayâlini tatmazlar!...   Var mıdır? Soru’nun geldi sırası; 20’de 20’nin bir hâtırası? Silinmiyor kentin baht-ı karası! Ruhsuz zihniyeti dama atmazlar!   Eskiden az olan şimdi çoklaştı! İş betonsa, Boztepe’ye yaklaştı Yeşil dünyâ mantolandı, aklaştı! Taştan kâlplileri hiç aratmazlar…   Aldıkları oyla oyun oynarlar Semirir, şımarır; fık fık kaynarlar Kimseyi ne dinler, ne de anlarlar Bir düşmüşe varıp, elin tutmazlar…   Makamlar, mevkîler kendi bileği!? Niye ırgalasın halkın dileği?! Çarkları döndürür, kendi feleği! Özge hesaplara hîle katmazlar!…   Atı alıp Üsküdar’dan aştılar Dünyâlıkta asırlardan taştılar! Hüsranları için çok uğraştılar! İnşâllâh günâhı bize satmazlar!   Mâzur görün feryâdımı erenler! Muzdarip dâvâya gönül verenler Adâlet, Kalkınma yola girenler Set çekmiş önüne hacıyatmazlar!   Nûrânî tırlamış, tutulur değil! Sözleri, yenilir-yutulur değil! Yine de yabana atılır değil; Başkaca ayılıp, şâra yetmezler!...   Kahır götürüyor, ne dense azdır Dünyâ dedikleri; çengidir, cazdır Ordum, hasret ile inleyen sazdır Belki artık, âh u zar yaşatmazlar!..   Ne derler; ümit, fakirin ekmeği?! Çok isterim kenti şehir görmeği! Siyâset paklar da gönü-gömleği Güzel dilekleri ikiletmezler!...   Aranan tasavvur, medeniyettir; Doğruluk, dürüstlük, hüsnüniyettir Nezâket, zerâfet, samîmiyettir Gayrı, daha daha erteletmezler!...   O zaman Ordumuz güpgüzel olur! Nezih çehresiyle öp-özel olur Baharı kasîde, güz gazel olur İnşâllâh mâzeret, naz üretmezler!   Kenti şehir yapan şiiriyettir İyi düşünceler, güzel niyettir İlkeye, ülküye merbûtiyettir Niye, böylesine gayret etmezler?!
Ekleme Tarihi: 24 Ocak 2018 - Çarşamba

PARK, ÇARK; 20’DE YİRMİ!

Hâinler, sahteler, istismârcılar;

Yolu çok yaparlar, “yol”dan gitmezler!

Hep sûret-i haktan görünürler de

Karda yürür, izi belli etmezler…

 

Afrin’dir, Membiç’tir; değil umurda

Burada yok mudur, orda olur da?!

Savaş her yerde var; hırsta, gururda

Mevzîleri aslâ geriletmezler!...

 

Gayrette çokturlar, hayr’ette zayıf

Parasız işlerden almazlar keyif

Hiç üzmez onları sendeki hayıf

Dâvâ ateşiyle yanıp tütmezler!

 

İdâre âlîdir, görev muhterem!

Gizlilik esastır, sırdadır kerem!

Lâkin muammâlar ediyor verem;

Çünkü, Allâh için gâye gütmezler!

 

Yalansa, gösterin şöyle bir eser;

Kültürden, irfandan, inançtan eser!

Târih bu gidişle bizlere küser

Kentte Halkçılardan farklı gitmezler!

 

Eskiden çatıydı, şimdi gökdelen;

Komisyon derdinde her başa gelen!

Ne Selçuk, ne Beylik; bu kent bir Helen!

Pontus artıkları, aslâ bitmezler!,

 

           Hani yeni çehre; imaj, dönüşüm?

Böyle miydi hayâl, bu muydu düşüm?

Yansımıyor silûete görüşüm;

Ne söylersen söyle; hiç işitmezler!

 

Elbette, her şeyi Allâh görüyor

Kazak deyip gelen çorap örüyor

İçim eziliyor, rûhum eriyor

Kaale alıp da hiç eyitmezler…

 

Yaşanılan, çâresizlik, ızdırap

Teknikte mükemmel, etikte harap

Bu halka, gençliğe Sen acı Yâ Rabb

Mânâları için hiç seyitmezler!...

 

100’er küsur dönüm iki koca park;

Câmisiz, kıblesiz dönmektedir çark!

Halk Parti’yle nedir aradaki fark?

Görmek’çin rüyâya bile yatmazlar!

 

Neyin zevki vardır damaklarında?

Hangi şarkı şakır dudaklarında?

Gezip dolaşırken sokaklarında

Yeni Ordu hayâlini tatmazlar!...

 

Var mıdır? Soru’nun geldi sırası;

20’de 20’nin bir hâtırası?

Silinmiyor kentin baht-ı karası!

Ruhsuz zihniyeti dama atmazlar!

 

Eskiden az olan şimdi çoklaştı!

İş betonsa, Boztepe’ye yaklaştı

Yeşil dünyâ mantolandı, aklaştı!

Taştan kâlplileri hiç aratmazlar…

 

Aldıkları oyla oyun oynarlar

Semirir, şımarır; fık fık kaynarlar

Kimseyi ne dinler, ne de anlarlar

Bir düşmüşe varıp, elin tutmazlar…

 

Makamlar, mevkîler kendi bileği!?

Niye ırgalasın halkın dileği?!

Çarkları döndürür, kendi feleği!

Özge hesaplara hîle katmazlar!…

 

Atı alıp Üsküdar’dan aştılar

Dünyâlıkta asırlardan taştılar!

Hüsranları için çok uğraştılar!

İnşâllâh günâhı bize satmazlar!

 

Mâzur görün feryâdımı erenler!

Muzdarip dâvâya gönül verenler

Adâlet, Kalkınma yola girenler

Set çekmiş önüne hacıyatmazlar!

 

Nûrânî tırlamış, tutulur değil!

Sözleri, yenilir-yutulur değil!

Yine de yabana atılır değil;

Başkaca ayılıp, şâra yetmezler!...

 

Kahır götürüyor, ne dense azdır

Dünyâ dedikleri; çengidir, cazdır

Ordum, hasret ile inleyen sazdır

Belki artık, âh u zar yaşatmazlar!..

 

Ne derler; ümit, fakirin ekmeği?!

Çok isterim kenti şehir görmeği!

Siyâset paklar da gönü-gömleği

Güzel dilekleri ikiletmezler!...

 

Aranan tasavvur, medeniyettir;

Doğruluk, dürüstlük, hüsnüniyettir

Nezâket, zerâfet, samîmiyettir

Gayrı, daha daha erteletmezler!...

 

O zaman Ordumuz güpgüzel olur!

Nezih çehresiyle öp-özel olur

Baharı kasîde, güz gazel olur

İnşâllâh mâzeret, naz üretmezler!

 

Kenti şehir yapan şiiriyettir

İyi düşünceler, güzel niyettir

İlkeye, ülküye merbûtiyettir

Niye, böylesine gayret etmezler?!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.