Her şey ne çabuk oldu bitti. Şimdi de sanki seçimin üzerinden aylar-yıllar geçmiş gibi. Hâlbuki geçen cumâ seçim öncesiydi. Bugün de 5. Gün. Çok şükür güzel bir seçim süreci yaşadık. Sonuç ta mükemmel. Bu cumâ çok daha sâkin, ümitli, bayram vasfını fazlasıyla barındıran bir sükûnet atmosferi arz ediyor. Ortalık rahatladı çok şükür. Dolayısıyla, oldukça târihî niteliği bulunan ve gelecekte etkileri çok olacak bu seçimin sonuçları millete, memlekete, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı olsun inşâllâh.
Bu sonuçla, öncelikle dünyâ gereken cevâbı aldı. O, tek tek eli öpülesi aziz milletimiz, herkesin bir bir ağzının payını verdi. Dünyâda, böyle başka bir millet daha yok. Bu, Allâh’ın bu bereketli topraklara bir lütfu. Hiç kimse otursa, bu kadar güzel, öncesinde çok bilinmeyenden, bu çok bilinenli, çok dersler çıkarılacak, işte budur denilecek nitelikte bir tabloyu ortaya koyamaz. Vel’hâsıl; olursa, ancak bu kadar olur sevgili dostlar. Öylesine keyif verici bir tabloyla karşı karşıyayız.
DÜNYÂ’YA SELÂM, YOLA DEVAM…
Nasıl derseniz; Yüce Milletimiz, başta Reis’e, “aman sen başımızda dur, dünyânın bu ülkeye ihtiyâcı var, ülkenin de sana! Burası en çok sana yakışıyor, sen kimseye aldırma, otur şurda hele!” dedi. Hem de, beklenenden daha yüksek ve de kâlbinin taa derinliklerinden gelen içten bir sesle. Nitekim, sonuçların en güzel tarafı, ülkemizdeki bayram havası bir yana, dünyâ müslümanlarının kutlama ve şenlik sahneleriydi. Ne mutlu, bu millet ümmete, hattâ tüm mazlum dünyâya ümit bahşedecek, hayâllerini sürdürmesini sağlayacak bir tercih ortaya koymuştu. Ezilen coğrafyaların insanlarının ümit ışıkları parlamış, göz pınarları Kevser, hayâlleri cennet olmuştu. Târih canlanmış, coğrafya heyecanlanmış; bayraktarlık ta, sancaktarlık ta devam ediyordu. Başın aklı yerindeydi, gözü ufukların daha da üzerindeydi. Gövdeye müjdeler olsun!
PARTİYE “MERHABÂ!”; NEDEN ACABÂ?
Gelgelelim, Millet Reis’e en yüksek pâyeyi verirken, onun, türedilerin vitrin yaptığı, kimi çeteleşmiş işbirlikçilerin liste olduğu, savruklaşan, rengi uçuklaştıkça uçuklaşan partisine de, selâm yerine merhaba demekle araya biraz mesâfe koyarak, en okkalı cevabı vermeyi ihmâl etmedi. Olursa ancak bu kadar olur. Söylene söylene dillerde, yazıla yazıla kalemlerde tüyler bitti, kimse kaale almadı. Hadi, şimdi de alınmasın bakalım!
Tabiî millet, öncelikle sömürgen, zâlim, yayılmacı dünyâ globallerine, sonra onların yerli işbirlikçi göbellerine, onların oyunlarının farkında olduğunu, bu topraklarda artık kendilerine ekmek olmadığını, kötü emellere karşı tüm varlığını ortaya koymaya hazır, bu şuur ve kararda, dolayısıyla, eski camların bardak olduğunu haykırdı.
Elbette, bunun daha daha okkalısını da, daha önce de kısmen ifâde ettiğimiz, eksenden kopmuş, kibre düşmüş, halkın hassâsiyetlerini umursamaz hâle gelmiş, vitrinleri düzensiz, listeleri özensiz, savrulduğu âşikâr, teşkilâtı târümâr, belediyeleri pür çıkar Ak Parti’ye oldu.
Reis ve de Cumhur ittifâkı kazandı ama, iktidar partisi AK Parti kaybetti. Zafer sarhoşluğu her yerde sabahlara kadar sürdü. Zaferi en çok sâhiplenenler de, imajları, kibirleri, yanlış icraatları ve de şahsiyetsizlikleriyle partiye en çok zarar verenlerdi. Ekranlarda en çok boy gösterenler de onlardı.
Ama, Reis’in de daha balkon açıklamasındaki ilk sözlerinden anladığımız kadarıyla, hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak. Hem de olmamak zorunda.
GİDİLMEYEN KÖYLER, EHL-İ KEYF BEYLER!
Salı günü Ulubey’deyiz. Hiç hafta günü gibi değil. Ortalık bomboş. Hem de ayrıca Halk Eğitimde muhtarlarla toplantı var. İnsanlarla konuşuyoruz, partinin Ulubey’de hiç çalışmadığını, miting yapmadığını, diğer partilerin 2’şer, 3’er büyük toplantı ve mitingler yaptıklarını, köyleri, mahalleleri, işyerlerini, evleri dolaştıklarını ifâde ettiler. Muhtarlar, gelmelerinden geçtik, kendilerinin ya da âzâların telefonla bile aranmadıklarını söylüyorlar.
Evet süre kısaydı ama bu öbür partiler için de böyleydi. Hem çalışma aday ve çevresinden ibâret kalmamalıydı. Özellikle Ulubey ve Ordu Merkez ilçede teşkilâtların çok ilgisiz kaldıkları, sahaya çıkmadıkları şeklinde değerlendirmelere şâhit olduk.
Sait İnan en çok çalışan adaydı bize göre. İlçe dolaşmaları bir yana, televizyon programlarıyla da sesini her tarafa duyurduğuna inanıyoruz. Hattâ bâzı ilçelere 3 defâ gittiğine, zaman geçirmeden mümkün olduğunca çok ziyâretler yaptığına şâhidiz.
GARİP ULUBEY, MAHZUN ORDU…
Geçen yazımızda, bu gayrete ve de özellikle Reis’in Ordu mitingindeki kalabalığa bakarak "BİR SEYİT, BİR SA(y)İT" dedik ama olmadı. Ancak, yine de REİS’in aldığı oyu parti almış olsaydı bu bal gibi olacaktı. Lâkin Ordu’da çok özel bir durum var ki, ülke genelinde 10 olan Reis ve Parti arası oy farkı Ordu’da 2 misline yakın olarak 17’nin üstünde. Ordu bu anlamda çok daha kötü durumda yâni. Neden acabâ? Bu elbette behemahal masaya yatırılacaktır. Bakalım bir iyileştirme olabilecek mi?
MERKEZ'DE KAZANAN CHP...
Şunu da söylemek gerekir ki; Ordu-Ulubey bölgesinde 2 milletvekiliyle kazanan CHP’dir. Bunda iktidar partisinin aday listesi ve de sıralama hatâsının etkili olduğu açıktır. Bu konuda yorumu ve düşüncelerimizi zamana bırakarak, bu bağlamda, özellikle Ulubey’in bu sâhipsizliği, onca avantajlı konum ve durumuna rağmen bunca mahzûniyeti noktasında kafa yormamız gerektiği ortada. Ancak, bu dönem gündeme gelen Sait İnan, Kadem Adalı gibi arkadaşların, inşâllâh samîmiyetleriyle ortaya koyacakları sâhiplenmeleri ve bizlerin de destekleriyle berâber bundan sonrasının farklı olabileceğini öngörebiliyoruz.
Seçimin ülke ve coğrafya için ilaç olduğu kadar, özelde Ulubey’e her şeye rağmen bir tazelenme ve canlanma, ilgi odağı olma keyfiyetini getireceği inancıyla berâber, tekrar hayırlı olmasını diliyor, cümleye sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…