Kendine has, her makamın nağmesi;
Nihâvend dizisi rast olur sanma…
Güzeller içindir gözün değmesi;
Gamsız bîgâneler hast’olur sanma…
Sevdâya düşmeden, yanmaz yürekler
Lezzet-i hicrâna kanmaz yürekler
Vuslatı bir gâye sanmaz yürekler
Dertsizi, yara'na dest olur sanma…
Leylâ’sı olmayan Mecnûn olur mu?
Çölün ateşinden memnûn olur mu?
Çilesiz; efsâne-efsûn olur mu?
Nasipsiz nâdânı mest olur sanma!
Dertler birer lütuf özge kullara;
Meyve eziyet mi yüklü dallara?
Besmelesiz çıkılırsa yollara;
Nefisten günâha rest olur sanma!
Yaşayıp gidersen yönsüz, âvâre
Sonunda kalmak var; nâçar, bîçâre
Nûrunu kaybeden varıyor nâre
Hep gülen şeytanı dost olur sanma!
Selîm duygu gerek, hem akl-ı selîm
“Yevme lâ yenfau”da, kalb-i selîm
Güzele varmaksa, güzel gidelim
Eğrilikle, doğru kast olur sanma…
Yıldızlara yol bul çökmeden dağlar
Sîretinde edep, sûretinde ar
İyilikler nurdur, kötülükler nâr
Günâhı kendine jest olur sanma!
Gönül makâmını geçme meyânsız
Hayâtını yaşa zarar-ziyânsız
Başa gelen, geldiğinde apansız
Tekrardan bir daha test olur sanma!...
Nûrânî, gayreti bırakma elden
Fayda gelir sanma yabandan elden
Ayrılma doğrudan, şaşma güzelden
Çakal derisinden post olur sanma!...