Salı günü Karadeniz Tiyatro Salonu'nda yapılan Ordu Kent Konseyi Kongre Organizasyonunu bir kaç açıdan farklı değerlendirmek istiyorum. Daha açık söylemek gerekirse, konseyin, isminin heybeti ve hey’etiyle mütenâsip, beklentilere cevap verecek boyut ve nitelikte fonksiyonellik arzetmesi bağlamında, sergilenen ve katılanların genel algısına dönüşen ve sesli îtirazlara sebep olacak açıklıkta infiallere sebebiyet veren işleyiş tarzı ve süreçlerine kimi itirazlarımız söz konusu. Önce bir defâ, sadece merkez değil Ordu Vilayetinin tamamını kapsayan ve yüzlerce STK'sı ve bunların onbinlerle ifaade edilecek üyesi bulunan bir temsiliyetin tek listeyle seçime girme gayreti, koskoca OBB ve onun katılımcı olması gereken karakteri adına oldukça güdük kalmıştır. Belli ki, önceden kendileri enine boyuna hazırlamış, alt yapısını kurmuş, plânını-programını yapmış, hazırlıksız yakalanan haziruna, guya onlar da unutulmamış havası vermek için 10 dk. içerisinde müracaat alınabileceği bildirilmiştir.
Meselâ. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği olarak biz de kamu yararına çalışan bir kuruluşuz. En azından çok seslilik ve de katılımcılık adına önceden bizden niye isimler bildirmemiz istenmemiştir. Sonuçta bu isimler genel kurulda oylanacak. Burada bir beklenti de söz konusu değil, sadece oraya gelenleri konu mankeni gibi değerlendirmeye, biz listemizi belirledik, siz de oylayın, sizin burada bulunuş sebebiniz sadece bu demeye getirilmesine tepkiliyiz. Bu el çabukluğu görüntüsü, yenileşme süreci sergileme durumundaki OBB'de, Başkan Dr. Mehmet Hilmi Güler'in başta yaptığı ümit verici, kuşatıcı, herkesin konsensüsüne medar olan konuşmasına rağmen kurum bünyesindeki ve onun çevresinde halelenen mantalitenin değişmeye niyeti olmadığı, her şeyin eski tas, eski hamam, körler sağırlar birbirini ağırlar sadedinde devam ettiğinin göstergesi olmuştur. Diğer yandan, özellikle, STK temsilcisi olmaktan öte, ayrıca emekli bir İmam-Hatip Öğretmeni olarak, oradaki sunucunun. Cami derneklerini davet etmediklerini bir marifetmişçesine söylemesini, ondan güç olan kimi konuşmacıların, bunda isabet edildiğini, çünkü bu kesimle kent ve mimarinin alakasının bulunmadığını ifade etmesi ayrı bir garabet olmuştur. Ben burada, kendisi de bir İmam-Hatipli olan sunucunun, misyonu adına bir gayretinin bulunmadığının ötesinde gayrıya şirinlik sergilemesini yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Cami derneklerinin, dolayısıyla Diyanet camia ve görevlilerinin doğrudan olmasa da dolaylı olarak bu işlerden anlamazlar pozisyonunda değerlendirilmelerini de ayrıca kınıyorum. Kaldı ki, eğer bu asgariden bir estetik zevk gerektirmekten öte bir meslek meselesiyse, başkan dahil, önerilen listede iş adamı, tüccar ve müteaahhitler olduğu açıktan görülüyor da, ne oranda mimar ya da mühendisin bulunduğu merak konusudur. Bundan öte, Belediye öncelikle bina ve çevredir. Her mahallesinde en az 3-5 cami, kurs vs. olan ve avlu ve arsalarıyla oldukça yekun teşkil eden bir alana sahip bulunan, ilimizde sayısı bir-kaç binlerle ifade edilebilecek bir devasa mevcudiyeti Konseyimizin sözcülerinin göz ardı edip dışta tuttuğunu övünerek ifade etmesi talihsizlik olmuştur. Camilerimiz ve çevresinin daha estetik ve beledî anlamda daha işlevsel olması adına Konsey ve Belediyenin bu kesimle daha içiçe ve yakın olması, konseyin hikmet-i mevcudiyetine daha uygun düşmekte olduğu açık bir gerçek değil midir? Vel'hasıl, dün katıldığım söz konusu kongre programından, Karadeniz'in yıldızı, ülkemizin yükselen değeri Ordu'muz, onun OBB'si ve Hilmi Güler'li yeni dönemi adına büyük hayal kırıklığı ile ayrıldım. OBB'mizin ilgi alanındaki ve bünyesindeki diğer birimlerinde de durum böyleyse, sadece başkanın GÜLER olması ve hiç eksik olmayan o sıcak tebessümü özlediğimiz yeni ve güpgüzel Ordu için yeterli olmayacaktır. Çünkü, görüldüğü gibi ulusalda da, yerelde de çok şeyler değişse de, başkanlar yenilense de onun geleneksel dinamikleri hükmünü icrâya devam ediyor.
Sonuç îtibârıyle, kendini bir şekilde seçkin konumuna yükselten, belediyeye yakın durmak ve de daha ilerilere fotoğraf göndermek isteyen seçkinlerin belirlediği hissi uyandıran bu tablo öteden beri dışarıda olagelenler için hiçbir anlam ifâde etmemiş, her şeyler hep olduğu gibi olmuştur.
Kısaca, Kent Konseyi, kent soyluların belediye destekli konseyi veyâ bir lokali, kulübü ya da locası olarak arz-ı faaliyet eyleyen bir kurum görüntüsü vermemelidir. Hilmi Güler Belediyesinde Kent Konseyi deyince akla MEDENİYET TASAVVURU, GÖNÜL BELEDİYECİLİĞİ, ANADOLU İRFANI gibi kavramların gelmesi umulurdu. Orada öyle bir dünyâ yoktu. Bu kavramlar hiç telaffuz edilmedi. Ama inşâllâh uygulamalarda bizleri yanıltırlar.
Dileğimiz, hiç olmazsa bundan sonraki kongrelerin tüm kesimleri samimiyetle kucaklayıcı, kimseyi küçümsemeyen ve de dışlamayan, yangından mal kaçırır tarzında bir havası bulunmayan, mizansen niteliğinden uzak, diyânet ve ilâhiyât câmiası dâhil, tüm çevrelerin ciddîye alındığı, bizzat göreve dâvet edilip oylamaya sunulma şansı yakaladığı, herkesin içine sinen, vicdanları rahatsız etmeyen, tüm STK ve toplum kesimlerinin kendisini rahatlıkla ait htiği bir yapı ve mantaliteye kavuşmasıdır.
Son olarak, güzel Ordumuzun ve nesillerimizin hayrı adına değerlendirme ve temennîlerimizi paylaşırken, değerli okurlarımıza sevgi ve saygılar sunar, yeni yönetime hayırlı çalışmalarında üstün başarılar diler, güzel Ordumuzun maddî-mânevî yükselişi adına, çıkar gözetmeden samîmî gayret gösteren herkese sevgi ve de saygılar sunarız ves’selâm…