İdareci yok diyecekse asık suratla dememeli. Tatlı dille söylemeli. Çünkü bu makamlar millete hizmet etmek için var. Hangi makam mevki olursa olsun, orada oturanın rütbesi ne olursa olsun... Mahkeme, kadıya mülk değildir. Bu makamların hepsi milletin emanetidir. Kim olursa olsun, kamu adına yetki kullanıyorsa, maaşını halkın vergisiyle alıyor.
Maaşından verdiği vergiyle senin maaşını ödeyen halka caka ve fiyaka yapamazsın. Eşinle tartışmış olabilirsin, çocuğunla ilgili bir sorunun olabilir, maaşı beğenmiyor olabilirsin. Türkiye 85 milyon. Bu işler, senden benden ibaret değil. Bu işten memnun değilsen, memnun olabileceğin başka işler var. Ama o makamda oturduğun müddetçe sen vatandaşa asık suratla davranamazsın.
İyi yönetim ilkeleri böyledir. Kanuna uygun hareket etmek, ayrımcılık yapmamak, vatandaşa ölçülü davranmak, yetkiyi kötüye kullanmamak, eşit davranmak, tarafsız olmak, dürüst, nazik, şeffaf olmak... Bunlar aslında bizim inancımızda olan şeyler.
Bunlar, Peygamber Efendimizin sünnetinde olan şeyler. Bir kısmını yitirdik. Ama “iyi yönetim ilkeleri” diye dünyada yaygınlaşmış. Biz de bunları yeniden hatırlıyor ve hatırlatıyoruz.
Yönetim de sadece güler yüzden oluşmamaktadır. Adil bir şekilde, fakir zengin ayrımı yapmadan, eş dost gözetmeden, kariyer gözetmeden hizmeti adil şekilde yapmalıdır.
Devamlı hazreti Ömer'den bahsetmek şeref dahil, hiç bir şey kazandırmaz, Ömer gibi adaletli iş görmek sizlere şeref kazandırır.
Ömer'in kullandığı mumun devamlı reklamını yapanlar, bakıyoruz ki, devletin malı deniz düşüncesindeler.
Devletin kapısı milletin kapısıdır. Görünmez kapıların arkasına geçip, kapıları kapatıp, kapının önüne bir de bekçi gibi görevli yerleştirilmesi hiç de Başkanın istediği bir yönetim şekli değildir.
Kapılar ardına kadar açık bulundurulmalı. Gelen vatandaş sizlerin kiminle konuşup görüştüğünüzü görse kıyamet mi kopar.
Nasıl olsa yanınızdan çıkarken görecek. Neden kapılar arkasında görüşüyorsunuz ki.
hiç kimse kendisini bulunmaz Hint kumaşı gibi zannetmesin.
Ben varsam bu iş yapılır, yoksam bu iş yapılmaz gibi düşünceler hiç de hoş değildir.
Devlet daima on sekiz yaşındadır.
Halit Bin Velid"in niçin görevden alındığını bir hatırlayın.
Devletin dini adalettir. Eğer adaletli davranırsanız, başarı Allah"tan gelir.
Yoksa başarıyı ne komutanınıza, ne memurunuza ne de müdürünüze bağlamayın.
Başarı da, başarısızlık da, zaafiyet de Allah"tandır.
Tabii siz bunları isterseniz Allah”da nasip eder.
Kişi ne isterse Allah verir. Bela isterseniz Allah bela verir. Hayır murat ederseniz Allah hayır murat eder.
Padişahın birisi bir rüya görür. Çağırır adamlarını bir rüya yorumcusu bulmalarını ister.
Rüya yorumcusu padişahı dinler ve der ki.
Tüm sevdikleriniz sizden önce ölecekler. Padişah:
Kovun bu adamı. Bu nasıl rüya yorumcusu. Böyle yorum mu olur. Bana başka bir yorumcu bulun. Gibi sözlerle rüya yorumcusunu kovdurur.
Başka bir yorumcu gelir. Padişah gördüğü rüyayı anlatır. Rüya yorumcusu Padişaha der ki:
Allah size uzun sağlıklı ömürler versin Padişahım. Tüm sevdiklerinizden fazla yaşayacaksınız.
Şimdi siz söyleyin önceki yorumcunun söylemi ile ikinci yorumcunun söylemi arasında ne fark var.
Sadece söylem farkı. Ölüm soğuktur değil mi?
İkincisi ise sağlık ve güven vererek uzun ömür dileyerek yine de Padişahın tüm sevenlerinin padişahtan önce öleceklerini tatlı bir dille söylemiş.
Yanınıza gelen kişilere böyle soğuk ve yüksekten bakarak cevap verirseniz, halkın gözünden düşersiniz.
Hiçbir şey yapamazsanız bile vatandaşı öyle bir ikna etmelisiniz ki, vatandaş o işinin yapıldığını zannetsin.
İşinin yapılmadığı için değil de yapılmadığı için sevinebilsin.
Ama bakıyoruz ki, yüzünüzden düşen bin parça.
Yanınıza gelen vatandaşa sanki; Neden geldin ki, gelmeden çık git dercesine soğuk ve karartılmış bir kaş ve gözle bakmanız hiç de hoş değil.
Yanınıza gelen vatandaş iyi ki siz varsınız. Siz olmazsanız bu kuruma veya bu işletmeye gelmem diyebilmeli sizlere.
Oturuşunuz faul
Duruşunuz ofsayt
Konuşmanız penaltı.
Hiçbir şey yapmadan veya yapamamadan sadece bu dünyayı ben yarattım (haşa) dercesine yürümeniz ise kırmızı karttır.
Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme. Sen ne küçük dağların boyuna ulaşabilirsin ne de yeri delebilirsin.
Bu tavsiye biz Müslümanlar içindir. Fetva vermiyorum ha, fetva makamı Diyanettir.
Bu günlükte bu kadar. Sürçü lisan ettik ise affola.
Allaha emanet olun.