Hatırlayacaksınız; geçen haftaki yazımız,Halil Amca’nın (Gümüşsoy) ziyâreti ve anlattıkları bağlamında orman ve ormancı eksenli olmuştu. Ormancı deyince, mâlum, bunun geçmiş yıllarda bizzat yaşanmış hikâyeleri çoktur. Hikâyelerin çokluğu türkülerinden belli. Ne de olsa tarım toplumuyuz. Ormanlarımız var; yaylalarımız, fidanlıklarımız hep hayâtımızın bir parçası. Bir köy çocuğu olarak ağaçlarla iç içe bu günlere geldik. Bu günün ağaçtan ürken, fidana dokunmaya korkan, bahçeye girmeye çekinen gençlerine bakarak, iyi ki de öyleydik diyoruz.
Sevgili okurlar, sonuçta, bölge îtibarıyla bol yağışlı bir iklim kuşağındayız. Ağaçtan öte, bitki florası zengin topraklarda yaşıyoruz. Şehrimizde kurulmakta olan botanik parkı belki bu anlamda dikkâtleri buraya daha fazla yoğunlaştıracaktır. Ama yine de çevremizdeki zenginliklerin hiçbir zaman idrâkinde olamayacağımız gibisinden bir kanaate sâhibiz. Çünkü insanoğlu yaşadığı güzellikleri zamanla kanıksar ve de farkındalık pozisyonu olmaz, geliştiremez.
Şâir bunu ne güzel ifâde etmiş;
OL MÂHÎLER Kİ, DERYÂ İÇREDİRLER; DERYÂYI BİLMEZLER!
(Balıklar suyun içindedirler ve fakat bunun farkında değillerdir. Yâni, sudan çıkıp patıranmadıkça suyun kıymetini anlayamazlar.) denizle birlikte yeşillerimizi gören, yaylalarımıza çıkan Arap turistlerin bizlerin Cennette yaşadığını söylemeleri boşuna değil. Nitekim, dün Akpınar, Ulubey, Çongara, Şayıp, Eymür güzergâhında akraba, eş-dost ziyâretleri yaptık.
Tabiat, fındık mevsiminde ayrı güzeldi, şimdi ayrı güzel. İnsanlar bağda-bahçede, ev yanlarında. Bahçe ve çevre temizliği yapıyorlar. Çoğu da fasulye hasadında. Meyveler elbetteki unutulmuyor. Eski pancarlıkların yerini alan seralar da ilgilenenleri boş çevirmiyorlar. Evlerimiz, harmanlarımız, her yanlarımız güzel elhamdülillâh.
Torunun askere gitmesi dolayısıylaALLÂH KAVUŞTURSUN’a gittiğimiz Ali Amca’nın oraya gelince, konu nerden açıldı bilmiyorum, Ormancılara dâir bir anekdotu, esprili uslûbuyla anlattı:
BİR ZAMANLAR HÂKİMLERDEN BİRİ…
Hep bilinip anlatılagelen ve sizlerin de biliyor olabileceği hâliyle, hâkimlerden biri bir keşif görevi nedeniyle bir köye gitmiş. Kılığıyla kıyâfetiyle farklılığı hemen belli olan hâkime yolda denk gelip ayak-üstü hoş-beş ettikleri bir nine sormuş:
- Oğlum, sen necisin, ne iş yaparsın?
- Ben ilçeden geliyorum; görevim hâkimlik!
- Yâ, öyle mi, çok güzel ama, yavrucuuum, sen iyi bir çocuğa benziyorsun; azcık daha okuyup ta ormancı olamadın mı? deyivermiş. Tabiî, ninemizin hâkime verdiği bu karşılığa oradakilerin güldüğü gibi amcam da bu hâdiseyi gülerek anlattı. Bunu, hâkim değil de kaymakam ya da mühendis, vâli vs. şekliyle anlatanlar da var.
Neyse sözü uzatmadan yazının eksenini oluşturan asıl nükteye gelelim. Geçen haftaki köşemizin AMAN ORMANCI, YAMAN ORMANCI! Başlıklı yazısını büroda okuyunca Gölköylü İrfan Ağabey de (ÖZBİLEN) konuya müdâhil olup bir hâtırasıyla katkıda bulundu. O hep muhabbetli, konuşkan hâliyle girdi konuya:
2 KİŞİLİK TEK BİLET!
“Meselâ benim de tanıdığımMesudiyeli Ormancı Kör İshak vardı. Tek gözüyle öyle araba sürerdi ki, hayret ederdiniz. Hem de o zamanın dar, kaygan, virajlı yollarını düşünün. Dik, yokuş, uçurum. Her neyse. Şimdi görseniz inanmazsınız. Öyle yollardı. Hele Mesudiye yolunun virajları meşhurdu.
Bir de Kör İssîn vardı. Bunlar uyumlu bir ikili oluştururlardı. Birinin sağ gözü görmüyor, diğerinin sol. Anlatacağım şey farklı.
60’lı yıllar. Bu ikisi Bican’ın sinemasına geliyorlar. MİLLET SİNEMASI. Sinemaya gidecekler. Kör İshak nüktedan, muzip bir adam. Lâfçı yâni. Gişeye gidiyor. Görevliye;
- Bize 2 KİŞİLİK TEK BİLET ver!
- Ne dediniz amca?
- Bize 2 kişilik tek bilet ver dedim ya!
- O nasıl olacak öyle, 2 kişiye tek bilet? Hiç olur mu?
- Allâh’tan kork be adam! Bize bak şöyle; benim sağ gözüm görmüyor, onun da sol. İki kişi, iki göz, tek bilet. Bu kadar basit! Bunda anlamayacak ne var?
Biletçinin kafası karışmış, ne söyleyeceğini de şaşırmış. Dediklerini de çâresiz yerine getirmiş!
Rahmetli İshak Amca lâfı sözü dinlenir sempatik bir adamdı. Toplu yerlerde konuşur, ağzına bakıtırdı. Allâh rahmet eylesin… Âmin…
Dünyânın ve özellikle yakın çevremizin manzaralarını görüyorsunuz. Rabbimiz kimseleri ağlatmasın. Bu aziz milleti, bu toplumu konuşmaktan, dostluktan, muhabbetten, gülmekten, birlikten, dirlikten ayırmasın. Tüm kardeş coğrafyalara da bizler gibi güzel günler göstererek, hep birlikte daha güzel yarınlara izzetle, şerefle, üstün muvaffakiyetlerle koşmayı, daha güzel günler görmeyi, dünyâ ve âhiretin mutluluklarına ermeyi nasîp eylesin ves’selâm…