Ayten YÜKSEL
Köşe Yazarı
Ayten YÜKSEL
 

BİR ELMANIN İKİ YARISI OLMAK ZORDUR

                    21 Mayıs 2000 tarihinde sevgili Eşimle hayatlarımızı birleştirdik. Değerli Nuri Kahraman Hocamız nikah törenimizin sunumunu üstlenmiş ve şöyle bir konuşma yapmıştı: “Çiftlerimizin isimleri, Ayten ve Serhan. Birinin isminin baş harfi A, birinin de S. Benim aklıma şöyle bir espri geldi: İnşallah AS ve HAS bir evlilikleri olur diye temenni ediyorum.” Hocamız iyi ki böyle bir temennide bulunmuş. Bugün bizim evlilik yıldönümümüz ve birlikte geçirdiğimiz on beşinci HAS yılımız.                     Maalesef günümüzde boşanma sayıları giderek artıyor. Hiç tahmin etmediğimiz ya da konduramadığımız birçok insan anlaşamayıp, evliliklerini sonlandırıyor. Elbette her insan mutlu bir yaşam için mücadele verip, birlikteliğini sürdürmeye çalışmaktadır. Benden çok daha tecrübeli ve uzun yıllar evliliğini sürdüren çiftlerin affına sığınarak, evlenmek isteyen ya da evli olan çiftlere birkaç öneride bulunmak istiyorum.                     Evlilik Peygamber Efendimizin sünneti ve de toplumumuzun en kutsal yapı taşıdır. Öncelikle, Rabbim herkese doğru insanı nasip etsin: Evlenmeden önce çok iyi görünen, evlendikten sonra değişen insanlardan uzak tutsun,  özü sözü bir, kötü alışkanlıkları olmayan, dürüst insanlarla karşılaştırsın.                     Her insan birbirinden farklı fıtratlarda yaratılmıştır. O nedenle, bir elmanın iki yarısı olmak çok zordur. Farklı renklerden, farklı yerlerden, farklı kitaplardan, farklı televizyon programlarından, farklı işlerden hoşlanabiliriz. Zevklerimiz birbirine uymayabilir; ama önemli olan birbirini tanıyıp, ortak bir noktada buluşabilmektir. İki ayrı dünyası olan, iki ayrı insanın, aynı çatı altında birlikteliğini sürdürebilmesi için, karşılıklı anlayış ve hoşgörü olmazsa olmaz! Elbette, aile, eğitim, yetiştiğimiz şehirler farklı olabilir; ancak birbirinin dilinden iyi anlayan iki insan bu farkı çok iyi kapatabilir. İki taraf da birbirine açık ve net olmalıdır, duygu ve düşüncelerini saptırmadan,  şeffafça ifade edebilmelidir. Gelecek için yapılan planlar, hayata dair alınması gereken kararlar birlikte alınmalıdır. Birbirine danışarak, istişare ederek, tatlı dille, asla kötü sözler kullanmadan diyalog kurulmalıdır.                     Karşılıklı saygı, evliliğin en temel unsurudur. Özellikle, her iki tarafın da ailelerine karşı saygılı olması gerekmektedir. Ailede sevemediği ya da fikirleriyle uyuşmadığı insanlar olabilir. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir; ama tekrarlıyorum saygılı olmalıdır. Hiçbir insan, anne babasını ve kardeşlerini bir yana atamaz, onları değiştiremez, eşler de herkesi olduğu gibi kabullenebilmeli, kimseyi değiştirmeye ya da ailesinden uzaklaştırmaya çalışmamalıdır. Çünkü, kendileri de yarın bir çocuk sahibi olup yuva kuracaklarken, ortaya çıkan huzursuzlukla bu yuvanın temelini zedelemekten kaçınmalıdırlar. Çekirdek bir aile, dedeler, anneanneler, babaanneler, amcalar, dayılar, teyzeler, halalar, yengeler ile anlam kazanır ve güçlenir.                          Güven olmayan bir birliktelik düşünmek çok zordur. Eğer güven olmazsa, şüpheler ve gereksiz endişeler ile birbirini yıpratan eşler, zaman içinde boşlukta kalır, olmadık yere kalpler kırılır. Sen değil, ben diliyle konuşarak her sorunu, aklına takılan her konuyu muhabbetle çözmek gerekir. Sorunlarını ya da kırgınlıklarını başkalarının yanında dile getirmek yerine, yalnızken konuşup çözümlemek gerekir. Zira, başkalarının yanında eleştirilmeyi her insan kaldıramaz. Çiftler birbirlerinin kusurlarını örtmeli, birbirlerini tamamlamalıdır. Hatasız, kimse olmaz. Özür dilemek bir erdemdir. Gurur yapıp, af dilemeyi kendine yakıştıramayan insanlar, telafisi olmayan başka yanlışlara düşebilir. Hele de eşlerden biri öfkeliyken diğerinin sakin kalması çok mühimdir. Tartışıp, birbirini kırmaktansa, susarak  büyük bir erdem göstermek en güzelidir.  Zaten susan taraf öfkesi geçince, diğer tarafın kalbinde yücelir, hatta boşuna öfkelendiğini düşünüp üzülür. Bu tecrübe sayesinde de başka olaylara daha dikkatli yaklaşır.                     Çocuk, evin neşesidir, evliliğin en güzel yanıdır. Bıcır bıcır konuşmalar, gülmeler, eve renk katar. Hayat başka bir güzellik kazanır. Fakat, anne baba olmanın sorumluluğu, hiçbir zaman eş olmanın önüne geçmemelidir. Eşler önce birbirlerinin isteklerini daima ön planda tutmalıdır. Çocuk asla bir sorun olmamalı, çözümün ta kendisi olmalıdır. Ailece, ortak kararlar alınarak, birlikte sosyal aktiviteler yapılmalıdır. Özellikle akşam yemeklerinde, herkes bir arada olup kenetlenmeli ve varsa sıkıntılar konuşulmalıdır. Ara sıra baş başa sohbet etmek için de ortam hazırlanmalı veya yemeğe çıkarak da, özel konular konuşulmalıdır.                     Kimi zaman aile içinde, kimi zaman aile dışında sorunlar olabilir. Acılar, kederler, sağlık problemi, ölüm, maddi sıkıntılar hepsi başımıza gelebilir. Birbirini dinleyerek, birbirine destek olarak hayatın yükünü paylaşmalıdır. Ancak dışarıdan gelen sorunları, ailenin merkezinde tutmamalı, eşini ve çocuklarını ihmal etmemelidir. Başkalarını evliliğine asla karıştırmamalı ve başkalarının sözlerinden ya da olumsuz davranışlarından asla etkilenmemelidir. Kendinden ve eşinden emin olan insana, kimse zarar veremez.  İyi günde, kötü günde hep bir arada olmak ve eşine desteğini göstermek konusu açıldığında hep şu örneği veririm. Sevgili eltim Betül umulmadık bir hastalığa yakalanıp, tuzsuz yemek yemek zorunda kaldığında  Betül kendi yemeğini ayırmak istemiş ; ancak eşi Serdar Ağabeyim O’na: “Senin yaşadığın duyguları ben de paylaşır, senin hissettiğini ben de hisseder, senin gibi tuzsuz yerim.” demiş.  Şükürler olsun ki ailemde güzel evliliklere verilebilecek çok örneğim var. Sevgili  Suzan Yengem ailemizin en büyüğü  Hadi Ağabeyimle evlendiğinde çocuk yaşlarındaydı ve kalabalık bir ortama girdi. Yengeden öte, ablalık, annelik yaptı bizlere.  Kayınvalide, kayınpeder ayrımı yapmadan evimizin tüm sorumluluğunu üstlenerek, büyük bir fedakârlık gösterdi.  Halen de tüm sorunlarımızla ilgilenmekte. Birbirleriyle dayanışma içinde olan eşler daima kazanır, kaybetmez.                     İnsan her zaman neşeli, güler yüzlü olamayabilir. Ama eşinden bir selamı, bir tebessümü kesinlikle esirgememelidir. Evde sorunlar olabilir, işte sorunlar olabilir. Ama eşler arasında ne yaşanırsa yaşansın, sabah uyandığında “günaydın”, işe yolcu ederken “hayırlı işler”, akşam kapıyı açtığında “hoş geldin”, gece yatarken “iyi geceler” demek evliliğe değer katar. Selamlaşmak önce evimizde, sonra dışarıda olmalıdır. Bunu, tüm çiftler alışkanlık haline getirmelidir. Eşler, birbirini neden seçtiğini ve ilk günkü heyecan verici duygularını sık sık hatırlamalı, birbirlerine de hatırlatıp evliliklerini canlı tutmalıdır.                     Otuz yıla yakın süredir evli olan ve evlilikleri ile örnek teşkil eden Sevgili Ayşegül Ablam ve Yalçın Ağabeyim şu anda Antalya’dalar. Yalçın Ağabeyim Antalya Tıp Fakültesi’nde karaciğer rahatsızlığı nedeniyle tedavi olmakta ve Ayşegül Ablam yanında en büyük destekçisi. İnşallah en yakın zamanda sağlıkla evlerine döner ve mutlu hayatlarına devam ederler. 
Ekleme Tarihi: 21 Mayıs 2015 - Perşembe

BİR ELMANIN İKİ YARISI OLMAK ZORDUR

                    21 Mayıs 2000 tarihinde sevgili Eşimle hayatlarımızı birleştirdik. Değerli Nuri Kahraman Hocamız nikah törenimizin sunumunu üstlenmiş ve şöyle bir konuşma yapmıştı: “Çiftlerimizin isimleri, Ayten ve Serhan. Birinin isminin baş harfi A, birinin de S. Benim aklıma şöyle bir espri geldi: İnşallah AS ve HAS bir evlilikleri olur diye temenni ediyorum.” Hocamız iyi ki böyle bir temennide bulunmuş. Bugün bizim evlilik yıldönümümüz ve birlikte geçirdiğimiz on beşinci HAS yılımız.

                    Maalesef günümüzde boşanma sayıları giderek artıyor. Hiç tahmin etmediğimiz ya da konduramadığımız birçok insan anlaşamayıp, evliliklerini sonlandırıyor. Elbette her insan mutlu bir yaşam için mücadele verip, birlikteliğini sürdürmeye çalışmaktadır. Benden çok daha tecrübeli ve uzun yıllar evliliğini sürdüren çiftlerin affına sığınarak, evlenmek isteyen ya da evli olan çiftlere birkaç öneride bulunmak istiyorum.

                    Evlilik Peygamber Efendimizin sünneti ve de toplumumuzun en kutsal yapı taşıdır. Öncelikle, Rabbim herkese doğru insanı nasip etsin: Evlenmeden önce çok iyi görünen, evlendikten sonra değişen insanlardan uzak tutsun,  özü sözü bir, kötü alışkanlıkları olmayan, dürüst insanlarla karşılaştırsın.

                    Her insan birbirinden farklı fıtratlarda yaratılmıştır. O nedenle, bir elmanın iki yarısı olmak çok zordur. Farklı renklerden, farklı yerlerden, farklı kitaplardan, farklı televizyon programlarından, farklı işlerden hoşlanabiliriz. Zevklerimiz birbirine uymayabilir; ama önemli olan birbirini tanıyıp, ortak bir noktada buluşabilmektir. İki ayrı dünyası olan, iki ayrı insanın, aynı çatı altında birlikteliğini sürdürebilmesi için, karşılıklı anlayış ve hoşgörü olmazsa olmaz! Elbette, aile, eğitim, yetiştiğimiz şehirler farklı olabilir; ancak birbirinin dilinden iyi anlayan iki insan bu farkı çok iyi kapatabilir. İki taraf da birbirine açık ve net olmalıdır, duygu ve düşüncelerini saptırmadan,  şeffafça ifade edebilmelidir. Gelecek için yapılan planlar, hayata dair alınması gereken kararlar birlikte alınmalıdır. Birbirine danışarak, istişare ederek, tatlı dille, asla kötü sözler kullanmadan diyalog kurulmalıdır.

                    Karşılıklı saygı, evliliğin en temel unsurudur. Özellikle, her iki tarafın da ailelerine karşı saygılı olması gerekmektedir. Ailede sevemediği ya da fikirleriyle uyuşmadığı insanlar olabilir. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir; ama tekrarlıyorum saygılı olmalıdır. Hiçbir insan, anne babasını ve kardeşlerini bir yana atamaz, onları değiştiremez, eşler de herkesi olduğu gibi kabullenebilmeli, kimseyi değiştirmeye ya da ailesinden uzaklaştırmaya çalışmamalıdır. Çünkü, kendileri de yarın bir çocuk sahibi olup yuva kuracaklarken, ortaya çıkan huzursuzlukla bu yuvanın temelini zedelemekten kaçınmalıdırlar. Çekirdek bir aile, dedeler, anneanneler, babaanneler, amcalar, dayılar, teyzeler, halalar, yengeler ile anlam kazanır ve güçlenir.      

                   Güven olmayan bir birliktelik düşünmek çok zordur. Eğer güven olmazsa, şüpheler ve gereksiz endişeler ile birbirini yıpratan eşler, zaman içinde boşlukta kalır, olmadık yere kalpler kırılır. Sen değil, ben diliyle konuşarak her sorunu, aklına takılan her konuyu muhabbetle çözmek gerekir. Sorunlarını ya da kırgınlıklarını başkalarının yanında dile getirmek yerine, yalnızken konuşup çözümlemek gerekir. Zira, başkalarının yanında eleştirilmeyi her insan kaldıramaz. Çiftler birbirlerinin kusurlarını örtmeli, birbirlerini tamamlamalıdır. Hatasız, kimse olmaz. Özür dilemek bir erdemdir. Gurur yapıp, af dilemeyi kendine yakıştıramayan insanlar, telafisi olmayan başka yanlışlara düşebilir. Hele de eşlerden biri öfkeliyken diğerinin sakin kalması çok mühimdir. Tartışıp, birbirini kırmaktansa, susarak  büyük bir erdem göstermek en güzelidir.  Zaten susan taraf öfkesi geçince, diğer tarafın kalbinde yücelir, hatta boşuna öfkelendiğini düşünüp üzülür. Bu tecrübe sayesinde de başka olaylara daha dikkatli yaklaşır.

                    Çocuk, evin neşesidir, evliliğin en güzel yanıdır. Bıcır bıcır konuşmalar, gülmeler, eve renk katar. Hayat başka bir güzellik kazanır. Fakat, anne baba olmanın sorumluluğu, hiçbir zaman eş olmanın önüne geçmemelidir. Eşler önce birbirlerinin isteklerini daima ön planda tutmalıdır. Çocuk asla bir sorun olmamalı, çözümün ta kendisi olmalıdır. Ailece, ortak kararlar alınarak, birlikte sosyal aktiviteler yapılmalıdır. Özellikle akşam yemeklerinde, herkes bir arada olup kenetlenmeli ve varsa sıkıntılar konuşulmalıdır. Ara sıra baş başa sohbet etmek için de ortam hazırlanmalı veya yemeğe çıkarak da, özel konular konuşulmalıdır.

                    Kimi zaman aile içinde, kimi zaman aile dışında sorunlar olabilir. Acılar, kederler, sağlık problemi, ölüm, maddi sıkıntılar hepsi başımıza gelebilir. Birbirini dinleyerek, birbirine destek olarak hayatın yükünü paylaşmalıdır. Ancak dışarıdan gelen sorunları, ailenin merkezinde tutmamalı, eşini ve çocuklarını ihmal etmemelidir. Başkalarını evliliğine asla karıştırmamalı ve başkalarının sözlerinden ya da olumsuz davranışlarından asla etkilenmemelidir. Kendinden ve eşinden emin olan insana, kimse zarar veremez.  İyi günde, kötü günde hep bir arada olmak ve eşine desteğini göstermek konusu açıldığında hep şu örneği veririm. Sevgili eltim Betül umulmadık bir hastalığa yakalanıp, tuzsuz yemek yemek zorunda kaldığında  Betül kendi yemeğini ayırmak istemiş ; ancak eşi Serdar Ağabeyim O’na: “Senin yaşadığın duyguları ben de paylaşır, senin hissettiğini ben de hisseder, senin gibi tuzsuz yerim.” demiş.  Şükürler olsun ki ailemde güzel evliliklere verilebilecek çok örneğim var. Sevgili  Suzan Yengem ailemizin en büyüğü  Hadi Ağabeyimle evlendiğinde çocuk yaşlarındaydı ve kalabalık bir ortama girdi. Yengeden öte, ablalık, annelik yaptı bizlere.  Kayınvalide, kayınpeder ayrımı yapmadan evimizin tüm sorumluluğunu üstlenerek, büyük bir fedakârlık gösterdi.  Halen de tüm sorunlarımızla ilgilenmekte. Birbirleriyle dayanışma içinde olan eşler daima kazanır, kaybetmez.

                    İnsan her zaman neşeli, güler yüzlü olamayabilir. Ama eşinden bir selamı, bir tebessümü kesinlikle esirgememelidir. Evde sorunlar olabilir, işte sorunlar olabilir. Ama eşler arasında ne yaşanırsa yaşansın, sabah uyandığında “günaydın”, işe yolcu ederken “hayırlı işler”, akşam kapıyı açtığında “hoş geldin”, gece yatarken “iyi geceler” demek evliliğe değer katar. Selamlaşmak önce evimizde, sonra dışarıda olmalıdır. Bunu, tüm çiftler alışkanlık haline getirmelidir. Eşler, birbirini neden seçtiğini ve ilk günkü heyecan verici duygularını sık sık hatırlamalı, birbirlerine de hatırlatıp evliliklerini canlı tutmalıdır.

                    Otuz yıla yakın süredir evli olan ve evlilikleri ile örnek teşkil eden Sevgili Ayşegül Ablam ve Yalçın Ağabeyim şu anda Antalya’dalar. Yalçın Ağabeyim Antalya Tıp Fakültesi’nde karaciğer rahatsızlığı nedeniyle tedavi olmakta ve Ayşegül Ablam yanında en büyük destekçisi. İnşallah en yakın zamanda sağlıkla evlerine döner ve mutlu hayatlarına devam ederler. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.