Böyle bir yazı yazmak hiçte kolay değil benim için. İnsanın hayattaki en büyük dayanağı hiç kuşkusuz anne ve babasıdır. Ben iki yıl önce annemi, bundan da tam 1 ay önce babamı kaybettim.
Yani ben 2 yılda bu dünyadaki en büyük dayanaklarımı ve gücümü kaybettim. Kuşkusuz, büyük emre karşı boynumuz kıldan incedir. Annemde babamda Cenab-ı Allah’ın verdiği ömürlerini tamamlayıp bu dünyadan ebedi hayata gittiler.
Onlar, bu dünyadaki ömürlerini adlarına yakışır bir şekilde onurlu ve başları dik tamamladı. Ben babamın cenazesinde bir kez daha anladım ki, böyle bir adamın oğlu olmak müthiş bir gurur ve mutlulukmuş.
Babam, hani vardır ya ‘karıncayı bile incitmeyen’ tabiri; işte onun karşılığı olacak şekilde hayat yaşadı. Kimseyi incitmeyen, herkese karşı saygılı, sınıf ayrımı yapmadan herkesle eşit bir şekilde diyalog kuran bir adamdı. Bunu ben söylemiyorum. Onun 40 yıl önce okuttuğu öğrencilerinden, tanıyan herkesin sanki ağız birliği etmiş gibi söylediği sözler.
Böyle bir babanın evladı olmak insana müthiş bir mutluluk ve gurur veriyor doğrusu. Ama aynı zamanda da ağır bir sorumluluk yüklüyor omuzlarına insanın. Onun bıraktığı adına yaraşır bir şekilde yaşama zorunluluğu bu.
Babam, annemin vefatının ardından bizlere çok belli etmedi ama hep annemi özler v onu arardı. Onlar bir yastığa tam 45 yıl birlikte baş koymuş, karı kocadan da öte iki sırdaş dost olmuşlardı. Hani tama hayat arkadaşı tabirinin yakıştığı iki kişiydiler.
Babamda annemi kaybetmemizin ardından tüm sevgisini ve ilgisini biz evlatlarına verdi ve bizlere annesizliği yaşatmamak için adeta çırpındı. Bizde hep babamdan güç alırdık ve annemizin ardından onunla teselli ve güç bulurduk.
Ama bundan tam bir ay önce ansızın bizden kopmasıyla adeta sudan çıkmış balık misali çırpınmaya başladık. İnsanın hem annesiz, hem babasız kalması hiçte kolay bir şey değilmiş gerçekten. Ben hayatımda ilk defa ne yapacağımı bilmiyorum. İnsanın hayatı bir anda altüst oluyor.
Onların dolaştığı her yerde izlerini arıyor ve görüyorum. Sanki köşeden gelip çıkacaklarmış gibi ama biliyorum ki, ne annem geri gelecek nede babam. Onların özlemi de hasreti de hep ciğerimizi yakacak. Annemiz ve babamızın hayatımızdaki önemini yaşarken çok anlayamıyoruz. Hele babanın daha az biliyoruz değerini.
Ama onlar ebedi hayata göç ettiklerinde hayatlarımızda öyle bir boşluk bırakıyorlar ki, yerlerini hiçbir şeyin doldurması mümkün olmuyor. O nedenle ben naçizane diyorum ki, anne ve babanız hayattayken kıymetlerini daha iyi bilelim.
Benim en büyük korkumdu anne ve babasız kaldığımda ne yapacağım düşüncesi. İnanın korkmakla çokta haklıymışım. Şüphesiz ki Allah’ın emrine hiçbirimizin karşı koymak gibi bir düşüncemiz yok. Biz Allah’tan çok sevmiyoruz ne sevdiklerimizi nede kendimizi. Eğer Allah’a olan inancımız olmasaydı emin olun dayanılması mümkün olmayan durumlar bu durumlar.
Benim hep dediğim bir şeydir. Onları sahipleri yanına aldı ve bizde çocukları olarak anne ve babamızı sahibine emanet ettik. Rabbim cennetiyle mükâfatlandırır inşallah her ikisini ve tüm ölülerimizi.
İnnâ lillâh ve İnnâ ileyhi Râciûn
“Şüphesiz Biz Allah’tan Geldik ve Şüphesiz Dönüşümüz O’nadır.”